Maraş üssü yaşanan şiddetli depremden psikolojik olarak etkilenen bireyler ve ebeveynler de çocuklar üzerinde istemeden de olsa büyük travmalar yaratıyor. Depremzede ebeveynler ve özellikle çocuklarla nasıl iletişim kurulması noktasında konuşan Uzman Psikolog Hüseyin Erol, “İlahi sözlerle değil, bilimle çocuklara deprem anlatılmalı” diyor.
Maraş merkezli depremlerin etkilediği illerde enkaz kaldırma çalışmaları sürerken bölgeden korkutan artçı deprem haberleri gelmeye devam ediyor. Deprem bölgesinde yaşam mücadelesi veren binlerce yurttaşın yanı sıra binlercesi parçalanmış halde farklı illere göç etmek zorunda kaldı. Deprem insan psikolojisi üzerinde önemli sorunlara yol açarken özellikle ebeveynler, çocuklarla istemeden anlamayacağı dilde iletişim kurabiliyor. Depremzede ailelerin dışında ise deprem uzmanlarının uyardığı illerde de aileler bilinçsiz bir şekilde çocukları korkutabiliyor. Uzman Psikolog Hüseyin Erol, özellikle depremzedelere deprem anının sorulmaması ve yaş sınırlamasına göre çocuklara depremin anlatılması üzerine depremle ilgili bilgilendirmenin nasıl yapılmasına dair tavsiyelerde bulundu. Erol, aynı zamanda deprem bölgesinden izlenimlerini anlattı.
Çadıra girmekten korkan, annesinin eteğine yapışan çocuklar…
Sağlık Emekçileri Sendikası olarak deprem bölgelerinde yer aldıklarını belirten Erol, oradaki izlenimlerini şu sözlerle anlatıyor: “Bireylerde kaos, korku, panik ve endişe söz konusuydu. Orada beklenen bir şey; çünkü olağan üstü bir şey yaşandı. Bireyler beklenmedik bir olay yaşadı. Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay’da özellikle öfke duygusu mevcuttu. Temel nedeni ise; yardımların geç ulaşmasıydı. İnsanlara yardım ve arama kurtarmaların geç ulaşması öfkeye neden olmuştu. Özellikle çocuk, genç kadınlar ve genç insanlar bunu daha çok dile getiriyorlardı. Hijyen sorunu çok büyüktü. Tuvalet ihtiyaçları giderilmiyor olması, banyo ihtiyacının olmayışı çok önemli sorunlardı. Çadıra girmekten korkanlar, annesinin eteğine yapışan çocuklar… Ki bunlar anne babayı kaybetmeyen çocuklardı. Diğer taraftan anne veya babayı kaybeden çocuklarda da ne yapacağını bilememe sıklıkla anlamsız davranışlar içerisine girdiklerini de gözlemleyebildik.”
‘Deprem bölgesinde oyun çadırları mevcut değil’
Çocukların oyuna ulaşmadığını ve var olan rutin hayatlarının bir anda kaybolduğunu kaydeden Erol, daha sonrasında bu düzenin nasıl geri getirilebileceği üzerinde izlenimler yaptıklarını belirtiyor. Erol, çocukların deprem bölgesindeki yaşamı üzerine gözlemlerini anlattı ise şu şekilde dile getiriyor: “Çocuklar bir araya gelmekten korkar bir haldeydiler. Parçalanmış aile yapısından kaynaklı da çocuklar etkilendi. Deprem bölgelerinde oyun çadırları mevcut değil. Çocuklar yıkıntının olabileceği alanlarda oyun oynuyorlardı. Bunun önüne geçmenin yolu da psikososyal aktivitelerin yapılması. Güvenli yerlerin oluşturulması. Bunlar yapıldıkça çocuklar kaynaşır. Bu sadece çocukları değil aileyi de rahatlatır. Çünkü depremzede aileler çocukları için çok endişeli.”
‘Depremzede ailelerin güvende olduklarını hissettirmeliyiz’
Farklı illere göç eden depremzede ailelerin etkilerini hissedebilir ve endişe içinde olabildiklerini kaydeden Erol, bu durumunda normal karşılanması gerektiğine vurgu yapıyor. Van’da bir deprem yaşadıklarını anımsatan Erol, “Aynı etkileri bizlerde yaşadık. Bir empati yoluyla anlayabiliriz. Yetişkinlerde korku endişe, çocuklarda ise altını ıslatma gibi durumlar yaşanabilir. Sıkça annesine yapışma yemek yemeyi reddetme bu tarz değişimler çocuklarda hem yer değiştirme hem de yaşadığı olaylar etkili olabilir. Öncelikle göç eden aileleri güvende olduklarını hissettirmek lazım. Bir enkazdan geldiklerinde tekrar ikinci bir enkazı yaşatmamak için imkan ve olanakları kolaylaştırmak, barınma problemlerini çözmemiz ve diğer ihtiyaçlarını karşılamamız ilk yapacağımız iş bu olmalı. Onlarla sıklıkla deprem anını sormamak gerekiyor. ‘Ne oldu? Ne bitti?’ diye darlamamak gerek. Onlarla günün rutin hayatı biz nasıl depremden etkilenmiyorsak onları da o bağlamda değerlendirmeliyiz. Günlük yaşantıyı konuşmak trajediden uzak, hatırlatıcı öğelerden uzak olunmalı” tavsiyesinde bulunuyor.
‘Çocuklara normal rutinlerini vermek zorundayız’
Depremde kişinin bir kaybı varsa o bireye nasıl bir birey olduğunu sorulabileceğinin kişiyi rahatlatabildiğini ifade eden Erol, ancak onunla ağlamak ‘depremzedeye acıma’ gibi hislerin belli edilmemesi gerektiğini dile getiriyor. Erol, “Acınma hissini yansıtırsanız kişiyi trajedi bir şekilde etkileyebilir. Çocuklar sosyalleştikçe normalleştikçe diğer aile bireyleri de normalleşir. Çocuğun bu normalleşme sürecine katkı sunmak adına, devlet adına depremden etkilenmeyen bölgelere giden çocukları diğer çocuklarla kaynaştırmak, kreş yaşı olan çocukları kreşe diğer normal okula giden çocukları okula göndermek lazım. Etkileşim sağlanıp çocukların normalleşmesini sağlar, sık sık oyuncak vermemiz gerek. Çizgi film izletmekten kaçınmalıyız. Yetişkinler ise çok sık haber programlarını izlemekten uzak tutmalıyız” diyor.
‘İlahi sözlerden uzak bilimsel gerçek konular çocuklara anlatılmalı’
Deprem uzmanlarının dinlenilmesi gerektiğini söyleyen Erol, depremin olası durumunda ne yapılması gerektiği ve yaş guruplarına göre depremin nasıl anlatılması gerektiği üzerine son olarak şu bilgilendirmeleri paylaştı: “İlkin barındığımız yer güvenli bir yer mi? Öncelikle bunun kontrolünü yaptırmak ve olası bir durumda deprem provası yapmamız gerek. İkinci travma dediğimiz bir şey vardır. Bizde basın yoluyla görüp etkilenebiliyoruz, buna ikinci tavama diyoruz. Günlük işlerimiz aksar binaya girmeye zorlanırız. Özellikle kadınlar bunu aynı şekilde çocuklarına yaşatabiliyor. Buda beraberinde ciddi bir yıkıntıya psikolojiye sebep oluyor. Yaşa göre kelimeler seçilmeli. 0-5 yaş arası çocuklara depremi anını anlatmak yerine hayatını tehlikeye atma durumunda kaçma davranışı nasıldır? Güvende bir yer nasıl olmalı? Olacağı aile tarafından anlatılmalı. 5-8 yaş üstü çocuklarda ise somut bir şekilde her şeyi öğrenir.
Kuleden ev yaparak depremin o kuleye nasıl zarar verileceğini uygulamalı anlatabilir. Amacımız o yıkıntıdan kendimizi korumamız. 8 yaş üstü çocuklara ise şimşek nasıl çakar akşam nasıl olur doğa olayları nasıl olur depremi de o şekilde anlatmalı. ‘Tanrı bizi cezalandırdı bizi sevmedi’ gibi sözler sarf etmemeliyiz. Buna deprem bölgelerinde karşılaştık. Aileler bu sözleri çocuklarına söylüyordu. Çocukları ilahi yönde psikolojik olarak kötü etkiliyordu. Bunları yapmaktan uzak durmalıyız. Gerçek bilimsel konuları çocuklara anlayacağı dille anlatılmalı.”
Serhat News