Maraş’ta yaşanan depremin ardından can kayıpları hızla yükselirken depremden etkilenen 10 ilde de yıkımın boyutları ortaya çıkıyor. Depremin olduğu günden bugüne çok sayıda ihmalin olduğuna yönelik eleştiriler devam ederken sığınmacılara/göçmenlere yönelik linç girişimi de depremin bir başka yüzünü gözler önüne seriyor. Mülteci Hukukçusu Av Jindar Uçar, “Depremde göçmenlere yönelik bir cadı avı başlatıldı” diyor.
Maraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat günü saat 04.17’de 7,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Aynı gün öğle saatlerinde merkez üssü Elbistan olan 7,6 büyüklüğünde ikinci bir depremle sarsılan Maraş’ta ve bu her iki depremden etkilenen 10 kentte büyük yıkımlar ve can kayıpları yaşandı. Depremin üzerinden 48 saat geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan depremden etkilenen 10 ilde 90 gün süreyle OHAL ilan etti.
Depremin yaşandığı günden bu yana halklar arasında dayanışma örnekleri sergilenirken çeşitli dönemlerde linçe maruz kalan sığınmacılar/göçmenler bu depremde de linçle karşı karşıya kaldı. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşla birlikte başlayan göç dalgası, 2014 yılında Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’nin bir bölümünü ele geçirmesiyle hız kazandı.
Suriye’den Türkiye’ye doğru 2011’de başlayan göç dalgası ile Ağustos 2022 itibarıyla Türkiye’de “geçici koruma” statüsündeki Suriyeli sayısı yaklaşık 3 milyon 600 bin kişi olup bu durum Türkiye’yi dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna getirdi.
Linç girişimlerinin başlayışı!
Aynı zamanda oturma izni ile Türkiye’de yaşayan Suriyeli birey sayısı yaklaşık 100 bin kişi, Türk vatandaşlığı almış Suriyeli sayısı ise 126 bin 786’sı reşit olmak üzere 223 bin 881 kişiyi buldu.
Deprem’de hayatını kaybeden ya da yaralanan sığınmacı/göçmen sayısına ilişkin hükümetten herhangi bir açıklama yapılmazken sosyal medyada yağmacılık yaptıkları gerekçesiyle darp edilen sayısız sığınmacı/göçmen videosu yayınlandı.
Bu linç girişiminin nasıl başladığı bilinmese de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve Sinema Oyuncusu Şahan Gökbakar’ın sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda sığınmacıları/göçmenleri hedef göstermeleri onların saldırıya uğramalarını sağlar hale geldi.
Yayınlanan videolar, yapılan paylaşımlar ve Ümit Özdağ’ın bazı beyanlarının asılsız çıkmasının ardından çok sayıda hukukçu ve yurttaş kendisiyle ilgili ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik’ suçlaması ile suç duyurusunda bulundu. Özdağ’ın, Abdulbaki Bozdağ isimli yurttaşı Suriyeli diye hedef göstermesi Bozdağ’ın saldırıya uğramasına neden oldu. Bunun üzerine Bozdağ, elindeki delillerle Urfa İl Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu ve Özdağ’dan şikâyetçi oldu. Şikâyet sonrasında Özdağ hakkında soruşturma başlatıldı.
Ümit Özdağ
Muharrem İnce
Şahan Gökbakar
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Mülteci Hukukçusu Av Jindar Uçar, göçmenlerin hedef gösterilmesinin arkasındaki temel nedenin depremin öncesinde ve sonrasında yaşanan bir dizi ihmalin tartışılması yerine Suriyeli göçmenlere yönelik bir cadı avı başlatıldığını belirtti.
Çok sayıda Suriyeli deprem bölgesinde yaşıyor
Antep, Hatay ve Kilis gibi sınır kentlerinin yanı sıra Osmaniye ve Adana’da geçici koruma statüsüne sahip çok sayıda Suriyeli göçmenin olduğunu aktaran Uçar, deprem bölgesinde yaklaşık 1.2 milyon Suriyeli göçmenin olduğunu belirtiyor. Uçar, Göç İdaresi Başkanlığı’na bağlı Geri Gönderme Merkezleri ve Geçici Barınma Merkezleri’nin Antep, Osmaniye ve Adana’da olduğunu söylüyor.
Göçmenlere yönelik nefret söylemlerinin süregelen bir durum olduğunu ve görmezden gelindiğini belirten Uçar, “Bu aslında süregelen ve yargının da görmezden geldiği bir süreç. Seçim propagandasını mülteci nefreti üzerinden kuran kişi ve partiler uzun zamandır toplumda bu nefreti körüklüyor. Özellikle Ümit Özdağ gibi kişi/kişiler artık doğrudan nefret ve linç örgütlemekte. Dezenformasyon ile halkı kin ve düşmanlığa sevk eden söylemler. Özellikle; yangın, sel, deprem gibi durumlarda yetersiz kaldığı ve sorgulandığı dönemlerde iktidarın imdadına yetişiyor. Orman yangınlarında kamuoyu neden yangın söndürme uçakları olmadığını sorgularken aynı Ümit Özdağ, Suriyelilerin orman yangını çıkardığı yalanını ortaya atarak kamuoyunun dikkatini dağıttı. Elbette bu sadece dikkat dağıtmakla kalmadı Suriyeliler linç edildi birçok yerde saldırıya uğradı” diye belirtiyor.
‘Bu durumun iktidarın işine yaradığını söylemekte beis görmüyoruz’
Bu kez aynı durumun depremde yaşandığını ve birden fazla kişinin bu linç girişimini etkilediğini aktaran Uçar, depremin etkilerinin bu kadar yıkıcı olması nedeniyle kamuoyunun yetkililerden, iktidardan hesap sorduğunu ifade ediyor. Uçar, bu günlerde Ümit Özdağ’ın Suriyelilerin yağmacılık yaptığı gibi gerçeklikle ilgisi olmayan onlarca bilgi paylaştığının altını çiziyor. Uçar, “Elbette artık yalnız da değil yine Muharrem İnce de Suriye sınırından kitlelerin Türkiye’ye gelmeye devam ettiği yönünde tweetler paylaştı. Kamuoyunun gündemi; imar affının sebep olduğu yıkımlar, arama kurtarma çalışmalarına geç başlanması ve yetersiz kalınması gibi onlarca ihmal varken ‘Suriyeliler yağma yapıyor’, ‘Sınırlardan Suriyeliler akın ediyor’ minvalinde dezenformasyon bilgiler türetildi. Böylesi bir gündemin de elbette öncelikle yetkili ve sorumlu olan iktidarın işine yaradığını söylemekte beis görmüyoruz” iye vurguluyor.
‘Suriyeliler de depremzede’
Sosyal medyada yayınlanan videoların çoğunun şiddet içerikli olduğu ve aslında Suriyelilerin de depremzede olduğu gerçeğinin gözden kaçırıldığını ifade eden Uçar, bu durumun göçmenlere yönelik başlatılan bir cadı avı olduğunu belirtti.
Öte yandan Uçar bu durumla ilgili, “Başta paramiliter gruplarla başlayan fiziki saldırı ve darp olaylarına bir süre sonra kolluk güçleri de katıldı. Öyle ki bir noktadan sonra mağdurlara Türkiye vatandaşları da eklendi. Sokak ortasında yağmacı diye parmakla işaret edilen insanlar, bir anda onlarca yüzlerce kişi tarafından saldırının hedefi haline geldi. Onlarca kişi bu saldırılarda yaralandı. Saldırıyı engellemesi gereken kişilerin can güvenliğini sağlamakla yükümlü kolluk kuvvetleri ise bu saldırılarda aktif rol almaya başladı. Sosyal medyaya yansıyan birçok videoda gerek polis gerekse jandarma; yumruk, tekme, cop ve kemerle çırılçıplak soyulan kişilere işkence yaptı. En son Hatay’da jandarma tarafından gözaltına alınan Ahmet Güreşçi isimli vatandaş, işkence sonucu karakolda hayatını kaybetti. Böylesi bir linç örgütlenmesinde mültecilere dönük nefret söylemlerinin ve linç örgütlenmesinin payı oldukça büyük” diyor.
‘OHAL, hak ihlallerine zemin hazırlıyor’
Depremin ikinci gününde ilan edilen OHAL’in böylesi hak ihlallerine de zemin hazırladığını vurgulayan Uçar, “OHAL koşullarında birçok temel hak ve özgürlük kolaylıkla kısıtlanabiliyor. İktidar elinde, çok kullanışlı bir aparata dönüşüyor. OHAL ilan edilmesinin temel gerekçesinin asayiş olarak gösterilmesine rağmen ifade ettiğimiz gibi önü alınamayan bir linç furyası başladı. İnsanların can güvenliği yok şu anda. Basın mensupları yine birtakım paramiliter güçlerin saldırısına uğruyor, haber alma hakkı engelleniyor. Bölgede delillerin karartılmaması için mücadele eden avukatlar ölümle tehdit ediliyor. İktidar kriz yönetmek bir yana kaos üretiyor” diye belirtiyor.
‘Şiddete karşı dayanışmanın yükselmesi gerekiyor’
Böylesi bir şiddet ortamında bu durumların önüne geçmek için dayanışma ve kardeşlik duygularının ön plana çıkması gerektiğini savunan Uçar, çok sayıda göçmenin ailelerini kaybeden, hayatta kalanları kurtarmaya çalışan, cenazelerini defnetmek isteyen depremzedeler olduğunu hatırlamamız gerektiğini yineliyor.
Uçar, “Birçoğu linç edilme korkusuyla yardım talep edemiyor. Dağıtılan gıda ve diğer yardımları almak için en son gitmeyi tercih ediyor. Zaten dezavantajlı durumda olan sığınmacılar açısından depremin yıkımı çok daha büyük. Nefret diline karşı kardeşlik dilini linç örgütlenmesine karşı dayanışmayı örgütlemek tek seçenek olarak önümüzde durmakta” diyor.
Serhat News