Bir garip hikâye: Kızılay etleri, Cemal Taşar, Vahit Kiler, cemiyet kapısı

Gazeteci Sinan Aygül’den AKP’li Başkan Geylani’nin “özür” açıklamasına yanıt
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül, Sansür Yasası’nın ilk mağduru. Hakkında 150’nin üzerinde dava açılan Aygül, her an ölüm riski ile karşı karşıya olduğunu söylüyor.

Sinan Aygül yaklaşık 20 yıldır gazetecilik faaliyeti yürütüyor. 2020 yılından beri de Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapan Aygül, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yoğun bir şekilde baskıya maruz kaldığını söylüyor.  Aygül, yaşadığı ilginç olayları anlatırken can güvenliğinin de olmadığını vurguluyor. Küçük bir nüfusa sahip olan Bitlis gibi bir yerde filmleri aratmayacak olaylar yaşıyor Aygül. Anlatırken kimi zaman gülüyor kimi zaman öfkeleniyor.

Yaptığı haberlerden dolayı hakkında açılan davaların sayısı belirsiz. Yaşadığı en ilginç olay ise cemiyetin soyulması olayı. Bir hırsızlık olayı deyip geçmemek lazım zira cemiyetin kapısı sökülüp çalınmıştı.

Aygül’ü ziyaretimiz sırasında kimi zaman şaşırdık, kimi zaman beraber güldük yaşanan absürt olaylara. Fakat Aygül’ün gazetecilikteki ısrarı bizleri de gururlandırdı elbette. 2011’den yoğun ve sistematik bir şekilde baskı altında olduğunu belirten Aygül’le sohbetimize yansıyan başlıkları siz Serhat News okurlarıyla paylaşıyoruz.

Bir garip hikâye: Kızılay etleri, Cemal Taşar, Vahit Kiler, cemiyet kapısı - sinan aygul 1

Sansür Yasası’nın ilk mağduru

Sinan Aygül, kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılan Sansür Yasası’na hükümet kanadının ısrarla ‘Dezenformasyon Yasası’ dediğini söylüyor. Bu yasanın ilk mağdurunun da kendisi olduğunu belirtiyor.  Aygül, bir cinsel istismar iddiasının ön bilgisini sosyal medyada paylaşarak, bir taciz iddiası olduğunu ayrıca zanlıların polis ve asker olduğunu, bu davaların üstünün adli merciler tarafından örtülebileceğini belirttiği bir tweet atmıştı.

İki tweet şeklindeki paylaşımın sadece birinci kısmının alındığını söyleyen Aygül, “Bu tür durumlarda üstü örtülür kısmı alınmış, ama altında ben zaten soruşturmanın devam ettiğini, ilgilileri göreve çağırdığımı söylemiştim. Sanki kamuoyunda infial yaratmak için yapmışım gibi bir gerekçeyle gece yarısı gözaltına alındım. Savcılık sorgusundan sonra da tutuklanmaya sevk edilerek tutuklandım. Normalde aslında tutuklanmayı gerektirecek bir durum söz konusu değil. Uygulanamayacak bir yasa uygulandı. O yasadan tutuklandım” diyor.

‘Susma hakkımı kullanmadım sustum’

Aygül, bir gazeteci olarak yasayı meşrulaştırmadığını ve susma hakkını kullanma değil sustuğunu söylüyor. “Kimlik tespitinin ardından hiç konuşmadım. Susma hakkımı kullanmadım, susma hakkı ayrı bir şeydir. ‘Hiçbir savunma yapılmamalıdır’ dedim. ‘Bu bir Sansür Yasası’dır. Ben kendimi sansürlüyorum’ dedim” diye vurguluyor. Bu yasayı çıkartanların amacının kritik eşiklerde, ülkenin kritik dönemlerinde bütün haber alma mecralarını kapatmak olduğunu söyleyen Aygül, “Herkesin kullandığı mecralar, kitle iletişim araçları zaten belli odakların tekelinde. Dolayısıyla toplum çok kolay bir şekilde sansürleniyor. Toplumun haber alma hakkının önüne geçiliyor” diye ifade ediyor.

Gazeteciliğe yıllar önce başlayan Aygül, çeşitli sorunlar yaşadığını fakat 2011’den beri çok yoğun ve sistematik bir şekilde baskı altında olduğunu söylüyor. Hakkında 150’nin üzerinde dava açıldığını belirten Aygül, “60’ın üzerinde dosya var. 7-8 tane hapis cezası var. 5 defa cezaevine girdim. Onlarca yıl hapis cezam var. Yani bu, bugünün sorunu değil, ama 14 Aralık’tan sonraki tutuklamadan sonra çok ilginç olaylar silsilesi gelişti” diyor.  

‘Cemiyetin bürosu komple çalındı’

Aygül’ün de dediği gibi ilginç olaylar silsilesine bir yenisi ekleniyor. Kendisi cezaevindeyken Gazeteciler Cemiyeti’nin bürosu soyuluyor. Anlatırken o günkü şaşkınlığı bir daha yaşıyor Aygül ve şunları söylüyor: “Gazeteciler Cemiyeti’nin bürosu çalındı komple. İç kapısı bile sökülüp götürüldü. Bir resmi kurumun en üst katı bize tahsis edilmişti 2016’dan beri. Arşivlerimiz, bilgisayarlarımız var, dijital aletlerimiz var. Bir gün oraya gittiğimizde orada hiçbir şeyin olmadığını gördük. Sadece tabelalarımız var. İlginç yani! Bunun kim, niye yapar? Konuyu haberleştirdik. Suç duyurusunda bulunduk tabii. Konu gündeme gelince özel olarak ilgilenildi.”

İlginç durumlar silsilesi

Cemiyetin soyulması olayının peşini bırakmayan Aygül, araştırmaya devam ediyor. Cemiyetin bir alt katında dere üstü dönüşüm projesinde çalışan inşaat işçilerin kaldığını öğreniyor. Aygül, orada kalan işçilerin, hırsızlık olayını yaptıklarının kendilerine söylendiği ve bu bilginin kendilerine emniyet tarafından ulaştığını söylüyor.  “Hakikaten de emniyet ekipleriyle beraber alt katı açtırdığımız zaman aşağıda bize ait malzemelerin bir kısmının olduğunu gördük. Bu basit bir hırsızlık olayı gibi görünebilir. Tabii araştırıyoruz. Benim de kendi çapımda bir istihbaratım var. Araştırdığımda da ilginç bir sonuca vardım. Alt katta çalışan işçiler, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in evini yapan işçilermiş. Hani evinde çalışmaya gelen işçiler bir dönem orada konaklamışlar. Ve o süre içerisinde bir hırsızlık olayı olmuş. Bunu biz iddia etmiyoruz. Firma sahibinin verdiği bilgiler. Acaba bu bana bir göz dağ mı? Ya da acaba Vahit Kiler, kendisiyle ilgili elimde bilgi olduğunu düşünüp de arşivime mi yöneldi? Şimdi bu da ilginç bir durum. Birilerine talimat verip ‘Gidin Sinan Aygül’ü korkutun. Telefonuna bakın. Benimle ilgili kim bilgi veriyor?’ diyen bir milletvekilinden bahsediyoruz” diyerek olayı özetliyor Aygül.

