Van’ın Edremit ilçesi, her ne kadar elma bahçeleriyle anılıyor olsa da kayısı ağaçlarının, sarının her tonunu barındıran güzelliği de görülmeye değer. Edremit’in kayısıları, yaz aylarında renkleriyle bahçeleri süslerken, yaz mevsiminin sonlarına doğru da kurutmalık olarak damları süslüyor.
Van’ın Edremit ilçesinde, on beş dönümlük bahçeye sahip olan 65 yaşındaki Lütfü İlhan’ın, ‘Lütfü Dayı’nın Yeri’ dediği yemyeşil bahçesinde neredeyse her ağaç türü bulunuyor. 20 yaşında memurluk hayatına başlayan İlhan, 42 yaşında emekli olduktan sonra Van’a geliyor. Kendi elleriyle kurduğu on beş dönümlük bahçesinde, yaklaşık iki yüz elli ağaç ve küçük bir alabalık tesisi bulunuyor. Alabalık tesisi, bir sel felaketi sonucunda zarar görüyor. Daha sonra ‘Lütfü Dayı’nın Yeri’ herkesin uğrayıp kayısı ağaçlarının dalları arasından gökyüzünü izlediği bir piknik alanına dönüşüyor.
İlhan, “Bahçeyi tek başıma kurdum, ağaçlarımı fidan iken diktim, kendi ellerimle yetiştirdim,” diyor gururla. Tüm kayısı ağaçlarını ve bahçede bulunan diğer meyve ağaçlarını çekirdekten yetiştirdiğini söyleyen İlhan, “Bahçede 170 civarında kayısı ağacı var. 30-40 civarında elma ve armut ağacı var. Aynı zamanda vişne, kiraz, şeftali hemen hemen tüm meyeler var. 15-20 civarında ceviz ağacım var, ama bunların en sıkıntılısı kayısı. Toplaması ayrı bir güç, silkelemesi, kurutması… Pazarlaması ise hepsinden zor. Pazar alanımız yok. Perakende olarak evlere ikişer üçer kilo verebilirsek verdik, veremediysek geriye kalan kayısıları kömür niyetine sobalarda kışın yakıyoruz,” diyor.
‘Sarardığı zaman benim için kayısının zamanı gelmiştir’
Kayısının başlama zamanını sorduğumuzda, “Başlama zamanını bilmiyorum. Sarardığı zaman benim için kayısının zamanı gelmiştir. Bitince de zaten bitiyor,” diyor gülümseyerek. Kayısıların kurutulma biçimlerini anlatan İlhan, “Reçel ve komposto bilmediğim için yapamıyorum. Tabii ki aileler gelip alıp evlerinde reçel de yapıyorlar, pestil de yapıyorlar. Ben burada sadece üç türlü kurutma yapıyorum. Birincisi; açma yapıyorum. Açma dediğim işlem çekirdeksiz olarak kurutma. İkinci işlem ise hoşaf yapımında kullanılmak üzere çekirdekli bir şekilde yaptığımız kurutma. Üçüncüsü de pestil. Ezilen kayısıları, ziyan olmasın diye değerlendirmeye çalışıyoruz, pestil yapıyoruz. Açmalık kayısılar, daha tatlı kayısılardır. Hoşaflık olanlar ise ekşi tatlı fark etmiyor,” diye aktarıyor.
Ağaçları ilaçlamadıklarını belirten İlhan, “Çok doğal yöntemlerle yetiştiriyoruz ağaçlarımızı. Kimyasal ilaçlar kullanmaktan korkuyoruz, birçok hastalığa sebep olabileceği için. Hiçbir şey vermeden tamamıyla organik bir şekilde yetiştiriyoruz kayısılarımızı,” diyor.
‘Topladığımız kayısılar, işçilerin ücretlerini karşılamıyor’
Bahçedeki ağaçların, 18 yıllık ağaçlar olduğunu belirten İlhan, “Bu ağaçları ektiğim günden beri sürekli yaptığımız şeyler bu saydığım işlemler,” diyor. Bahçede yaklaşık 6-7 kişi çalıştıklarını söyleyerek, bu sayının bazen dörde düştüğünü bazen de sekize dokuza çıktığını söylüyor. “Tabii benim bahçem hem piknik alanı hem de meyve bahçesi olduğu için daha sıkıntılı oluyor. Piknik alanı da olunca kayısıları günlük toplamak zorunda kalıyoruz. Pikniğe gelenler ezmesinler, ziyan olmasın diye. Çalışanlar dokuz kişi dört kişi civarında değişiyor,” diye ekliyor.
Kayısı toplama işleminin aşağı yukarı iki ay sürdüğünü söyleyerek, “Topladığımız kayısılar, maalesef işçilerin ücretlerini bile karşılamıyor,” diyor üzülerek. Kayısıları satmak için bir pazar alanlarının olmamasından şikâyet eden İlhan, “Zaten pazarımız olmadığı için burada kayısıların kurusunu, kilo ile ailelere yavaş yavaş satıyoruz. Oysa bir kooperatifimiz olmuş olsa ya da bir meyve suyu fabrikamız olmuş olsaydı meyvelerimiz bu kadar ziyanda olmazdı, işçilerin ücretleri de karşılanmış olurdu,” diyor.
’On beş dönüm bahçeyi hortumla suluyorum’
İlhan, daha önce ağaçlar genç olduğu için bu kadar verim alamadıklarını, öyle olunca satışlarının daha rahat olduğunu ifade ediyor. “Ama şu an ağaçlar, tam verim çağında fakat maalesef satış yok. Pazar alanımız yok kooperatifimiz yok. Artık ne sattıysak aracı usulüyle,” diyor İlhan.
Kayısıların yetişme ve toplama süreçlerini biraz yorgun fakat keyifle anlatan İlhan, sulama ile ilgili sıkıntılar yaşadıklarını dile getiriyor. Sulama sorunlarını ise şöyle anlatıyor: “Bizim suyumuz Gürpınar’dan geliyor. Gürpınar’dan Edremit’e kadar yüzlerce köy var. Burada haftada beş gün su akıyor beş gün diğerleri e tabii buradan Van’a da su gidiyor. Bundan dolayı suyumuzun çoğunu hidroelektrikten baraja veriyorlar, göle veriyorlar böylece bizim sulamamız kısıtlanıyor. On beş dönüm bahçem var, bu on beş dönümü hortumla suluyorum.”
Serhat News