Sayın İrfan Kartal;
Satırlarıma başlamadan önce selam eder, yaptığınız eşi benzeri görülmemiş konuşmanız ve muhteşem hitabetiniz için sizi en kalbi duygularımla kutluyorum(!)…
Nasılsınız, sağlığınız sıhhatiniz yerinde mi? İnşallah iyisinizdir, iyi olmanızı cenab-ı Allah’tan niyaz ederim. Eğer bizi soracak olursanız, o muhteşem konuşmanızdan sonra iktidarınız sayesinde unuttuğumuz iyi olmayı yeniden hatırladık.
Yaramaz bir havadis var mı? Orada havalar nasıl? Bizim buralar biraz ısınmaya başladı. Vanlılar ilk seçimde sizi de kayyumlarınızı da göndermeye hazırlanıyor.
Bizi soracak olursan, bizde işler iyi, çok şükür. Zor zamanlar oldu ama atlatıyoruz çok şükür, az kaldı!
Bizim tek bir düşüncemiz var, o da sizlersiniz! Sizin gibi bir şahsiyetin sağlığı tüm Van halkının sağlığı için oldukça mühimdir. Allah size uzun ömürler versin. Siz de olmasanız o muhteşem konuşmadan mahrum kalacaktık.
1876’da 2. Abdülmecit zamanında açılan Meclisi Mebusan’dan bu yana hiçbir mebus, sizin yaptığınız konuşmayı yapamadı. Ne Sebgetullah Seydaoğlu ne Kamer Genç; hiç biri elinize su bile dökemez.
Konuşmanızı dinlerken “Keşke çok daha genç yaşlarda milletvekili olsaydınız” düşüncesiyle derin bir ah çektim. Siz siyasete erken başlasaydınız kesin genel başkan olurdunuz ve Reis bile karşınızda tutunamazdı!
Şimdi görüyorum ki Van’da dükkânı siz çeviriyorsunuz, siz olmasanız Reis iflas ederdi.
Gelelim konuşmanızın muhtevasına…
Müsaadenizle size birkaç sualim olacak…
Konuşmanızda: “ Ben bu inançla Kürtlerin aklını başına almasını istiyorum. Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.”
Siz Kürtlerin aklının başında olmadığını mı söylüyorsunuz? Bu hakaret etme cüretini kendinizde nasıl buldunuz? Kürtler size oy verdiğinde “Akıllı”, vermediğinde “Akılsız” mı oluyor?
“2002’den bu yana Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” dediniz. Ben bu sözlerinizden bir şey anlamadım. AKP, 2002’nin Kasım ayında yani 10. Ayında iktidara geldi. 2002 yılının ilk 9 ayında Kürt sorunu yok muydu?
Ya da AKP iktidara geldiği gün Kürt sorunu otomatik olarak kendiliğinden mi çözüldü? Yani 4 Kasım 2002 günü uyandığımızda Kürt sorunu diye bir şey kalmadı, öyle mi?
Çözüldüyse eğer, Cumhurbaşkanı Erdoğan 2013 yılında neden “Kürt sorununu ben çözeceğim” dedi. Siz burada bilerek ya da bilmeyerek Cumhurbaşkanı’nın doğru konuşmadığını mı ima ediyorsunuz?
Van halkının yüzde 60 oyuyla seçilmiş HDP milletvekili Sezai Temelli’yi kast ederek; “Siz Vanlı değilsiniz” dediniz. Peki, dışarıdan atadığınız kayyumlar için ne diyeceksiniz? Onların hiç biri Vanlı değil ve siz de yıllardır her platforma onları savunuyorsunuz? Kayyumlara gelince Ankaralı oluyorsunuz da, konu HDP olunca mı Vanlı oluyorsunuz?
Hele o “Mecbursunuz dinleyeceksiniz” sözlerinize hiç anlam veremedim. Millet mecbur mu sizi dinlemeye?
Konuşmanız o kadar güzeldi ki, ben dinleyince mest oldum! Hayatımda bu kadar güldüren başka bir konuşma görmedim. “Gün gelecek bir AKP’li seni güldürecek” deselerdi, hayatta inanmazdım. Hayaldi gerçek oldu! Siz bunu başardınız. Günlerdir konuşmanızı tekrar tekrar izliyor ve gülüyorum.
Ben diğerleri gibi iyi günün gazetecisi değilim İrfan Bey, zor günün gazetecisiyim. O yüzden bu mükemmel konuşmanız nedeniyle içine düştüğünüz komik durumda yanınızda olmak için size destek olmak amacıyla bu mektubu yazdım.
Yandaş medyanızın o yüce konuşmanızı “Kartal sert konuştu” başlığıyla haber yapmasını ise esef ile karşıladığımı belirtmek isterim. Onlar ya hayatlarında sert konuşma görmemişler ya da sizi hiç tanımamışlar. Bence konuşmanız gayet naif ve son yılların en güldüren konuşmalarından biri oldu.
Bu tarihi konuşmanızın önemine atfen şunu sormak istiyorum: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?
kötü, değil mi? Sen gel, mecliste 4 yıl boyunca hiç konuşma, ama Vanlılar federasyonu kongresinde konuşasın gelmiş, konuşmuşsun, onu da eline yüzüne bulaştırmışsın. Zor tabi, sizi çok iyi anlıyorum.
Söz, aramızda kalacak. Duyduğuma göre sizi bir daha milletvekili yapmayacaklarmış. MYK Üyesi Osman Nuri Gülaçar hemşehriniz, sizin bir daha olmamanız yönünde görüş belirtmiş. Hatta İl Başkanınız Kayhan Türkmenoğlu Bey de sizin için genel merkeze olumsuz görüş bildirmiş. (Bunu size diğer gazeteciler söylemez bakın, kıymetimi bilin. Ben zor günün gazetecisi olduğum için size söylüyorum…)
Siz, bu oyunlara karşı, “Ben de HDP ve Kürtlere vururum, Sayın Cumhurbaşkanı benim bu mücadelemi görür de, bir daha vekil yapar” diye bu konuşmayı yaptıysanız, açıkça söylemem gerek; biri sizi fena kandırmış. Hem AKP’de bunu yapmayan mı var. Milletvekili veya bakan olmak isteyen herkes bu yolu denediği için Reis bu numarayı yemiyor.
Yüksek müsaadenizle size birkaç öneri yapmak istiyorum.
Kuş gitti taşa değdi, 71 yaşında milletvekili oldunuz. “Bir kereye mahsus mebus olmaktan bir şey olmaz” diye düşünün ve yine aday adayı olun. Meydanı Osman’a, Kayhan’a, hele o Abdulhalat’a hiç bırakmayın. Madem onlar sizin kuyunuzu kazıyor, siz de onların kuyusunu kazın. Bak Osman neler çeviriyor. Neredeyse tüm akrabalarını kayyumların yönettiği belediyelerde işe koymuş. Abdulhalat sülalesini kamu kurumlarında işe aldığı gibi, yetmemiş hepsini genel müdür yapmış. Sizi de ön cepheye kavgaya sürüyorlar, haberiniz yok.
Vanlılar Federasyonunda yaptığınız konuşma sert eleştirilerin hedefi olurken onlar nargilelerini yakmış keyifle sizi izliyorlar.
Hakkınızı yediler, siz buralarda harcanıyorsunuz İrfan Bey.
Yok ya sanki sizden olmuyor İrfan Bey! İyisi mi siz gidin evinizde oturun, torunlarınızı sevin. Her gördüğümde bana Gardrop Fuat’ı hatırlatan Osman Nuri Gülaçar, Türkmenoğlu, Abdulahat gibi kurtlar sofrasında sizi ham yapar bunlar!
İrfan Bey; mektubuma burada son verirken, en içten selamlarımı sunarım. Kestane kebap acele cevap…
Zor günlerin gazetecisi: Oktay Candemir