Urfa ve Diyarbakır’ın ardından Van ve çevre kentlerde yaşayan aşiretler de hızla dernekleşmeye başladı.
İlişkileri, işleyişi ve rolleri bakımından geleneksel topluma özgü bir yapılanma alan aşiretçilik modernleşme karşısında varlığını sürdürmeye çalışıyor. Urfa ve Diyarbakır’da birçok aşiretin dernekleşmesinin ardından Van ve çevre kentlerde yaşayan aşiretler de hızla dernekleşiyor. Son dönemlerde Van’da dernek kuran aşiretlerden bazıları; Kurhesiniler, Brukîler ve Pînyanîşiler ve Sileyxan aşiretleri de yayımladıkları deklarasyonla birlik oluşturduklarını beyan ederken, Toplumsal Uzlaşı ve Barış Derneği, Kadim Aşiretler Federasyonu gibi yine aşiret temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturdukları sivil toplum kurumları kuruluşlarını ilan etti. Dernek programlarına vali, kaymakam gibi devlet bürokrasisinin eşlik etmesi dikkat çekiyor. Peki, yüzyıllardır varlığını bir şekilde koruyarak bugünlere ulaşan aşiretleri buna iten sebepler neler? İndependent Türkçe konuyu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin ve Sosyolog-yazar İkram İşler ile sordu.
‘Nasıl var olabilirim arayışı’
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin, bölgede aşiretlerin dernekleşme çabasını modernleşme sonucu gücünü kaybeden aşiretlerin varlığını yeniden tahkim etme çabasıyla açıklıyor. “Tarihi rolünü modernleşme ve kentleşmeyle beraber kaybeden aşiretler, üyeleri üzerindeki etkisini kaybediyor. Kentleşme ve bireyselleşme arttıkça aşiret kimliği deforme oluyor” şeklinde konuşan Parin, sözlerini şöyle sürdürüyor: Burada nasıl tekrar var olabilirim arayışı söz konusu oluyor. Dernekleşme, bu açıdan aşiretlerin sivil toplum örgütü olma arayışlarının bir sonucudur. Çünkü modern dünyada sivil toplum örgütlerinin önemli bir yeri var. STK’lar kamuda iş yapıyor, bir takım finans kaynaklarına ulaşıp projeler gerçekleştiriyor. Aşiretler de bu yolu izleyerek sermayeleri düşük olmasına rağmen bir güç merkezi olarak kendilerini formatlamaya çalışıyorlar. Dernekleşme çabasının bir başka nedenini “Bölgedeki Kürt aşiretleri, dernekleşme yoluyla devlete ‘Biz de varız, kendimizi yeniledik ve hala gücümüz var’ diyerek bir rol alma çabasına dönük” sözleriyle açıklayan Parin, konuşmasının devamında şu ifadelere yer veriyor: “Dernekleşme, aşiret yapısının değiştiğinin bir çıktısı. Aşiret, ağanın oturduğu yerden insanlara emir verdiği bir yer olmaktan çıkmış görünüyor. Kentte sembolik bir kimliğe dönüştü. Bazen seçim dönemlerinde bizim de nüfuz ve nüfusumuz var demek isteniliyor. Toplumsal olaylarda rol sürdürme çabası var. Bunlar dışında dernekleşme aşiretin değişen yapısının devletle olan ilişkisini tanzim etmeye dönüktür. Yani dernekleşme halka yönelik değil, kamuyla ilgili bir girişim ve bürokrasiye bir mesajdır.” “Kürt siyasal hareketi, aşiretlerin çözülmesinden yana. Çünkü oluşan daha mikro ölçekli aşiret kimliği Kürt kimliğinin önüne geçiyor” diyen Parin, “Fakat son dönemlerde diğer siyasi aktörler Kürt siyasal hareketine kayan oyları konsolide edecek güç olarak aşiretleri görüyor. Yani aşiretlerin varlığını devam ettirmesi diğer siyasi partiler açısından olumlu bir durum özelliği gösteriyor. Yani sonuç olarak dernekleşmeyle beraber kadim bir geçmişe yaslanan aşiretler bütün bileşenleriyle birlikte ben varım diyor ve devletle olan ilişkisini bir zemine oturmaya çalışılıyor” açıklamasında bulunuyor. Aşiret ve ağalık sisteminin kendini güncelleyerek dönüştüğünü kaydeden Parin, “Aşiretler, tam anlamıyla kendini dönemin koşullarına entegre edecek şekilde bir var çabanın içindedirler. Aşiretler kendilerini arkaik veya ortadan kalkacak bir yapı olarak görmüyorlar. Artık, Ağa dediğimiz aktör seminer yapıyor, çalıştay düzenliyor, güncel meselelere kentli reflekslerle yaklaşıyor. Ben bir aşiret konfederasyonunun bir çalıştayında şahit oldum; kadın hakları, ekolojik sorunlar, kimlik gibi meseleleri gündemine taşıyan bir yapıları var artık. Bu yeni başladı. Sermayeleri ve enstrümanları sınırlı ama hala bir nüfuzlarının olduğunu iddia ediyorlar. Nüfuzlarını sivil toplum örgütünün formatına evirerek kendilerine bir alan açmaya çalışıyorlar. Bunu normal karşılamak lazım” ifadelerini kullanıyor. “Aşiretlerin sivil toplum örgütlemesi içinde klasik anlamda bir ilişki veya hiyerarşi yok. Dernekte ağalar var veya daha egemen olan aileler var. Geleneksel anlamdaki temsiliyeti olan, gücünü dernek sürecinde de kullanmaya devam ediyor. Burada, diğer sivil toplum örgütlerinden farklı olarak daha homojen bir fotoğraf var. Sonuç olarak dernekleşme aşiretin tüm bireylerini kapsayan bir süreç değil” sözleriyle aşiret derneklerinin diğer sivil toplum örgütleriyle olan farkını açıklayan Parin, aşiretin yaşadığı dönüşüm sürecine ilişkin ise şunları aktarıyor: “Kente gelmeyen kırsal nüfus için ağa hala önemli bir figürdür. Büyük oranda eski klasik tarz devam ediyor. İnsanların dernekle değil ağanın kendisiyle ilişkisi oluyor. Burada dernek; aşiretin varlığını sembolize ederek kamu ve diğer yapılarla ilişkileri düzenlemeye yönelik bir girişim olarak anlam kazanmaktadır. Aşiretin üyesine, aşiretin liderine modern dünyada yeni bir hareket alanı açıyor bu süreç.”
‘uluslaşma azaldığında insanlar eski şemsiyelere geri dönüyor’
Sosyolog-yazar İkram İşler ise dernekleşme sürecinin bir ihtiyaçtan doğduğunu savunuyor. Aşiretçiliği sosyolojik bir ihtiyaç olarak tanımlayan Sosyolog İkram İşler’e göre, uluslaşma azaldığında insanlar aşiret gibi eski şemsiyelere geri dönmek zorunda hissedebiliyor; “Sosyolojik olarak bir şeyi açıklamak istediğinizde bazı ihtiyaçlara dikkat çekmeniz lazım. İnsanların sığınma veya kendini ifade etme ihtiyacı da bu ihtiyaçlardan bazıları. Aşiretlerin dernekleşme ihtiyacını da bu yönlü değerlendirmek lazım. İnsanlar ulusallaşma çatısından uzaklaştıkça daha önce ayrıldığı aşiret şemsiyesine geri dönüyor. Aşiretçilik sosyolojik bir sığınaktır. Güvenlik, sermaye, toplumsal katılım konularındaki bir arayıştır. Ulusalcılık gibi daha büyük bir sığınak olmadığı için bu ihtiyaç doğuyor. “
‘Kürtler için ulusalcılık güncel yaşamın dışına itilmeye çalışılıyor’
Kürtler için ulusalcılığın güncel yaşamın dışına itilmeye çalışıldığını ifade eden İşler, “Aşiretçiliğin tek panzehiri ulusalcılıktır. Aşiret olarak yaşayan bir millet ancak ulusal bir yapıya geçtiğinde aşiret şemsiyesini terk edebilir. Çünkü başına yağmur yağıyordur ve kimseye güvenemiyordur. Daha büyük olan çatı olan ulusalcılığa geçerse şemsiyesine gerek kalmayacak. Ancak şuan Kürtler için ulusalcılık güncel yaşamın dışına itilmeye çalışılıyor. Dönem dönem aşiret bireyleri aşiretlerini terk ederek ulusal programı olan Kürt partileri ve yapıları etrafında buluşmaya başladı. Zaman içerisinde bu yapılar ihtiyacı karşılar pozisyondan çıkınca herkes kendi sığınağına geri dönmeye başladı” diyor.
‘Ağalık tekrar güçlendirilmek isteniyor ama zor’
Ağalığın güçlendirilmeye çalışıldığını kaydeden İşler, Kürtlerin gelişen bilinç seviyesi karşısında bunun kolay mümkün olmayacağını söylüyor ve ulusal programı olan siyasi aktörlerin oynayacağı role dikkati çekiyor: “Eskiden hangi ağa devlette etkili ise o ağa aşiretini de bu yönlü de etkiliyordu. Şu an benzer bir süreç yaşanıyor. Ancak eski döneme geri dönülür mü bunu zaman gösterecek. Ulusal güçler bir mıknatıs görevi görürse yapılmak istenen bu oyun tutmayacak. Sınıfsal temelli değil, ulusal bir program geliştirilirse ağalık olgusunun altı boşalacaktır. Zaten Kürtler için sınıfsallık ulusallık ihtiyacı denkleşmeye başlamış. Buna hitap eden güç bunu gözetirse başarılı olur. Şu an ağalık güçlendirilmeye çalışılıyor. Ancak insanların bilinç seviyesi artık eskisi gibi değil. Kürtler dünyanın en siyasi en bilinçli insanlarıdır. Zaten şu an kırsalda bile ağaların etkisi azaldığı biliniyor. “
Serhat News
(sg)