Azad Sağnıç’ın Ekim 2024 tarihinde Doz Yayınlarından basımını gerçekleştirdiği 30 Gün romanı, bir devrimcinin kendi iç dünyasında ve dış dünyada maruz kaldığı yaşamın, çarpıcı, ironik, dehşet verici, bir o kadarda düşündürücü duygu ve düşüncelerin usta bir üslupla kaleme alındığı bir kitaptır.
Kitabın başından sonuna kadar devrimcilik ve devrimci kavramına takılıp durursunuz bu düşünceyle bu iki kavramın anlamına bir daha bakma ihtiyacı duyabilirsiniz. Kısa tanımıyla devrim- devrimcilik; “baskı -altındaki topluluk, toplum veya halkların bu baskıya karşı koyarak mevcut sistemi yıkma ve bunun yerine yeni bir sistem yaratma çabası,” olarak karşınıza çıkar. “Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur” derken Lenin, 30 Gün kitabında, iktidarın kendi prensiplerini tekdüze bir şekilde vatandaşlarına nasıl zorla giydirmeye çalıştığına, kitap kahramanları sayesinde tanık olacaksınız.
Kitabın kahramanı Sinan, 1980 yıllarında Rizgarî Davası üyesi olup gerek Kürt gerekse Türk Halkı için sosyalist bir yaşam için dava gütmektedir. Sinan sayesinde zindanlarda, hapishanelerde yaşanan trajediye şahit olacaksınız. Sinan’ın bir ayağı hapishanelerde bir ayağı dışarıdadır. Girdiği mücadelede psikolojik bir kırılma yaşar çünkü içerideyken maruz kaldığı işkenceler, açlık, uykusuzluk ve her türlü hakarete rağmen sağlam bir duruş gösterirken, dışarı çıktığında davasının, halkın taleplerinin içinin boşaltılmış olması kendisinde hayal kırıklığı yaşatır.
1980 Eylül darbesi sonrası, Kürt -Türk devrimcilerinin maddi manevi girdiği zorlukları, hayal kırıklıklarını, psikolojiyi usta bir anlatımla kaleme alan Yazar Sağnıç’ın Sinan olduğunu, okuyucu olarak biliyor olmanız esere ve yaşanmışlıklara daha bir değer katmaktadır.
Kahraman Sinan’ın, yıllar sonra gerek kendisine gerek binlerce tutukluya yaptığı işkencelerden girdiği psikolojik travmadan dolayı Polis Fatih’le karşı karşıya gelmesi filmlere konu olacak niteliktedir. İkisi de tedavi olmak için bir psikiyatriğe gider ve orada beraber otuz gün geçirirler. Başlarda birbirlerini tanımazlar ta ki Fatih Bey, Sinan’ın rüyalarında ‘Sen benim işimsin’ deyinceye kadar. Sinan’ın dilinden dökülen, ‘Gerçekten bizler iş miydik işkenceciler için? Bizler markette çocuğuna çikolata, kuyumcuda karısına alacağı kolye, mağazada sırtına giyeceği ceketin bedeli, olabilir miydik?’ söylemi okuyucuda şok etkisi yaratmaktadır.
19 minik başlıkla kaleme alınan 30 Gün romanında bir mahkumun, doğu ve batı şehirleri arasındaki gelgitlerine ve şok edici tesadüf buluşmalara şahit oldukça, kalemin ve kitabın gücüne hayran kalmaktan kendinizi alıkoymayacaksınız.
Zülfi Livaneli’nin otobiyografisini anlatan Sevdalım Hayat Kitabını okurken sistemin, her dönem düşünen, üreten halk için daha insani bir yaşam gözeten sanatçıya, yazara, gazeteciye, aydına karşı aldığı gardı görürsünüz. 30 Gün kitabında, yazarın kendi yaşam kesitini, romanımsı otobiyografist bir tarzla kaleme alması, tüm devrimcilerde ortak ‘siyasi kader’ düşüncesi yaratmaktadır.
Sinan, Fatih ve diğer birçok gerçek kahraman sayesinde 1980 yıllarında yaşanılan bir kesite vakıf olmak ve o günden bugüne ‘sosyalistim, devrimciyim,’ diyenlerin yaşamında halen bir şeylerin değişmemiş olduğunu görmek üzücüdür. Üzücüdür çünkü yönetici güç, tüm devrimleri kendi usulünce kırma becerisi ve gücü sürekli elinde tuttu ki kitaplara konu olmuştur.
Hayal kırıklığı yaşayan birçok devrimcinin kitabı sayılacak olan 30 Gün romanı, o günün tarihine de ışık tutmaktadır. Yazar Sağnıç’ın önsözünde de belirttiği gibi; ‘tarih tekerrürden ibarettir,’ sözü ve ‘Tarihi mirasa sahip olmayan sömürgeciler, sağlam temelleri olmadığından sistemlerini ayakta tutabilmek için işgalleri altında olan kadim halklara, soykırıma ve katliamlara varacak şekilde çok acımasız davranmışlardır.’ söylemiyle Koçgiri İsyanı’na da değinmeden geçmemiştir.
Sağnıç’ın, savunduğu dava unsuru insanları ‘İnsanlık Ailesi,’ olarak betimlemesi ve kaleme alması insanı ve yazar hassasiyetini göstermektedir.
“Yoksula gülmedim, zenginliğe özenmedim, faşistleri sevmedim, ben devrimci doğdum, devrimci öleceğim.” sözüyle Che Guevara, tabiri yerindeyse tam da devrimci Sinan’ı, Sinan aracılığıyla oldukça ince sosyal mesajları kaleme alan Azad Sağnıç’ı ve 30 Gün romanını işaret etmektedir.