14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin ikinci tura kalmasının toplum üzerindeki etkilerini değerlendiren psikolog Hüseyin Erol, ikinci turda sonuç ne olursa olsun hayatın tüketilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Toplumun merakla uzun süre beklediği Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili seçimleri 14 Mayıs’ta gerçekleşti. Ancak cumhurbaşkanı adaylardan biri yüzde 50’den fazla oy alamadığından kaynaklı seçimler ikinci tura kaldı. Henüz seçim sonuçları kesinleşmeden AKP ve Erdoğan’ın önde gittiği görülürken İstanbul’da Marmaray Yeni Kapı durağında genç kadın K.E bir not bırakarak intihar etti. K.E bıraktığı notta AKP hükümetine ve onlara oy verenlere hakkını helal etmediğini vurgulamıştı.
İntihar edenlerin sayısı her dönem yükseldi
Türkiye’de intihar eden yurttaşların sayısı 2020’de 3 bin 703 iken 2021’de 4 bin 158. 2012’den bu yana her yıl 3 bini aşkın vatandaşın intihar ettiği Türkiye’de ilk kez 2021 itibarıyla bu sayı 4 bini aşmış oldu. Geçim zorluğu nedeniyle intihar edenlerin sayısı ise 2020’de 289 iken 2021’de 324’e yükseldi. AKP’nin iktidarda olduğu 2002’den bu yana geçim sıkıntısı nedeniyle intihar edenlerin sayısı 5 bin 414 iken seçim sonuçlarından sonra kamuoyunda geçim sıkıntısı ve intihar vurgusu yapanların sayısı bir hayli yükseldi.
Seçimler ile geçim sıkıntılarının olduğu ortamda özellikle gençlerin geleceksizlik kaygısı ve umutsuzluğunu Uzman Psikolog Hüseyin Erol’a sorduk. Erol, gençlerin tüm olumsuzluklara rağmen mücadele etmesi gerektiğini vurgularken, ailelere dayanışma ve güven önerisi yaptı.
‘Gençlerin hayal kırıklığına uğramaları sosyolojik yaşamalarını tetikliyor’
Mark Twain’in ‘Politikacılar bebek bezi gibidir, düzenli olarak ve aynı sebepten değiştirilmeleri gerekir’ sözünü hatırlatan Erol, seçimlerin özellikle gençlere için bir umut olduğunu söyledi. Erol, “Özellikle sosyal medyaya baktığımızda gençlerin bir çoğunluğunu değişimden yana olduğunu görebiliyoruz. Sokakta da aynı şekilde, hayal kırıklığına uğramış gibiler gözlemlerimiz o yönde. Orta yaş bireyleri içinde kırgınlık ve kızgınlık söz konusu. Seçimin gençler için beklenilen gibi olmadığını söyleyebiliriz 22 yıl süren bir iktidar yenilikler adına değiştirilmesi çok daha sağlıklı olur. Kaldı ikinci turda gençlerin belki dilediği gerçekleşir. Gençlerin yaşadığı hayal kırıklıkları da kendilerinde çokça problemlerin yaşanmasına ve sosyolojik anlamda yaşam anlamında tetiklemiş olabilir” dedi.
‘Seçim sonuçları ne olursa olsun hayattan vazgeçilmemeli’
Seçimler henüz netleşmeden, İstanbul Marmaray’da yaşamına son veren 20 yaşındaki kadın üzerinden değerlendirmelerde bulunan Erol, “İntihar eden genç kadının seçime çok önem verdiğini görebildik. Kendisi için dayanılmaz bir sona gittiğini ve kabullenemeyecek ciddi bir duruma da teşebbüs ederek hayatını kaybetti. Geriye bıraktığı notu hatırlıyorum ‘kimseye hakkımı helal etmiyorum’ söyleminde derin bir içselleştirme yaşadığı ortada. Bir toplumun olmadığı düşüncesi ve kendisini hitap etmediği bir yerde var olmanın anlamsız olduğunu anlar. Bu anlamsızlıkla beraber kişi yaşantısını son vermesi trajik bir durum. Halen ikinci tur umudumuz var. Bu tarz düşünen gençler için umarım ikinci turda sonuç her ne olursa olsun bu tarz hayatı tüketmeyi yok etme yönünde bir adım atmazlar” dedi.
‘Gençler yurt dışında çaycı olabilmenin hayalini kuruyor’
Türkiye’de ki Umutsuzluk halini vurgulayan Erol, ‘umutsuzluğun’ hem sosyolojik olarak çok anlamlı olan, hem de psikolojik olarak derin anlamları olan bir kavram olduğunu ifade etti. Özellikle gençlerin yaşadığı bu umutsuzluk durumunun tükenmişlik, mutlu olamama, yaşanılır bir yer olmama, düşüncesi umutsuzlukları ciddi şekilde tetiklediğini söyledi. Erol, “Sadece son 10 yılda toplumu gözlemlediğimiz zaman gençlerdeki evlilik oranının gittikçe düştüğünü ya da diğer taraftan Türkiye’de yaşamak gibi bir isteği ve arzuların olmadığını görüyoruz. Şu an günümüz Türkiye’sinde akademisyeninin, doktorun, mühendisin her türlü üniversite mezunu artık yurt dışında çaycı olabilmenin hayalini kuruyor. Yine bir restoranda bir kafede çalışabiliyor olmanın merakını yaşıyor” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye’de artık işsizlik kavramının bir karşılığı yok’
Gençler için Türkiye’nin umut vaat eden bir ülke olmadığını belirten Erol, “22 yıl böyle devam etti ve eğer mevcut iktidarla devam edilirse mevcut politikalarla bu kopuşların çok sık olacağı söylenebilir. 5 yılın daha bu iktidarla ve politikayla var olduğunu varsayarsak psikolojik olarak kopuşlar, kaygılar, depresyon, umutsuzluk, hayat kuramama, bir yere ait olmama düşüncesi intihar düşüncelerini tetikleyebilir ve vakaların sayısını artırabilir. Türkiye’de artık işsizlik kavramının karşılığı yok. Gençlerin umudunu korumanın ve bir şeylerin değişebileceği olan inancını tazelemek gerekiyor. Çalışan da çalışmayan da aynı imkanlara sahip artık. Çünkü çalışan çalışma sonrası karşılığını alamama durumu yaşarken, çalışmayan için zaten aynı kaygılar söz konusu. Bu sadece işsizlikle ilgili bir durum olmuyor. Hayat pahalılığı enflasyonun gittikçe yüksek olması ve gençlerin artık yaşanılabilir bir hayata dair kaygıları söz konusu” diye konuştu.
‘Gençlerin hayatı değiştirebileceklerini göstermek gerek’
Gençlerin bunalıma ve kaygı yaşamalarını engellemek için psikolog Erol şu tavsiyelerde bulunarak şunları dile getirdi:
“Gençlerin bir şeylerle uğraşmaları özellikle kendi hayatlarında değiştirebilecekleri şeyleri görmelerine yardımcı olmak gerekir. Aile üyeleriyle sohbet edebilme, arkadaşlıklar kurabilme, artık ekonominin ve maddiyatın gerektirmediği aktiviteler edinebilme daha sağlıklı yaşamalarını geliştirebilir. Ancak Türkiye için bu durum biraz daha güç olabilir. Çünkü ekonomik yoksunluk beraberinde sosyal kopuşu getiriyor. Aile içinde toplumların kendi kültürel yapıları da bu sorunları çözebilir. Ancak kapalı toplumlarda, çok konuşmama, iç dünyalarına kapanma umutsuzluk duygusunun yüksek olduğu zaman bu tarz kapanma durumları beraberinde psikolojik sorunları derinleştirir. Sadece intihar olarak düşünmeyelim. Yanlış alışkanlıklar, istenilmeyen sosyal durumlar da hayatını ciddi şekilde tehdit edebilir. Ailelerin iletişim halinde olması ve sosyal yoksulluk, işsizlik gibi sorunların sadece kendisi için değil birçok insan için geçerli olduğunu anlatabilmesi gerekiyor. En önemlisi aile içinde dayanışma ve güven duygusunun yoğun olması gerekiyor.”
‘Aile bireyleri çocuklarına ‘ne oldu, neyin var’ sorularından kaçınmalı’
Aile bireylerinin çocuklarına ‘ne oldu, neyin var’ tarzında sorularını sormaktan kaçınması gerektiğinin altını çizen Erol, bu tarz soruların bunalımda olan bir bireyi daha çok bunalıma sokabileceğini ifade etti. Bireylerin bu soru karşısında her şeyi anlatmaktansa her şeyden kaçışı tercih edebileceğini dile getiren Erol, “Daha çok sosyal yaşantısına değinebilme dışarıda daha çok vakit geçirebilme ile kendilerini daha iyi hissedebilirler. Çocuklara değersiz düşürecek durumda bulunmama ve çocukları kıyaslama yapmamaları çok daha doğru olur ebeveynler için” diye konuştu.
Van özelinde ebeveynlerin çocuklarıyla iletişimini de değerlendiren Erol şunları dile getirdi: “Van’ın geneline baktığımız zaman buradaki ebeveynler çocuklarıyla çok fazla bağ kuramıyorlar. Ebeveynler çocuklarıyla çok fazla ilgilenemiyorlar. Düşünce biçimleri dünya yapısını anlamakta zorlanıyorlar. Bence bir gençle iletişim kurmanın en güzel yolu önce neyden hoşlanıyor, neler yapıyor sosyal medyaya oynadıkları aktiviteler, dışarıda geçirdikleri zamanlar merak edip öğrenmeye çalışsınlar ki çocukların dünyasına inebilirler.”
Serhat News