Asimilasyonun kuşaklara etkisi: ‘Yabancılaşma’

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÖZEL HABER – Vanlı Faime Akkoyun Türkiye’deki asimilasyona cevap olarak tek kelime Türkçe bilmiyor. 65 yaşındaki Akkoyun’un torunları ise Kürtçe: “Torunlarım okula gitmeden önce Kürtçe konuşurlardı. Kendi dilime yabancılaştım, torunlarımla konuşamıyorum kendi anadilimi.”

Gelişen bilişim ve teknoloji, egemenin dili olan Türkçe’nin dayatılması ve mevcut hükümetin kayıtsızlığı, Kürtçe üzerinde çok ciddi bir asimilasyon sürecini devam ettiriyor. Kürt kentlerinde Kürtçe sadece sokakta ve evde konuşuluyor. Yüz binlerce insan hala Türkçe bilmediği için resmi kurumlarda kendi sorunlarına cevap bulamıyor. Bu mesele güncelliğiyle burada dura dursun… Van’ın Erciş İlçesi Çelebibağı Mahallesinde ikamet eden 65 yaşındakiFaime AkkoyunTürkiye’deki Kürt sorununun, anadilde eğitimin, Kürtçenin kamulaştırılmamasındaki en canlı örneklerinden. Akkoyun tek kelime Türkçe bilmeyenlerden. Bir eleştiri olarak da varlığını koruyor çünkü,” Bugün kendi evimde ve çevremde anadilimin yabancısı oldum. İnsanlar benimle anlamadığım bir dilde konuşur oldular” diyor Kürtçenin geçirdiği asimilasyonu hatırlatırcasına.

Asimilasyonun kuşaklara etkisi: ‘Yabancılaşma’ - Asimilasyonun kusaklara etkisi ‘Yabancilasma

‘Çocukluğunun en büyük travmasıanlatılan Zilan Katliamı öyküleri’

Aslen Zilanlı olan Faime Akkoyun’un ailesi, 1930 yılında binlerce Kürt halkının katledildiği Zilan topraklarından göç ederek Van’ın Erciş ilçesi Çelebibağı Mahallesine yerleşmiş.Tek kelime Türkçe bilmeyen Akkoyun, Türkçe öğrenmek içinde hiçbir çaba sarf etmediğini söylüyor. Akkoyun. Köy meclislerinde toplanan köylünün dilinden düşmeyen Dengbêjlerinin seslendirdiği ezgiler, RadyoErîvan’ın hışırtılı frekansından yayılan Kürtçe programlar, EvdalêZeynikê, Siyabend û Xecê, Mem û Zînê’nin öyküleriyle yaşamına yön vermiş. Çocukluğunun en büyük travmasın da kendisine anlatılan Zilan Katliamı öyküleri.

‘Ben Kürtçe doğdum ve Kürtçe büyüdüm bu benim suçum mu?’

FaimeAkkkoyu’un evine yaşamına konuk oluyoruz. Kürt olmanın kaderini yaşamı boyunca üzerinde taşıyanlardan kuşkusuz: “Babam hep şunu söylerdi, ‘Yaşadığımız bu coğrafyada ağaçların ve taşların dili olmuş olsaydı, duyacaklarınızı ne kulaklarınız nede yüreğiniz kaldırırdı.’ Kürt olmanın ve Kürtçe konuşmanın bedeli hep ağır ödendi. Çok uzun değil bundan birkaç yıl önce gittiğim sağlık ocağında Kürtçe konuştuğum için tedavi edilmedim. Hemşire beni azarlayarak ‘Burası Türkiye git Türkçe öğren öyle gel’ diyerek beni sağlık ocağından kovdu. Bir başkasının tercümanlık etmesine de izin vermedi. Ben okul okumadım, okuyamadığım içinde Türkçe öğrenemedim. Ben Kürtçe doğdum ve Kürtçe büyüdüm bu benim suçum mu?”

‘Çocuklar dillerinden ve kimliklerinden uzaklaşıyor’

Akkoyun anadilin anne hakkı kadar kutsal olduğunu söylüyor. Dilin aynı zamanda bir tanrı vergisi olduğuna dikkat çekiyor ve sözlerine şu ifadelerle devam ediyor: “Çocuklarımız ana dillerinden hızla uzaklaştırılıyor. Hayatımızın her alanında Türkçe konuşuluyor. Eski günlerde tandır başında oturur Kürtçe konuşur Kürtçe gülerdik. Hayatımızı Kürtçe yaşardık, ezgiler söyler halaya dururduk. Kış mevsimlerinde her gün bir evde toplanır büyükler çiroklar söylerdi. Dengbêjler ezgiler seslenirdi. Dedemin bir radyosu vardı. Êrîvan radyosunun uzaklardan gelen sesini dinlerdik. Kürtçe yasaklıydı, Kürt olmak suçtu, Kürtçe şarkılar ve ezgiler dinlemekte sıkıntılıydı. Fakat tezek sobasının başında bütün baskılara rağmen kendi öykülerimizi dinlemek kadar güzel bir şey olamazdı. Bugün insanlarımız birbirleriyle konuşmaktan aciz. Bizim eskide olan sıcak sohbetlerin yerini artık cep telefonlarını ve televizyonlar almış. Anne babalar kendilerini o kadar çok kaptırmış ki bu yabancı dünyaya, kendi çocuklarıyla bile konuşmaktan aciz durumdalar. Böylece çocuklarda TV başlarından ayrılmıyor, dillerinden ve kimliklerinden uzaklaşıyor.”

Asimilasyonun kuşaklara etkisi: ‘Yabancılaşma’

Türk eğitim sistemine entegre olmuş, entegre olmayan zorlanmış ve asimilasyonu en derin yaşayan yeni kuşaklarından olan torunlarında da söz ediyor Akkoyun. Evde konuşulan Türkçeye bir türlü alışamadığını ve torunlarına bağ kuramadığı ekliyor sözlerine: “Torunlarım okula gitmeden önce Kürtçe konuşurlardı. Okula başlamalarıyla birlikte iki dil kendilerine ağır gelecek ki, hafif olan ve okulda konuşulan dili tercih ediyorlar. Bu da ana dillerini unutmasına yol açıyor. Çocuklar ana dillerini konuşmaktan utanır duruma geliyorlar. Bu çok acı bir durum. İnansın ana dili insanın annesi gibidir, bir dilin yok edilmesiyle annesinin öldürülmesi arasında hiçbir fark yoktur. Ben bazen onlar konuşurken bilerek Kürtçe sorular soruyorum, Türkçe bilmediğimi bilmelerine rağmen bana Türkçe cevap veriyorlar. Yaşanan bu durum gerçekten acı bir durumdur”

‘Her anne ve baba birer öğretmendir’

Yaşanan bu durumu sadece torunlarının değil aynı zamanda komşu çocuklarında da görüldüğünü aktarıyor Akkoyun. Kürtçenin yoksul bir dil olmadığını ekliyor sözlerine. Anne ve babalara çok görev düştüğünü belirtiyor: “Annemizin dilini unutursak zamanı geldiğinde annemizi ve bütün değerimizle birlikte kendimizi de unuturuz. Her anne ve baba birer öğretmendir. Hiçbir şey yapamazsanız da evinizde bari Kürtçe konuşun. Siz evinizde Kürtçe konuşsanız çocuklarınız da sizleri örnek alarak ana dillerini konuşur ve unutmaz.”

Haber: İdris Yılmaz

(ro)

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Asimilasyonun kuşaklara etkisi: ‘Yabancılaşma’

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir