Nobel ödülü sahibi 50 kişi, BM’nin salgın hastalıklar, iklim krizi ve aşırı yoksullukla mücadelesine yardımcı olmak için hükümetleri “barış temettüsünü” kullanmaya çağırdı.
Nobel ödüllü 50 kişi, tüm ülkeleri önümüzdeki beş yıl boyunca askeri harcamalarını yılda yüzde 2 azaltmaya ve tasarruf edilen paranın yarısını pandemi, iklim krizi ve aşırı yoksullukla mücadele için belirlenen Birleşmiş Milletle (BM) fonuna koymaya çağıran bir açık mektup imzaladı.
İtalyalı fizikçi Carlo Rovelli tarafından koordine edilen mektup, Sir Roger Penrose da dâhil olmak üzere büyük bir bilim insanı ve matematikçi grubu tarafından destekleniyor.
Mektubun diğer destekçileri arasında geçmişte Nobel barış ödülünün sahibi olan Tibetli ruhani lider Dalai Llama’nın yanı sıra biyolog ve Cambridge Üniversitesi profesörü Sir Venki Ramakrishnan ve Amerikalı moleküler biyolog Carol Greider yer alıyor.
Nobel sahipleri siyasi liderleri, serbest bırakılan kaynakların yarısını, insanlığın vahim ortak sorunlarına (salgın hastalıklar, iklim değişikliği ve aşırı yoksulluk) çözüm bulmak adına BM gözetiminde küresel bir fona tahsis etmeye çağırıyorlar. Böyle bir fonun 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara ulaşabileceği de belirtiliyor.
“İnsanlık İçin Basit, Somut Bir Öneri”
İmzacılar, yeni başlatılan Barış Temettü kampanyasını desteklemek için “Hükümetler askeri harcamaları artırma baskısı altında, çünkü diğerleri de bunu yapıyor. Geri bildirim mekanizması, sarmal bir silahlanma yarışını sürdürüyor – çok daha akıllıca kullanılabilecek muazzam bir kaynak israfına yol açıyor” dedi.
İklim Haber’in aktardığına göre, grup, askeri harcama kesintilerinin büyük veya orta ölçekli hükümetler tarafından yasalaştırılacağına veya tasarruf edilen meblağların BM’ye ve kurumlarına devredileceğine dair gerçekçi bir umut olmamasına rağmen, planın “insanlık için basit, somut bir öneri” olduğunu söyledi.
Mektubu imzalayanlar, silahlanma yarışlarının “ölümcül ve yıkıcı çatışmalara” yol açabileceğini savunarak “İnsanlık için basit bir önerimiz var: Tüm BM üye devletlerinin hükümetleri, askeri harcamalarında 5 yıl boyunca her yıl yüzde 2 oranında ortak bir azaltımı müzakere edebilir,” dedi.
BARIŞ TEMETTÜ: Barış temettü savunucuları, paranın askeri harcamalara değil de sosyal programlara geri yönlendirildiği bir anlayışı savunuyor. Ülkelerin sosyal programları teşvik ederek ve nüfusu destekleyerek sallanan ekonomilere destek vermesini, askeri harcamalardan daha öncelikli bir noktaya koyuyor.
Askeri Harcamaların Payı
Mektup, artan küresel gerilimlerin silah bütçelerinde istikrarlı bir artışa yol açtığı bir zamanda yayınlandı.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, toplam askeri harcama geçen yıl yüzde 2,6 artışla 1,9 trilyon dolar olarak gerçekleşti.
En yüksek harcama yapan ülkeler ABD (778 milyar dolar), Çin (252 milyar dolar), Hindistan (72,9 milyar dolar), Rusya (61,7 milyar dolar) ve Birleşik Krallık (59,2 milyar dolar) oldu ve bunların tümü 2020’de bütçelerini artırdı.
Rusya ve Ukrayna’nın yanı sıra, Çin ile ABD ve Tayvan üzerindeki Pasifik müttefikleri arasında artan gerilimler, harcamaların artmasına katkıda bulundu.
Askeri Harcamalar Ve İklim Krizi
Askeri harcamalar; genelde ulus devletler ve orduları aracılığıyla, petrol, su, maden gibi doğal varlıklar ve yeni pazarlar için ya da mevcut pazarları yeniden paylaşmak için çıkartılan emperyalist savaşlar, sömürgeci işgaller, iç savaşlar, çatışmalar sırasında yapılan harcamalar olarak belirleniyor.
Mustafa Durmuş 5 Eylül’de Polen Ekoloji’de yayımlanan bir yazısında iklim krizi ve militarizm arasındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor:
“Kaçınılmaz olarak savaşların, savaş hazırlıklarının ya da içerdeki veya dışardaki askeri operasyonların hava, su ve toprak kirliliğini de içeren çok ciddi ekolojik etkileri söz konusu. Çünkü bu harcamalar; nükleer silahlar, askeri gemiler, askeri hava ve kara araçları, tanklar, panzerler, tomalar, kirpiler gibi araçlarla üretimleri sırasında aşırı bir biçimde doğal kaynak kullanırken, yoğunluklu olarak petrol yakıtı tüketir.
“Askeri üsleri, karakolları, kalekolları ve diğer askeri yerleşkeleri oluşturmak ve buralara orduyu ya da güvenlik güçlerini yerleştirmek gibi faaliyetler genel olarak enerji yoğun faaliyetlerdir. Silahlar ise sadece insan ölümleri ve yaralanmalara değil, aynı zamanda çevre üzerinde çok ciddi olumsuz etkiye neden olur.
“Kuşkusuz bu etkilerin başında, petrol gibi fosil yakıt kullanımı sırasında ortaya çıkan başta karbondioksit gazı gibi sera gazlarının (küresel ısınmaya neden olarak) iklim değişikliğini ve iklim krizini tetiklemesi gelir.
“Militarizmin ekoloji üzerindeki etkilerini doğru biçimde öngörebilmek için, sadece orduya ve onun operasyonlarına değil, ayrıca silah ve diğer askeri malzeme üreten sanayilere de bakılması gerekiyor. Çünkü bu sanayiler çok çeşitli hammadde kullanıyor ve ekipmanları savaşta ya da çatışmalarda kullanıldığında ciddi olumsuz çevresel etkiler yaratıyor.”
Yazıda konuyla ilgili şu bilgiler öne çıkıyor:
- Dünya çapında silahlı kuvvetlerin operasyonlarının toplam dünya emisyonu (CO2 emisyonu) içindeki payı yüzde 6 civarında.
- Dünyada en fazla askeri harcama yapan ABD’nin, 2017 yılında, askeri harcamalarının neden olduğu emisyon bu ülkenin toplam emisyonunun yüzde 6’sını (340 milyon ton) oluştururken, bu oran Birleşik Krallık’ta yüzde 3 (13 milyon ton).
- Bir askeri operasyon sırasında Humvee tipi bir zırhlı kamyon 260 kg CO2, F-35 savaş uçağı 27,800 kg CO2 ve B-2 nükleer silaha sahip uçak 251,400 kg CO2 emisyonuna neden oluyor.
- Tipik bir bombanın ağırlığı 230 kg ama neden olduğu emisyon gazı miktarı bombanın ağırlığının binlerce katı kadar.
- 2001 yılından günümüze kadar “terörle mücadele” adı altında yükseltilen militarizm ile ABD ordusu 1,2 milyar metrik ton sera gazı emisyonu yaptı. Bunun 400 milyonu doğrudan savaş bağlantılı yakıt tüketimiyle ilgili. Bu 257 milyon otomobilin yılda neden olduğu emisyona eşit (ABD’deki otomobil sayısının iki katından fazla) ya da 5,4 milyon kg kömürün neden olduğu karbon emisyonuna denk düşüyor.
- Bir Tornado savaş jetinin bir saatlik uçuşu sırasında atmosfere gönderdiği CO2 miktarı 13 ton. Bir B-52 Sratofortress’in (Boeing’in uzun menzilli bombardıman uçağı) bir saatte tükettiği yakıtı ise ortalama bir otomobil sürücüsü 7 yılda ancak tüketebiliyor. Bir B2 Bombardıman uçağı 251 metrik ton emisyona neden olurken, bir F35 düştüğünde 1,2 ton jet yakıtı yanıyor.
Serhat News
(YK)