Ağrı’ya girer girmez Ararat Dağının heybetiyle karşılaşıyoruz. Ararat Kartalı İhsan Nuri Paşa düştü aklıma. Başı duman Ararat diğer adıyla Ağrı Dağıyla 12 yıllık özlemimi giderdikten sonra merkezde yürümeye başladım. Ağrı’da herkesin başı önde yürümesinden, dalgın olmasından anlıyorum ne kadar mutsuz olduklarını. Kentin merkezi adeta sular altında olduğundan yürümekte bile büyük zorluklar yaşıyoruz. Kent meydanına birikmiş küçük su göletlerini atlaya atlaya yürüyoruz. Bu kadim kentin kaderiyle nasıl baş başa bırakıldığını görüyoruz. Sokakta, kahvede sohbet ettiğimiz Ağrılıların ortak düşüncesi şu: “ Ağrı 1930 isyanından sonra cezalandırıldı”… Ağrı’nın içinde bulunduğu durumu anlatan anahtar cümle bu.
Büyük bir deprem felaketini yaşadığımız bugünlerde Ağrı tamamen donmuş sanki. Üstat Yaşar Kemal’in dediği gibi ‘Şehir değil burası, kocaman bir köy”… Sokakta o kadar insan yürüyor ama hiç konuşmuyorlar, neredeyse çıt yok. Ağrı’nın Van’da olduğu gibi Cumhuriyet Caddesi var. Caddede yürürken dikkatimden kaçmadı. İnsanlar sessiz, dalgın ve aceleci. Bu durum yemek için girdiğimiz lokantada da devam etti. Garson siparişimizi bile neredeyse hiç konuşmadan, sadece baş hareketleriyle aldı. Kafası ve vücuduyla az öne doğru eğilerek ne istediğimizi beden diliyle sorduktan sonra sadece tamam dediğini duydum.
6.Katta bulunan HDP binasından baktığımda şehrin manzarası oldukça kötüydü. Çarpık kentleşme, eski yapılar, toprak evler… Korkunç bir görüntü kirliliği var. Bu görüntü sigara içilen kapalı ortamların içinde bulunduğu durumu andırıyor. Koca şehri harabeye çevirmişler.
Meşhur bir türküsü vardır Ağrı’nın. Nizamettin Ariç’te söyler: “Sana dertli derler Ağrı/başın hep dumanlı karlı”
Ağrı’nın yüzyıllardır değişmeyen kaderinden yola çıkarak yazılmış bir türküdür.
Ve Ozan Serhat “Ey Ağrı’nın isyan kızı” diyerek Ağrı’nın tarihinin haykırışı olmuştur.
Ağrı’da genç nüfus kalmadı
Yoksulluk sıralamasında Türkiye’nin ilk 5 ili arasında yer alan Ağrı, toplam 536 bin nüfusuyla adeta kaderine terkedildi. 1926 Ağrı isyanından bu yana adeta cezalandırılan Ağrı’ya yönelik olumsuz politikalar günümüzde de devam ediyor. Türkiye’de işsizlik sıralamasında başı çeken Ağrı’nın nüfusu 542 bin iken 536 bine geriledi. Yani Ağrı son 3 yıl içinde 6 bin göç verdi. Ağrı’nın nüfusu 2011 yılında ise 555 bin civarındaydı. Normal şartlarda artış göstermesi gereken nüfusun azalmasının en büyük sebepleri ise işsizlik ve yoksulluk. Ağrı’da genç nüfus neredeyse kalmadı. Ağrılı gençlerin özellikle Kanada’ya göç etmesi ise dikkat çekiyor. Bu göçün önü ise bilinçli bir şekilde açılıyor ve teşvik ediliyor.
Uyuşturucu madde kullanımı
Ağrı’nın bir başka büyük sorunu ise uyuşturucu madde bağımlılığının artması. İran’a sınır olan Doğubayazıt’ta özellikle metamfetamin kullanımı artıyor. İran ve Afganistan’dan gelen bu uyuşturucu madde her yerde rahatlıkla temin edilebiliyor.
