1. Haberler
  2. Güncel
  3. “Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum”

“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye-İran sınırında tercümanlık yapan Vanlı Ahmet Basri, sınır hattında yakalanan göçmenlerin karşılaştıkları muameleleri anlattı: “Beni en çok inciten şey, karakollarda çıplak betonların üzerinde yatırılmaları. Kanepe, yatak ve battaniye yok.”

Hiç azimle öğrendiğiniz bir dilden pişmanlık duydunuz mu? 60 yaşındaki Ahmet Basri (güvenlik nedeniyle gerçek ismini gizli tutuyoruz) aşkla öğrendiği Farsçadan oldukça pişman.

“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum” - 179

Van’da özellikle devlet kurumlarında, sınır kapısı olan İran’ın resmi dili Farsça olduğu için tercümana ihtiyaç duyulur. Ahmet Basri de ihtiyaç duyuldukça ücreti karşılığında gidiyor. 

10 yılı aşkın bir süredir bu işi yapan Ahmet Basri için bu durum artık bir kabusa dönüşmeye başlamış. Çünkü neredeyse her gün İran sınırını geçerek Türkiye’ye sığınan göçmenlerin maruz kaldığı işkencelere ve hak ihlallerine tanık oluyor. 

“Tutuldukları yer karakolların araç garajları”

“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum” - 267

Ahmet Basri, son olarak Taliban’ın Afganistan’ın kontrolünü alması sonrası Türkiye’ye gelen göçmenlerin tutulduğu karakollarda tercümanlık yaptı.

Göçmenlerin başta insani ihtiyaçları olmak üzere birçok haklarının engellendiğini anlatıyor:

“En çok beni inciten şey, karakollarda çıplak betonların üzerinde yatırılmaları. Kanepe, yatak ve battaniye yok. Karakollar sınır karakolu olmasına rağmen göçmenler için hiçbir tedbir yok. Bazen göçmenler o karakollarda 5 gün kalıyor. Misafir olarak tutuldukları yer karakolların araç garajları. Garajlar askerlerin sürekli uğradığı ve mahremiyetinin olmadığı açık bir alan… Ayrıca hava koşulları ve betonun yarattığı etki nedeniyle çoğu göçmen hastalanıyor.

“Kadın ve çocuklar istismara açıklar”

Alınan ifadelerin bile işkenceye dönüştüğü karakollarda, kadın ve çocukların istismara açık olduğunu aktarıyor:

“Göçmenlerin ifadelerini konuyla ilgili eğitimi olmayan yeni uzman çavuşlar alıyor. Çoğu bilgisayar kullanmayı bilmiyor. Bir paragraf yazıyı dakikalarca yazıyorlar. Bir kişinin ifadesi saatlerce bitmiyor. İfade süreci bile işkenceye dönüşüyor.

“Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar, gençler kadar dirençli olmuyor. Kaçamıyorlar. Bu nedenle karakollarda çoğunlukla yaşlılar tutuluyor.

“Göçmenlerin tuvalet ve diğer insani ihtiyaçları karşılanmıyor. Ayrıca bu karakollarda en büyük zorlukları yaşayanlar da kadınlar. Kadınlar hiçbir şekilde özel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Regl olan bir kadın için bu alanlar inanılmaz derecede zor. Bir battaniye, yatak ya da oturmaları için oturak verilmiyor. Günlerce buz gibi bir betonun üzerinde kalıyorlar.”

Yaşadığı bir tanıklığı anlatan Ahmet Basri, “Bir karakola brandalı araçlar içinde göçmenler getirilmişti. İçlerinden biri tuvaletinin geldiğini, sıkıştığını söyledi. O kadar çırpınmasına rağmen tuvalete gitmesine izin vermediler. Tercümelerimi kulak arkası ettiler” diyor.

“Sığınma talepleri tutanaklara işlenmiyor”

“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum” - 267

İfade işlemelerinde göçmenlerin korku dolu bir şekilde Taliban şiddetini anlattığını ve “Geri gönderirseniz Taliban bizi idam edecek, biz yaşamak istiyoruz” dediğini söylüyor Ahmet Basri.

Göçmenlerin sığınma taleplerinin tutanaklara geçmediğinden de bahsediyor:

“İfade işlemlerinde biz çevirmenlere şablon sorular veriyorlar ve sadece bu soruların cevaplarını istiyorlar. Örneğin bir göçmen siyasi nedenlerle ülkesini terk ettiğini, Taliban şiddetine maruz kaldığını söylediğinde ve en önemlisi sığınma talebinde bulunduğunda bu tutanağa geçmeyebiliyor ya da talepte bulunan sözlü şiddete maruz kalıyor.

Bize verdikleri kalıp sorularsa ‘Sizi getiren kaçakçılar kim?’, ‘Nasıl geldiniz?’, ‘Hangi araçla geldiniz?’, ‘Kaçakçılara ne kadar ödediniz?’, ‘Size kaçakçıların fotoğraflarını göstersek tanır mısınız?’ gibi sorular.

Daha fazla sorunun sorulmasına izin vermiyor askerler. Göçmenler çoğu zaman azar işitiyorlar, küfür yiyorlar. Karakollarda göçmenlere tanınan uluslararası haklar uygulanmıyor. Göçmenlerin tutulduğu misafirhaneler doldukça göçmenler sınır dışına gönderiliyor.”

“Askerler ateş açıyor”

Ahmet Basri, telefonunu her çaldığında “onlarca göçmenin yakalandığı” anlamına geldiğini ve bunun kendisi üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu anlatıyor. Zamansız telefonların ise en kötüsü olduğunu söylüyor. 

Onlardan birininin Samir Reisi olduğunu anlatıyor. 

“Bundan 20 gün önceydi. Genç bir göçmen İran’dan Türkiye’ye geçerken askerlerce vuruldu. Adli tıp raporları için Van’a getirdiler genci. 5-6 metre mesafeden ateş edilmişti. Adı Samir Reisi’ydi, 17-18 yaşlarındaydı. Samir öldükten sonra onu kardeşi ve akrabası taşımış, ambulansın yanına getirmiş. Ağabeyi ‘Anneme ne diyeceğim, onun yüzüne nasıl bakacağım’ diye ağlıyordu.

“Sınırdan geçerken askerlerin ateşiyle benzer yaralanmalar da ölümler de sıklıkla oluyor. Hafif yaralılar karakollarda tutuluyor, ağır yaralananlar hastanelere kaldırılıyor. Bazıları zaten olay yerinde yaşamlarını yitiriyor. Bu manzara karşısında insan olarak vicdanım sızlıyor.”

“Yardım edersek suçlu oluruz”

“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum” - 211

Göçmenlerin yüzündeki çaresizliği ve ölüm korkusunu başına her yastığı koyduğunda gördüğünü söylüyor Ahmet Basri.

“Bizler insanız ve yaşam hakkı yeryüzündeki bütün canlılar için eşit. Ancak nasıl böyle acımasız olabiliyoruz, anlayamadım. Yarın biz de göçmen olabiliriz. Bu insanlarla empati kurmalıyız. Bir kere misafirperverlik bizim önemli bir geleneğimiz. Bu göçmenler misafir ve biz misafirimize çok kötü davranıyoruz. İzin versinler ben evimdeki battaniyeleri, ekmeğimi onlarla paylaşırım. Benim gibi paylaşmak isteyen yüzlerce Vanlı var. Biz burada bir deprem yaşadık; evsizliğin, çaresizliğin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Yardım edemiyoruz çünkü yardım edersek ‘insan kaçakçılığı’ ile suçlanırız.”

Ahmet Basri, bir savcının kendisini çağırması durumunda tanıklıklarını anlatacağını da söylüyor.

Bianet/ İdris Yılmaz

(TYK)



Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
“Başımı yastığa koyduğumda mültecilerin yüzünü görüyorum”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir