14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçime doğru giderken bizde sokağın nabzını tutmaya devam ediyoruz. Bitlis’te iktidarın mevcut durumu, ekonomi, HDP’nin bu seçimdeki rolü ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerine kent sakinleriyle sohbet ettik. Kent sakinlerinin çoğu bu seçimde büyük rolü HDP’ye biçerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanabileceğini söyledi.
14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçime sayılı günler kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi aday listesi Resmî Gazete’de yayınlanarak kesinleşti. 28’inci Dönem Milletvekilli Genel Seçim’inde Cumhurbaşkanı adayları Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Sinan Oğan olarak açıklandı. Çok sayıda siyasi ittifakın yapıldığı bu dönemde Millet İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nu aday göstermesi, İnce’nin önceki dönemin aksine CHP’yle arasında bir set oluşturması, Oğan ve Ata İttifakı’nın böylesi kritik bir seçimde aday göstermeleri ve mevcut Erdoğan’ın yeniden aday olması çok sayıda tartışmayı da beraberinde getirdi.
Öte yandan Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde birinci parti, TBMM’de üçüncü parti olan HDP’nin uzun bir süre aday çıkarıp çıkarmayacağı ve kimi destekleyeceği konusu da çok konuşuldu. En nihayetinde HDP’nin de aralarında bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı aday göstermedi ve tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde olduğu gibi kendi seçmenine ‘kime oy vereceğinizi biliyorsunuz’ dedi.
HDP’nin bu söyleminin sokağa nasıl yansıdığını, iktidara karşı güçlü adaylardan biri olan Kılıçdaroğlu ile ilgili seçmenin ne düşündüğünü ve bu seçimi kimin kazanacağını sormak için bizde Bitlis’te sokaklara indik.
Bitlis, sarp kayalıklar üzerine inşa edilmiş kalenin eteklerinden dere boyu uzanan bir şehir. Kale ise milattan önce 312 tarihinde Büyük İskender’in komutanlarından biri olan Badlis tarafından inşa edilmiş. Bitlis’te detaylı arkeolojik kazılar yapılmasa da yer üstündeki kalıntılar bize bu şehrin tarihiyle ilgili derin ipuçları veriyor.
Bitlis’te son durum
Bitlis Deresi ise kent kurulduğu günden bu yana dere üzerinde inşa edilen kahvelerdeki sohbetlere şahitlik ediyor. Fakat ne yazık ki derenin yalnızca kıyılarına inşa edilmiyor dükkanlar ve kahveler. Koca bir tarihi örtercesine ve sorunlu bir mimariyle derenin üzerine de inşa ediliyor dükkanlar. Geçen yıl kentin tarihi dokusunu ortaya çıkarmak için dere ıslah çalışmaları yapılmış ve tüm yapılar yıkılmıştı. Böylelikle 8 tarihi köprü ortaya çıkmış ve ne yazık ki dere üstündeki ıslah çalışması ekonomiyi de kötü etkilemişti.
Bitlis’e ıslah çalışmalarından sonra ilk defa gittik. Karanlık sokaklar aydınlanmış Bitlis nefes almış gibiydi fakat esnafta bir o kadar nefessiz kalmıştı. Kale’nin eteğinde dere boyundaki ilk kahveye girdim ve girer girmez kendimi tanıtarak bu seçimlerle ilgili fikrini sorduk. Masadaki herkes AKP seçmeniydi ve konuşmak istemediler.
‘Kürt’ diye bir şey yok demesinler’
Oradan ayrılıp yan masaya geçtim. Onlar diğer masanın aksine HDP’liydi. Onlara da aynı soruyu yönelttik ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık anlamında doğru bir isim olup olmadığını sorduk. Çoğunluk İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerindeki gibi bir ittifakı doğru bulmasa da “Bu seçim HDP’siz olmaz. Bizi de tanısınlar. Kürt diye bir şey yok demesinler. Biz Kemal Kılıçdaroğlu’nu seviyoruz sayıyoruz. HDP’nin desteği olmadan Kılıçdaroğlu kazanamaz. Kılıçdaroğlu’nu da beğeniyoruz” dediler.
Birkaç kahve sonrasında, tüm ittifak görüşmeleri bitmesine rağmen hala HDP ve Millet İttifakı arasında açıktan bir ittifakın olmasının daha doğru olduğunu savunanların sayısı da oldukça yüksekti. Altılı Masa olarak ifade edilen Millet İttifakı için en doğru adayın seçildiğini savunanların yanı sıra masada kim aday gösterilirse göstersin kazanacaklarını düşünenlerde vardı. Hatta kent sakinlerinden biri gayet kendinden emin bir şekilde “Kılıçdaroğlu kazanacak” dedi.
Dere boyu uzun, sıralı kahveler ve sayısız insan vardı. Herkesin önünde kaçak çay, çoğunun elinde Bitlis tütünü vardı. Tütünden sararmış bıyıklar ve eller bence Bitlis’in en güzel fotoğrafıydı. Biz sormasak bile her masada sohbet aynıydı: Ekonomi ve seçimler.
Konuşmayan AKP’liler dönemi
Bir masadan diğerine öteki masadan bir sonrakine derken dere boyunda bayağı ilerledik. Neredeyse her masada durup sohbet ettik. Bitlis, milletvekili sayısından da (iki AKP, bir HDP toplamda üç milletvekili) belli olduğu üzere AKP’nin daha yüksek oy aldığı bir şehir. Aynı zamanda belediye başkanı da AKP’li. Bu durumu göz önüne aldığımızda çok sayıda AKP’li seçmene denk geleceğimizi onların fikirlerini daha net ifade edeceğini düşünmemize rağmen durum pekte öyle olmadı.
AKP’li seçmen sayısı elbette yüksekti ama konuşmak isteyen sayısı çok azdı. Bu seçimle alakalı fikirlerini sorduğumda, “Biz AKP’liyiz fakat siyaset konuşmak istemiyoruz” demeleri beni oldukça şaşırttı. Hep alışık olduğumuz gibi iktidar partisine yakın olanların konuşması daha olağanken, şimdi muhalefet edenlerin bağırması Bitlis açısından da oldukça yeni bir durumdu. Konuşmak istemeyen bile adeti bozmuyor bizi çaya davet ediyordu.
HDP’nin büyük rolü
Dere ıslahında ortaya çıkan tarihi köprülerin birinin başında kalabalık bir grup oturuyordu. Bitlis’te kahvede oturan kadına rastlamak neredeyse mümkün değildi. O masadakilerle sohbet etmek için bir tabure aldım ve müsaade istedim. Masada ekonomi ve seçimlerin yanı sıra Maraş Depremi konuşuluyordu. Gençler, deprem bölgesinde uzun bir süre geçirmiş ve yaşananlardan oldukça etkilenmişti. Seçimle ilgili sohbet etmeye başladık. Masadaki herkes iktidarın değişmesinden yanaydı fakat çoğu koşulsuz Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklerken, Meral Akşener’in söylemlerinden rahatsız olduklarını belirten ve bu seçim en büyük rolün HDP’nin olduğunu savunanlar vardı.
Bu kadar farklı görüşün bir masada olması ilgimi çektiği için hemen kamerayı açıp mikrofonu uzattım ve “Şimdi görüşünüzü tekrarlar mısınız?” dedim. Mikrofonu uzattığım genç arkadaş, “Abla sohbet ettik iyi hoş ama kameraya çekme. Bizim buradaki cezaevi Silivri’den daha soğuktur” deyince masadaki herkes gülmeye başladı. İnkâr etmeyeceğim bu cevap beni oldukça şaşırtmıştı. Fakat oldukça haklıydı. Bitlis, 1605 metre rakıma sahip bir şehir ve orada kışlar çok çetin geçiyor.
Dere boyunda aşılmaz sorunlar
Dere boyundan eski belediye binasına doğru yürümeye devam ettim. Tarihi köprüler üzerinde restorasyon çalışmaları devam ediyordu. Bu kez dere boyundakilere esnafın durumunu sordum. Dükkanların yıkılmasının ardından mülk sahiplerine Bitlis’te yeni çarşı denilen tarafta dükkanlar verilmiş. Fakat giden esnaf sayısı oldukça az. Dere boyunda rastladığım esnaflar, “Oradaki dükkanlara kimse gelmiyor, tüm esnafta gelmedi. Dükkanların çoğu boş. Öyle olunca bizde çıktık. Birçok arkadaşımız dükkânı kapanınca batıya göçtü. Dükkanlarda buranın hava koşullarına uygun değil. Dere ıslahından sonra ekonomimiz düzelmedi. Bitlis’te de durum çok kötü” şeklinde yanıtladı sorularımı. Öte yandan tam derenin üstüne dükkân yapanların mülkiyeti bile yokmuş ve bu yüzden dükkân da alamamışlar yeni çarşıdan. Kentteki gazeteciler bu konuda yerel yönetimlerin ve valiliğin esnafın hak kaybı yaşamaması için oldukça uğraştığını fakat bazı sorunların aşılamaz olduğunu aktardı.
‘Onlar bu ülkeyi yönetemezler’
Bu sohbetin ardından eski belediye binasının karşısındaki bir kahveye girdim. Kahvede neredeyse herkes AKP’liydi. Kameraya konuşmak istemeyen sayısı yine konuşmak isteyen sayısından daha fazlaydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nu beğenmediklerini aktaranlar arasında kameraya konuşan bir kent sakini, “Ben isterim ki Cumhurbaşkanımız yine koltuğunu korusun ve görevinde olsun. Altılı Masa’dakiler bu ülkeyi yönetecek insanlar değillerdir. Kılıçdaroğlu akşam konuştuğunu sabaha unutan biri ülkeyi yönetecek kabiliyette olduğunu düşünmüyorum” diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevinde devam etmesi ile ilgili temennilerini iletti.
Bitlis’te geçirdiğim bir günün ardından rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki iktidar kısmen tabanını korumuş olsa da geçmiş seçimlere oranla yükselen bir muhalefet söz konusuydu. Herkesin tahammülün azaldığı şu günlerde yeni bir soluğa herkesin ihtiyacı var.
Serhat News