Kadın cinayetleri
Ağrı’da bir başka büyük toplumsal sorun ise kadın cinayetleri. Ağrı’da sadece 2023’ün ilk 6 ayında 7 kadın şüpheli bir şekilde intihar etti.
Tüm bu sorunlarla boğuşan Ağrı’yı 4 yıldır AKP’li Savcı Sayan yönetiyor. İşsizlikle boğuşan Ağrı’da sokakların hali içler acısı. Kentin her yerinde küçük göletler oluşmuş durumda. Sert iklimiyle bilinen Ağrı’da sokaklarda oluşan buz ve karı esnaf kendi imkânlarıyla temizliyor. Ağrı halkı için Ağrı belediyesi adeta yok hükmünde. Ağrı sokaklarında karşımıza çıkan manzara ve çektiğimiz görüntüler Ağrı’nın yerelde nasıl yönetildiğini de net biçimde karşımıza çıkarıyor.
Ağrı sokaklarında birikmiş su göletlerini atlaya atlaya bir binanın 6. Katında bulunan HDP il binasına ulaşmayı başardık. Burada bizi HDP İl Başkanı Murat Öztürk karşıladı. Cezaevinde geçirdiği yıllar belli ki çok yormuş onu. Uzattığı sakalı kar beyazına dönmüş, gülen gözleri ve vakur duruşu hiç değişmemiş. Öztürk, 30 yıldır hak mücadelesinin içinde yer alıyor. Siyaset yaptığı için uzun yıllarını cezaevinde geçirdi. En son 2018 yılında tahliye oldu. Şu anda HDP Ağrı İl Eş Başkanlığı yapıyor. Kendisiyle Ağrı’da muhabir olarak kaldığım 2000’lı yıllardan aklımızda kalan anılarımızı konuşarak başladık sohbete, hem hasret giderdik, hem de Ağrı’nın ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlarına giriş yaptık.
Ağrı’nın en büyük sorunun işsizlik olduğunu söyleyerek başladı konuşmasına.
“İnsanlarımızı, bizleri en çok zorlayan bir durumda baskılarla birlikte, gençlerin göç attırılması” diyen Öztürk, kalanların ise uyuşturucuya alıştırıldığını söyledi. Parti olarak bu konuda çeşitli etkinliklerle kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdıklarını ifade eden Öztürk, “Gençlik ciddi bir anlamda yozlaştırılıyor. Bu da bilinçli olarak geliştiriliyor. Sadece Ağrı merkez değil Doğubayazıt ve Patnos’ta uyuşturucu madde bağımlılığı artıyor. Buna karşı yeterli bir mücadele yürütebiliyor muyuz o da ayrı bir konu.” İfadelerini kullandı.
“Sayan’ın Ağrı’da bir meşruiyeti yoktur”
“Projelerimize onay verilmiyor”
Sonra Patnos Belediye Eş Başkanı Müşerref Geçer ile karşılaştık. Aslında güzel bir tesadüf oldu. Patnos Belediyesi kayyum atanmayan 6 HDP’li belediyeden birisi. Çok kısıtlı ve zor şartlar altında hizmet üretmeye çalışıyorlar. Kayyum atanmamasına rağmen, belediyeye adeta bir ambargo uygulanıyor. Son olarak depremzede vatandaşlara ulaştırmak amacıyla topladıkları bir kamyon yardım malzemesine kaymakamlık tarafından sudan gerekçelerle el konulmuş.
Müşerref Başkan bu yüzden çok üzgündü. Depremin olduğu ilk andan itibaren Ağrı halkının seferber olduğunu ancak Kaymakamlık tarafından engellendiklerini söyledikten sonra yaşadıkları sorunları anlatmaya başladı. Bir dokun bin ah işit derler ya, Müşerref Geçer’inde öyle oldu.
Geçer, Ağrı’da artan kadın cinayetleri ve uyuşturucu madde kullanımının en büyük sorunlar olarak karşılarında durduğunu söyledi. Belediye olarak bu konuda çeşitli çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Geçer; uyuşturucu kullanımı ve kadın cinayetlerinin önlenmesine ilişkin Patnos Belediyesi olarak hazırladığımız projeler yetkililer tarafından reddedildi. Halkla bizi karşı karşıya getirmek istiyorlar. Ancak her şeye rağmen çalışmalarımızı sürdüreceğiz. AKP ve MHP’nin kadına olan olumsuz politikalarını biliyoruz. Özellikle Ağrı’da bunu özel bir politika haline getirdiler. Toplumun değişmesi ve dönüşmesi kadınla mümkündür ve yaptığımız çalışmalarla görüyoruz ki, böylesi bir değişim ve dönüşüm de var. Halkla dayanışarak bir belediyecilik yapıyoruz. Park yapmak istediklerimiz alanlara bile el konuluyor. İlçelerimizde uyuşturucu madde bağımlılığı artıyor, yurt dışına bilinçli bir göç ettirme politikası var. Tüm bunlara karşı mücadelemiz sürecek.” Dedi.
HDP PM Üyesi Talha Kaya’da, uyuşturucu madde kullanımının bilinçli olarak özendirildiğini söyledi. Önceki seçimde ilçe Kaymakamının açıkça “ AKP’ye vermezseniz sınır kapısını açmayız” dediğini hatırlatan Kaya; “ Doğubayazıt halkı cezalandırılıyor ve AKP’ye oy verirseniz sınır ticaretine izin veririz deniliyor. Seçimden seçime açılıyor ve sonra tekrar kapatılıyor. Gençlerimiz işsiz, çaresiz bırakılıyor. Açıkçası gençleri bu noktada İran’dan gelen uyuşturucu madde bataklığına düşüyor. İran’ın sınır bölgesinde gençlerin uyuşturucu madde kullanmasına teşvik ediliyor. İlkokul çağında bulunan gençler bile uyuşturucu madde temin edilebiliyor. Normal şartlarda her bir adımımız takip edilirken, iddianamelere girerken uyuşturucunun bu kadar açıkça kullanıma sunulması tesadüf değil. Biz siyasetçilerin aldığı nefes bile kontrol ediliyor, uyuşturucu satımından haberleri mi yok, bunu sorgulamak gerekiyor. Belli ki bu tutum masumane değil.” Diye konuştu.
HDP İl binasından ayrıldıktan sonra çarşı merkezinde yürüyoruz. Tüm sokaklarda su göletleri oluşmuş. Bu yüzden sek sek oynayarak bir kahveye ulaşıyoruz. Kahvede hep 50 yaş üstünde insanların oturması aklıma İl Eş Başkanı Öztürk’ün, “ Ağrı’da genç kalmadı” sözlerini getirdi. Gazeteci olduğumu söyleyince: “ Fotoğrafımızı çekme, ismimizi yazmazsan sana anlatırız” diyorlar. Bu durum baskı politikalarının sokağa somut yansımasıydı.
Hepsinin ortak görüşü şuydu: “ Ağrı isyanından sonra devlet Ağrı’yı cezalandırdı”
“Ağrı’ya müebbet hapis cezası vermişler abê” diye sesleniyor biri.
Tam habere odaklanıyorum hemen uyarı geliyor; Çayını iç, çayın soğumasın Gazeteci…
Belediye Başkanı Savcı Sayan’ı soruyorum: “ Onu boş ver gitsin” diyerek onunla ilgili hiç bir şey söylemek istemediklerini beyan ediyorlar. Belli ki Sayan onlar için yok hükmünde.
Evet, Ağrı 1926-1930 Ağrı isyanından sonra her anlamda geri bırakılmış, müebbet cezaya çarptırılmış bir şehir.
Dönüyorum Ağrı’dan, Memduh Selim Beyi, İnsan Nuri Paşa’yı, Sema Yüce’yi, Hozan Serhat’ıyla koca bir tarihi arkamda bırakarak dönüyorum Van’a….
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Serhat News’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.