‘Kendimi yakacağımı söyledim’

Bunun üzerine karakola bilgi veriyor Aygül. İnşaat işçileri ile ilgili şüphelerini aktaran Aygül, soruşturmayı yürüten savcıya iletilmesini talep ediyor. Bu konuda ifade vermek istediğini söylüyor Aygül fakat bütün ısrarlarına rağmen ifadesi alınmıyor nöbetçi savcı tarafından. Vahit Kiler hakkında tahkikatın genişletilmesini, hırsızlık olayıyla ilgili yürütülen tahkikatın genişletilmesini istediğini aktarıyor Aygül. Aygül, “Şüphelendiklerimden birisi de budur. Çünkü böyle bir veri var elimde. Ben iddia atmıyorum ortaya. Bunun araştırılmasını istiyorum dedim. Israr etmeme rağmen ifadem alınmadı bu konuda ve dosyaya eklenmedi. Bunu kendisine de soruyoruz, ama tabii yanıt alamıyoruz bu konuda” diyor.

Yaşanan olaylardan dolayı çok öfkelendiğini söyleyen Aygül, “Artık patladım artık, çok öfkelendim. Kendimi yakacağımı söyledim. Çocuklarım için olmasa yakacaktım. Düzenin geldiği kirliliği gösterebilmek için. Kendimi bu yönüyle feda edecektim. Beni tutuklayarak, gözaltına alarak, cezaevine atarak, ceza vererek, tehdit ederek beni yıldıramazsınız. Siz yanlış yaptınızsa ben bunu teşhir edeceğim, yazacağım diye bir tepki gösterdim. Buna bakıp beni öldürürler mi bilmiyorum yani bu da ihtimal” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Kızılay etleri, Cemal Taşar, Battal Taşar

Kızılay etleri, AKP Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’a ve kardeşi Battal Taşar’a ait otelde görüntülemişti. Battal Taşar aynı zamanda Kızılay Şube Başkanı. “Kızılay’ın yoksullara dağıtılmak üzere gönderdiği yardım etlerini kendi mutfağının otelinde kullanıyormuş. Bunu ispatladım. Gittim görüntüsünü çektim, yayınladım. İlginçtir, bu yalandır demediler. Yani ilk gününden beri muhatapların hiçbirisi ne Cemal Taşer, ne Battal Taşar, ne Kızılay. Bu yalandır demedi bana” diyor Aygül.

Taşar kardeşler, bu konuyla ilgili Aygül’e iş yerlerine izinsiz girdiği için dava açmıştı. Aygül’de görevi kötüye kullandıkları için onlar hakkında suç duyurusunda bulunmuş fakat takipsizlikle sonuçlanmıştı. Aygül hakkında açılan davadan 6 yıl ceza aldı.  Aygül, her an ölüm riski ile karşı karşıya olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çünkü karşımdaki güruhun ne kadar çirkinleşebileceğini biliyorum. Ne kadar kirlenebileceklerini biliyorum. Nereye indiklerini biliyorum.”

‘Çocuklarıma onur duyacakları bir miras bırakmak için’

Kızılay kavurması haberi ile ilgili ödül alan Aygül, ödül törenine çocuklarını da götürdüğünü söylüyor. Törende kısa bir konuşma yaptığını aktaran Aygül, “Bu bir hırsızlık haberi, dedim. Hırsızlık küçük, ama çok büyük bir hırsızlık haberi dedim. Çocuklarım bugün buraya getirdim. Bir ülke hayâsızca talan edilirken babalarının ne yaptığını görsünler diye getirdim” diyor.  

Aygül, temel motivasyonunun çocuklarına onur duyuracakları bir miras bırakmak olduğunu söylüyor. Yanlış gördüğü şeyler karşısında mücadele etmek zorunda olduğunu aktaran Aygül, şu vurguyu yapıyor: “Benden çok daha büyük sıkıntılar yaşayan gazeteci arkadaşlarımın da aynı motivasyona sahip olduklarını biliyorum. Yoksa bu kadar çılgınca, bu kadar delice görünen çılgınlık gibi görünen bir atmosferin içerisinde yaşamak akıl kârı bir iş değil.”

Serhat News

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Bir garip hikâye: Kızılay etleri, Cemal Taşar, Vahit Kiler, cemiyet kapısı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir