2023 Seçimleri, İktidar değişimi için önemliydi. Cumhur ve Millet ittifakları arasında geçen seçimler, devlet destekli ve devlet imkanlarını ölçüsüz kullanan Cumhur İttifakı lehine sonuçlandı.
Adaletin, eşit rekabetin, yasal hakimiyetin ve sandık güvenliğinin olmadığı bir seçimi daha geride bıraktık. Kazanan veya kaybeden tarafların seçim değerlendirmeleri elbette farklı olacaktır.
Değişimin tarafı olarak belirtmeliyim ki Türkiye’nin 50 yıl daha geriye gittiğini düşünüyorum. Kuşkusuz Millet İttifakı, Türkiye’yi 50 yıl ileriye götürecek bir siyaset ufkuna sahip değildi. Ancak değişimin yolunu açabileceği kanaatindeydim.
Ne yazık ki Cumhur ve Millet ittifaklarının, bir “elmanın iki yarısı” gibi birbirinden farklı olmadığı seçimlerden sonra daha iyi anlaşılıyor. İttifakları oluşturan partilerden hiçbiri bir öz eleştiri ihtiyacını duymamıştır. Siyaseti ticaret olarak gören bu partiler ve genel başkanları, çok sayıda milletvekili çıkarmayı büyük kazanç saymaktadırlar.
Parti organlarında öz eleştiri vermek yerine bu kazanımlarını büyük bir başarı olarak sunmaktadırlar.
Millet ittifakını oluşturan partilerin, ticari kazançla yetinerek hiçbir şey olmamış gibi yola devam kararı almaları, siyaset açısından ciddi bir handikaptır. Genel Başkanlardan hiçbiri, başkanlığı bırakmayı aklından dahi geçirmemektedir. Ana muhalefet partisinin de aynı tutumu sergilemesi, siyasetin nasıl ticarete dönüştüğünün açık bir göstergesidir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “tek kişilik” bir parti geleneğini benimsemesi ve yeni dönemde parti içi muhalefete imkân vermemek için “tek sesli” bir yönetim anlayışını hâkim kılmaya çalışması, kendisinden beklemediğim bir siyasi anlayış olduğunu belirtmeliyim.
CB Erdoğan’a karşı seçim kaybetmesi başarısızlıktır ancak istifa gerekçesi olmayabilir. Masa ortaklarının tavırları, pazarlıkları, “pay kapma” hırsları, makamların, kurumların, milletvekillerin bölüşümü seçimin kaybedilmesinde çok etkili oldu.
Süreç yönetiminde zafiyeti olmasına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, muhafazakâr ve Dinbaz kesimler için “Ruhani” özellikleri de olan Erdoğan karşısında aldığı oy asla küçümsenmemelidir.
Seçimi kazana taraf olmasa da Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir mücadele örneği vermiştir. Bu boyutuyla başarısız olan Kemal Kılıçdaroğlu değil, başarısız olan İttifak partileri ve en başta CHP’dir.
Seçimlerin kaybedilmesinde birçok neden vardır. Ancak etkisi olsa da Kemal Kılıçdaroğlu ve kimliği, seçimin kaybedilmesinin gerekçesi değildir.
Kemal Kılıçdaroğlu, milletin kalbine saplanmış Altı Ok’un açtığı yaraları sarmayı başaramadığı için kaybetmiştir.
CHP’yi muasır ilkelerle dönüştüremediği için seçim kaybedilmiştir.CHP’nin sorunu da Kemal Kılıçdaroğlu veya kimliği değildir, partinin bizzat kendisi ve Altı Ok’udur.
Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kaybettiği için değil, değişimi gerçekleştirmediği ve CHP’yi dönüştürmediği için genel başkanlıktan ayrılması gerekir.
Değişime öncülük yapmak, değişimin yolunu açmak Kemal Kılıçdaroğlu’na düşer. Özveride bulunmak ve yeni kuşaklara örnek olmak, CHP genel başkanlığını korumaktan çok daha değerli ve gereklidir.
Değişimin, yenilenmenin, demokratikleşmenin önündeki Altı Ok engelini görüp yüzleşmedikçe ve ileriye doğru yeni politikalar belirlenmedikçe CHP, durduğu yerde kalmaya hatta gerilemeye devam edecektir.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na önerim; sadece CHP için değil, demokratik siyasetin ve değişimin yolunu ‘istifa’ erdemiyle açacak bir davranışla örnek olmasıdır.
Mevcut partilerin tamamı CHP’yle aynı kaderi paylaşmaktadır. Değişmeleri, dönüşmeleri mümkün görünmüyor. Mevcut partiler sistemi, genel başkanlar için düzenlenmiş bir sulta rejimidir. Bu rejimde ancak genel başkanların köleleri olarak politika yapma imkânı olur.
Erdemli insanlar için siyaset yapma imkanı ancak siyasi partiler rejimi ve sulta yönetimin değişmesiyle gerçekleşebilir. Genel başkanlık saltanatından vaz geçmeyi göze alamayanlar değişimi, yenilenmeyi asla gerçekleştiremezler.
Serhat News