Van’da 7-9 Eylül tarihlerinde ilk kez ‘Urartu ve Ötesi’ sempozyumu düzenleniyor. Sempozyum hakkında ve kazı çalışmalarında ortaya çıkan eserlere dair konuşan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde Urartu çalışmaları üzerine doktora yapan Hazal Ocak, yaptıkları kazılarda eserleri çıkarmanın kolay olduğunu ancak korumanın zor olduğunun altını çiziyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün organizasyonunda, 7-9 Eylül tarihleri arasında ilk kez ‘Urartu ve Ötesi’ sempozyum düzenleniyor. Van Müzesi’nde düzenlenen sempozyuma, Türkiye’deki çeşitli üniversitelerde görev yapan bilim insanlarının yanı sıra İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Avrupa’da Urartuca üzerinde çalışmalar yapan akademisyenler katılıyor. Burada Serhat News’e konuşan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde doktora yaparak Urartu yapıları üzerinde çalışmalar yürüten Hazal Ocak, ülkede ve özelinde Doğu Anadolu bölgesinin arkeolojik açısından zengin olduğunu ancak yapılara yeterli bütçenin ayrılmamasından kaynaklı korunamadığının altını çizdi.
‘Geç kalınmış bir organizasyon’
Çalışmalarını anlatan Ocak, Doğu Anadolu’da Urartu’nun kentleşme süreciyle ilgili çalışma yürüteceğini ve yaklaşık 2013 yılından bu yana Van’da bulunan “Ayanıs” kalesinde çalışmalar yürüttüğünü söylüyor. Van’da ilk defa böylesi bir sempozyumunun düzenlediğine kendisinin de şahit olduğunu belirten Ocak, “Bilimde yeni nesli olarak hocalarımızın bizleri biraz daha işin içine dâhil etmesiyle beraber böyle bir sempozyumun bölgenin ihtiyacı olduğunu fark ettik. Geç kalınmış bir organizasyon olsa da, özellikle 9 ülkeden bilim insanlarının katılımıyla beraber güzel bir sempozyum çıkartmaya çalıştık” dedi.
‘Her bir eser bizim için hazinedir’
Geçmişi anlayabilmek ve bir bağ kurabilme de en önemli dalın arkeoloji olduğunu ifade eden Ocak, zengin bir coğrafyaya sahip olduğumuzun altını çiziyor. Pek çok medeniyete kültüre ev sahipliği yapmış bir ülkede yaşadığımızı ve bunların kalıntılarını her yerde görebildiğimizi hatırlatarak şu sözlere yer veriyor: “Biz arkeologlar bulduğumuz eserlerin her biri bir hazine değerinde. Bir kerpiç mimari bile bizim için altından çok daha değerli sorulara cevap sağlıyor çünkü.”
‘Eserleri çıkartmak kolay korumak zordur’
Ocak, Türkiye genelinde doğu bölgesi için yapıların çıkartılması ve korunmasının zor ilerlediğini ve kendileri içinde çok kısıtlı bir süreç olduğunu belirterek, şunları dile getiriyor: “Ortaya çıkarttığımız özellikle mimari korumak adına ödeneklerimiz çok sıkıntılı. Coğrafyanın verdiği iklimsel zorluğun yanı sıra kısıtlı sayıda insanla çalışabiliyoruz. Bu noktada Efes çok güzel bir örnektir. Van’daki eserleri koruma bir Efes gibi olmuyor maalesef. Bu sebeple gelen bütçelerin bir kısmını kazıya ayırarak bir diğer kısmını da korumaya ayırmak zorunda kalıyoruz. Eserleri çıkartmak kolay ancak korumak zordur. Bir eseri en iyi toprak korur. O yüzden koruyamayacağımız eserleri çok çıkartma taraftarı değiliz. Eserleri korumaya ayrı bir bütçe verilmesi gerekiyor.”
‘Türkiye ve Van’da bu tarz sempozyumların yapılması gerekiyor’ İran Kültür Mirasıyla ilgilenen ve İran’dan sempozyuma katılmak için gelen Meryem Dara ise, Urartularla ilgili düzenlenen konferansa katılmaktan mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Dara, böylesi bir emekle düzenlenmiş ve hazırlanmış konferansın 2 yıl önce yapılacağını ancak pandemiden kaynaklı geciktiğini vurguluyor. Dara, “Van’da bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Urartularla ilgili çalışmalar dünya çapında çok yaygın değil. Bütün dünya çapında gelip burada buluşup, bunları görmek, bunları hissetmek, bunlarla ilgili çalışmalar ve yayımlar yapmak bizim için bir minnettarlıktır. Bu tarz sempozyumların daha fazla yaygınlaştırılması gerekiyor. Van’dakiler bunları yapabilmek için çok çaba sarf ettiler. Umuyoruz ki dünya da ve Türkiye’de bu tarz sempozyumları düzenleme şansımız artar” diyor.
Serhat News