2011 yılında MEB tarafından müfredata ekstra destek sağlamak amacıyla Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK) hayata geçirilmişti. Van Valisi’nin de yeni projesi ile sadece belirlenen pilot okullarda bu kurslar açılacak. EĞİTİM-SEN Van Şube Başkanı Murat Atabay, kurslara katılacak olan öğrenci ve öğretmenlerin olumsuz yönde etkilenebileceğini söylüyor.
Destekleme ve Yetiştirme Kursu (DYK), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından devlet okullarında eğitim görmekte olan öğrenciler için verilen ekstra eğitimleri niteliyor. 2011 yılında açılan bu kurslara ilişkin, EĞİTİM-SEN Van Şube Başkanı Murat Atabay, kapatılan dershanelerin yerine devlet eliyle dershanecilik yapıldığı kanaatinde. Bu kursların, sınav odaklı olmasının yanı sıra okullarda görev yapan kadrolu öğretmenleri de kapatma amacı güttüğünü de vurguluyor Atabay.
‘Devlet eliyle dershanecilik’
2011 yılında, dershanelerin kapatılmasının ardından okullarda, daha çok sınava girecek öğrencilere yönelik, hafta sonları verilen destekleme kursu olduğunu kaydeden Atabay, alt yapısını ise şöyle anlatıyor: “Sınav odaklı bir eğitim anlayışı ile öğrencinin eksik kaldığı konular verilecek. Aynı zamanda okullarda görev yapan kadrolu öğretmenleri de kapatma yoluna gittiler. Bu kurslar, 8-9 senedir bu yöntemle ilerliyor.”
Amacın, çocukların eksik kaldığı konuları tamamlamak olduğunun söylendiğini, ama sendikanın bu anlamdaki görüşünün ise, “O dershanelerdeki boşluğu, devlet eliyle dershanecilik yaparak giderme yoluna gittiler. Biz buna devlet eliyle dershanecilik diyoruz. Çocuklara, ‘Ben hafta içinde tamamlayamadığım, müfredatın eksikliğinden dolayı yetiştiremediğim konuları, çocuklara verdiğim DYK kurslarıyla bir şekilde sınava hazırlayacağım’ın aracıydı. Ama içeriği çokta ona dönmedi. İçeriği çok farklı boyutlara döndü,” diyor.
‘Çocuklar ilkokuldan itibaren sınav odaklı eğitim görüyor’
Sendikanın, eğitim sisteminin sınav odaklı olmasından dolayı eleştirileri olduğunu söylüyor Atabay. Ve ekliyor: “Biz, yıllardır şunu söylüyoruz; çocukların ilgileri, yetenekleri ve tercihleri doğrultusunda kendilerini yönlendirebilecekleri bir eğitim modeli ortaya koymak lazım. Çocukların yeteneklerini ortaya çıkarıp alternatifler sunacaksınız. Oysa çocuklar, ilkokuldan itibaren sadece sınav odaklı bir eğitim görüyorlar. Aileler de bunu çocuklarına vermeye çalışıyorlar. Çünkü sistem öyle bir şey koymuş ki ailelerin önüne; bu sınavı geçerse çocuk bir yere gelecek.”
‘Beş gün boyunca çocukları, okullarda eğitiyorsunuz yetmiyor’
Atabay, hafta içinde çocuklara beş gün boyunca ders verildiğini ve bu beş günde, çocukların birçok noktada eksik kaldığını söylüyor. “Çünkü müfredat öyle bir şişirilmiş ki neredeyse her şeyi çocuğa öğretmeniz gerekiyor. Yani çocuğu o anlamda keşfetmeye, yönlendirmeye yönelik bir eğitim müfredatı da yok işin içerisinde. Beş gün boyunca çocuğu orada eğitiyorsunuz yetmiyor, hafta sonları kursa alıyorsunuz,” diyor. Eğitim çalışanlarının, ekonomik düzeylerinin çok iyi olmadığı için bu kurslara ek bir gelir aracı olarak baktıklarını ifade eden Atabay, “Hafta sonları da o kurslara gitmeye başladılar. Böylece kamuda çalışan emekçilerin çoğunun zamanı, okulda geçmeye başladı. Eğitim emekçileri, sosyal ve siyasal yaşamdan uzaklaştı. Hafta sonları dâhil kimseyi göremeyip, sürekli o kurs, bu kursa gitmek üzerinden bir çaba içerisine girmişler,” diye kaydediyor.
‘Tepeden inmeci bir sistemi kabul etmiyoruz’
Van Valisi’nin ‘Etüt Van Projesi’ adı altında bir proje getirdiğini ve bu sistemi Tokat’ta uyguladığını vurgulayan Atabay, Van’ın, eğitim başarısı anlamında Türkiye’nin sonlardaki illerinden biri olduğunu söylüyor. Atabay sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bizim eleştirimiz şu; bu belki başarıyı da arttırabilir. Ama böyle bir modeli uygulayacaksanız, tepeden inmeci bir şekilde, ‘Ben geldim, bu sistem olacak’tan ziyade eğitimin bütün bileşenlerinin bu noktada görüşlerini alırsınız. Bu eğitim bileşenleri içerisinde de sadece sivil toplum örgütlerini, demokratik kitle kuruluşlarını söylemiyoruz. Okul müdürlerini de çağıracaksınız, kurs veren öğretmenleri de, kurs alan öğrenci velilerini de öğrencileri de çağıracaksınız. Bu sistemde aksaklıklar varsa onları tespit edip ona yönelik bir çözüm önerisi getireceksiniz. Yoksa bu aksaklıkları tespit etmeden ‘Ben şunu getirdim bunu uygulayacağız’ diyerek bir sonuç elde edebileceklerini düşünmüyoruz,” diye vurguluyor.
Hem eleştiri hem de uyarıları olduğunu söyleyen Atabay, henüz görmedikleri, sonuçlarını bilmedikleri bir şeye kökten karşı durma anlamında bir düşüncelerinin olmadığını da vurguluyor.
‘DYK kurslarına ihtiyaç duyulmayan bir eğitim modeli öneriyoruz’
DYK kurslarının içeriğini de eleştirdiklerini ifade eden Atabay, DYK kurslarına ihtiyaç duyulmayan bir eğitim modeli önerdiklerini belirtiyor. DYK kurslarının daha önce her okulda açılabildiğini söyleyerek, özellikle ortaokullarda başvuru yapıldığını ve bütün dersler üzerinden kurs alabildiklerine değiniyor. Fakat belli bir süre sonra; resim, beden ve müzik derslerinin çıkarıldığını söyleyerek şuna bağlıyor: “Çünkü onların gözünde kültür sanat derslerinin bir anlamı yok.”
Atabay, Van’ın İpekyolu ilçesinde dört okulu bir okulda birleştirerek, o okulu kurs merkezi yaptıklarını söylüyor. Bu kursları alırken de 6’ıncı ve 7’inci sınıfta verilen İngilizce ve Sosyal Bilgiler dersleri bu yıl verilmiyor. Sadece 8’inci sınıfta verilmesini de sınav odaklı düşünmelerine bağlıyor. İlçelerde durumun daha kötü olduğunu belirterek, Çaldıran’da sadece merkezde iki tane okul belirlendiğini ve köylerin neredeyse hepsini toplayıp oraya getireceklerini söylüyor.
‘Kış koşullarından dolayı taşıma ciddi bir problem’
Taşıma konusunun da muğlak bir konu olduğunu aktaran Atabay, “Köy çocuklarının çoğu zaten beş gün taşımayla gidiyorlar ortaokullara. En azından öncesinden eğitim gördükleri okulda kurs alıyorlardı. Şimdi ilçe merkezine alınmış. Taşıma nasıl olacak, bu çocuklarda, bir isteksizlik ortaya çıkacak mı, taşımada yaşanacak riskler ciddi bir problem. Kış koşullarından dolayı çocukları taşımalı getirip götürmek ciddi bir problem,” diyor.
Çocukların yaşayabileceği sorunları ise şöyle sıralıyor: “Diğer mahalledeki çocuklarla aralarında bir problem oluşacak mı, gelip giderken bir problem yaşayacaklar mı, tacize uğrayan çocuklar olacak mı yolda? Bu noktada güvenlik problemi yaşanacak mı, bu anlamda da ciddi problemler var.”
‘Önceliği kendi yandaşlarına verecekler’
Atabay, öğretmenlerin sistem üzerinden başvuru yapacak olmasının bir problem olduğunu da ekliyor. Bununla ilgili, il ve ilçe Milli Eğitim müdürleri ile yaptıkları görüşmeyi şöyle aktarıyor: “‘Biz çalışkan öğretmenleri seçeceğiz’ dediler. Ben de, kime göre çalışkan öğretmen? Size göre mi, bana göre mi, veliye göre mi, kişinin kendisine göre mi çalışkan öğretmen? Çalışkanlık kriteriniz ne? Okul müdürü size bunu alın dediği zaman o mu çalışkan olacak? diye sordum. Başvuran öğretmenler üzerinden büyük ihtimalle önceliği kendi yandaşlarına verecekler. Sistem üzeri başvuru yapacağız herhangi bir şey olmayacak diyorlar, ama öğretmen seçimi noktasındaki en büyük sıkıntı bu. Seçim kriterlerinin net olmaması.”
‘Eğitim düzeyini arttırmak değil başarılı olabilecek çocukları seçmek’
Atabay son olarak, uygulanacak olan modeli şöyle yorumluyor: “Bu noktada biraz şu mantık var gibi; benim için önemli olan her çocuğun eğitim düzeyini arttırmak değil başarılı olabilecek çocukları seçip onlara eğitim vermek. Onlar üzerinden de Van’ın eğitimi başarılıymış gibi göstermek gibi bir mantığı var gibi geliyor. Çünkü bu kadar uzaklaştırmak, bu kadar zül hale getirmek… Sosyoekonomik koşullardan kaynaklı bazı çocuklar zorla okula gidiyor. Böylece belki bu çocukların hiç gelmemesini de sağlamaya yönelik bir uygulama olabilir. Ama genel anlamda sendikalar olarak şunu söylüyoruz; burada bilimsel, demokratik, kamusal bir eğitim modeli olması lazım. Parasız eğitim olması lazım anadilde eğitimin çocukların önüne sunulması lazım ki, ardından eğitimde verilen şu hususlar olmalı mı, olmamalı mı, nasıl olmalı konusunu tartışalım.”
Serhat News
