1. Haberler
  2. Özel
  3. Arjen Arî şiirlerinin ilk bestecisi

Arjen Arî şiirlerinin ilk bestecisi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÖZEL HABER

Sesi ve müziğiyle Kürt müziğinin önemli isimlerinden biri olan Mehmet Atlı ile kent, kültür ve insan ilişkileri üzerine sohbet ettik.


Müzik serüveni çocukluk yıllarına dayanan günümüzde ise Kürt müziğinin önemli isimlerinden biri olan Mehmet Atlı, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde henüz lise okuyan bir gençken politik fikirlerle tanışıyor. 1990-1991 yıllarında ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosfer her genci etkilediği gibi Atlı’yı da etkiliyor. En nihayetinde solcu bir genç olarak lise yıllarına devam ederken ailesi onun Diyarbakır’da yaşayamayacağına kanaat getirerek Ankara’ya abisinin yanına gönderiyor. Fakat Diyarbakır’ın gecekondu semti Bağlar’da bulunan bir işçi mahallesinde çocukluk yıllarını geçiren Atlı, erken yaşlarda tanıştığı sınıfsallık olgusunu ve solcu fikirleri kendisiyle oraya da götürüyor. Elbette yaptığı müzikte bu fikirler etrafında şekilleniyor. Müzik hayatının üzerindeki etkileri sıralarken sıklıkla büyüdüğü mahalleden söz eden Atlı, çok kültürlü bir mahallede büyüdüğünü de her zaman belirtiyor. Gün geçtikçe müzik yaşamına yeni deneyimler ekleyen ve aynı zamanda mimar olan Atlı, doğup büyüdüğü kentin çehrelerini ise “Hepsi Diyarbakır: Herkesin Bildiği, Kimsenin Bilmediği” kitabında anlatıyor.


Çocukluk yıllarında tanıklık ettiği olayların müzik yaşamını nasıl etkilendiğinden, müziğin günümüzde ki yerine kadar birçok konuda sohbet ettiğimiz Mehmet Atlı, aynı zamanda Arjen Arî’nin şiirlerinden bir kaçını besteleme fikrinin nasıl ortaya çıktığını Serhat News’e anlatıyor.


Öncelikle sohbete gençlik yıllarınızdan başlamak istiyorum. Gençlik yıllarınızın yarısını Diyarbakır’da, diğer yarısını da Ankara’da geçirmişsiniz. Aynı zamanda babanız bir demiryolu işçisiydi. Bir uç kentten bir başka uç kente giderken sınıfsal çelişkiler yaşadınız mı?


1990-1991 yıllarında, 12 Eylül sürecinden sonraki ilk gençlik eylemleri olmaya başlamıştı ve bende o dönem lisede öğrenciydim. Bu eylemlerin yanı sıra kırsallarda çatışmalar, köy boşaltmaları, Lice ve Cizre gibi yerlerde çatışmalar ve neredeyse halk isyanına varan eylemsellikler oluyordu. O süreçte bu olaylar Diyarbakır’ı etkiledi ve o dönem ki öğrencilerde de bir karşılık buldu. Dolayısıyla bizim lise hayatımız eylemler ve boykotlarla geçti. Bende o süreçte saz çalan bir gençtim. Aynı zamanda kalabalık bir ailenin çocuğuydum ve Diyarbakır’ın bir gecekondu semtinde büyüdüm. Sınıfsallık olgusuyla, sol düşüncelerle, Marksist fikirlerle ve Kürt hareketiyle çok küçük yaşlarda tanıştım. Daha lise öğrencisiyken ailem Diyarbakır’da okuyamayacağıma kanaat getirerek beni abimin yanına Ankara’ya gönderdi. Tabii oraya gider gitmez ilk işim lise arkadaşlarımla amatör bir müzik grubu kurmak oldu. Ve tabii ki yaşadıklarım, tanıklık ettiklerim beni Kürtçe müziğe yönlendirdi. Solcu bir genç olmak ise müziğimi ve hayatımı belirledi. Demiryollarından da hiç uzaklaşmadım ne gençlik döneminde ne de mimarlık döneminde.


Sıklıkla “Çok kültürlü bir mahalleden geldim. Onlar müzik yaşamıma çok yansıdı,” cümlesini duyuyoruz sizden. Büyüdüğünüz mahalle nasıl bir mahalleydi?


Diyarbakır’ın Suriçi, Yenişehir ve Ofis semtinin dışında gelişmiş bir gecekondu semti olan Bağlar’da, bir işçi mahallesinde büyüdüm. Bu mahalle çoğunlukla dar gelirlilerin, köyden göçenlerin ve işçilerin yaşadığı bir mahalleydi. Çok kültürlülüğü ise Diyarbakır’ın geleneksel kozmopolitizminden farklı olmasına dayanıyor. Diyarbakır’ın geleneksel kozmopolitizminde; Ermenilik, Süryanilik ve çok dinlilik vardır. Fakat benim orada kastettiğim çok kültürlülük daha ziyade yerel ölçekte birçok kültürlülük. Diyarbakır’ın bir bölge metropolü olması dolayısıyla bölgenin çeşitli yerlerinden göç almasına neden oluyor. Bu insan çeşitliliğinden dolayı kulağıma farklı Kurmancîler, Zazakîler, Alevi türküleri çalındı. Hatta büyüdüğüm mahalle de Bulgaristan’dan göçle getirtilen Türkler vardı ve büyüdüğüm sokağın adı Göçmenler Caddesi’ydi. Otuzlu yılların başında Bulgaristan’dan göç ettirilenler bu bölgeye yerleştirilmişti. Bir başka farklılık olarak Çüngüşlü Türkmenleri de sayabilirim. Yani kastettiğim çok kültürlülük tam olarak buydu.


Koma Dengê Azadî, döneminde grup olarak müzik anlamında oldukça farklı harmanlar sunuyordu bize. Bugün siz de bunu farklı enstrümanlarla yapıyorsunuz. Bu farklılıkların nasıl ortaya çıktığından ve sizde yarattığı duygu etkileşimlerinden biraz bahseder misiniz?


Koma Dengê Azadî ve Koma Amed gibi grup tecrübeleri sözünü ettiğim siyasal atmosferde gençlik arasında Kürtçeye yönelik gelişmiş bir ilginin sonuçlarıydı. Aynı zamanda politik hareketin içinde bulunan insanların, Kürt hak ve özgürlük taleplerini dillendirdiği dernekler ve kültür merkezlerinden çıkmış gruplardı. Ben de o gruplardan birinde yer aldım. Tabii başlarda önceliğimiz asimile olmamaktı. Kürtçeyi unutturmamak ve öğrenmek, bize unutturulan şeyleri yeniden hatırlamak, müziğimizi tanımak, geleneksel kaynaklarını öğrenmek, bu konuda yayınlanmış argümanları derleyip bir arşiv oluşturmak ve o arşivden bir repertuar oluşturmak da önceliklerimiz arasındaydı. Burada evrensel bir müzikalite ya da müzik kalitesi önceliğimiz değildi bunlar ikinci planda kalıyordu. Tabii zamanla müzikal dertlerde önceliğimiz olmaya başladı. Daha iyi müzik yapmak, daha iyi şiirler seçerek iyi bir edebiyat ile iyi bir müziği buluşturmanın yollarına bakmak gibi dertlerimiz oluştu. Bende o sırada bir mimarlık öğrencisiydim. Koma Dengê Azadî’nin yanı sıra Üç Deniz Topluluğu adı altında çok sesli halk müziği yapan bir grubun da üyesiydim. Bu süreçte kendimizi farklı kaynaklardan beslemeye çalıştık. Konservatuarlara, müzik kurslarına giderek ya da farklı müzikal tecrübeler içerisinde yer alarak kendi müziğimizi geliştirmeye çalıştık. Öyle olunca bende zamanla daha eğitimli bir müzisyen oldum. Dolayısıyla bu çalışmalar müzikal tercihlerimi, kompozisyonlarımı ve enstrüman tercihlerimi değiştirdi ve dünya müziğiyle daha çok buluşmaya başladım.


Bu dönem Kürt müziğinde çoğunlukla Cigerxwîn, Arjen Arî, Ebdula Peşêw, Kamuran Alî Bedirxan gibi önemli isimlerin şiirleri besteleniyor. Sizin de bestelediğiniz önemli eserler var. Bestelediğiniz eserler arasında sizin için özel olan ya da hikâyesi olan bir eser var mı?


Bizden yaşça büyük olmasına ve abi olarak hitap etmemize rağmen biz Arjen Arî ile arkadaştık. Kendisiyle Diyarbakır’da bir Kürt kültür merkezinin açılışında tanıştık. Ben o zamanlar öğrenciydim ve Koma Dengê Azadî üyesiydim. Açılışta benden şarkı söylemem istendi, ondan da şiir okunması istenmişti. Program sonrası kuliste Seyda olarak tanıdığımız Mustafa Gazi abi beni Arjen Arî ile tanıştırdı ve sohbet etmeye başladık. Kürt müziğinden, müzikaliteden, şarkı sözlerinin özensizliğinden yana biraz şikâyetçiydi. Müzisyenlerin müzik ile ilgili uğraşlarını gördüğünü fakat kullanılan edebiyatın ve Kürtçenin zayıf olmasını eleştiriyordu. O sohbetten sonra kendisinden üzerinde çalışmak için bir şiirini istedim. Önünde, içerisinde şiirlerinin bulunduğu bir klasör vardı. Klasörün tamamını bana vererek, “Buyur hepsi senindir,” dedi. O klasörden bestelediğim ilk şiir Mihemedo’ydu. Sonrasında birçok şiirini de besteledim. Bugünde Arjen Arî’nin şiirleri besteleniyor ama ben onun şiirlerini besteleyen ilk müzisyenim. Genel olarak Kürt müziğine paralel olarak Kürt şiirinde de bir atak oldu. Edebiyatta arayışlar müzikal arayışlarla buluştu. Birbirleriyle bir sinerji yaratmış oldular diye düşünüyorum.

Sizce müzik bir toplumu dışa yansıtmada nasıl bir rol oynuyor?


Müzik, toplumsal meselelerden ayrı düşünülemez bir konudur. Ya da kentin mimari meseleleri kentin toplumsal meselelerinden bağımsız düşünülemez. Bunlar toplumsal meselelerin ta kendisidir. Nasıl giyindiğiniz, nasıl konuştuğunuz, nasıl müzikler dinleyip icra ettiğiniz, sizi tanımlayan şeyler kimliğin unsurlarıdır. Dolayısıyla dışarıya nasıl bir görüntü verdiğimiz; ürettiğimiz müziklerle ve yemeklerle, oluşan yemek kültürüyle, mimariyle, dansla, edebiyatla ölçülüyor. Bu açılardan da baktığımız zaman şansız bir yerdeyiz. Dünyanın dezavantajlı gruplarından biriyiz. En zengin en güzel toprakların birinde oturmamıza rağmen o toprağın üzerinde oturan sosyolojik yapı, siyasal yapı, toplumsal meseleler oldukça problemli ve müzikte bundan nasibini alıyor. Elbette ki mücadelemizde sürüyor.

Haber / Fotoğraf: Zelal Sahidenur Sari

Serhat News

(YK)

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Arjen Arî şiirlerinin ilk bestecisi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir