14 Mayıs Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl bir tavır takınacağımı okurlarımla paylaşmayı bir sorumluk olarak gördüm. Hiçbir adayın veya partinin tarafı ve yandaşı olmadığımı açık yüreklilikle belirtmek istiyorum.
Hiçbir adaya veya partiye kişisel bir husumet beslemediğimi temin ederim.
Kime oy vereceğimi değil, kime oy vermeyeceğimi açıklayarak tarafımı belli etmek istiyorum.
Türkiye derin bir ekonomik ve siyasal kriz içindedir. İnsanımız giderek yoksullaşmakta, ayrışmakta, umutsuzluk ve çaresizliğe mahkûm edilmektedir.
Müttefikleriyle ve komşu ülkelerle yaşadığı sorunlar nedeniyle uluslararası ilişkiler bozulmuş, itibar ve güven sıfırlanmış, yalnızlaştırılmış ve medeni dünyadan dışlanmıştır.
Bunu fırsat bilen Rusya ve Putin, Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi yapmak için her yola baş vurmaktadır. Sırf bu nedenle Suriye’de “işgal güç” olarak kalmasına imkân tanımaktadır.
Rotasını demokrasi, hukuk devleti ve medeni dünyadan çeviren ve komşuları için bir tehdit unsuru haline gelen bir ülkenin geleceği asla aydınlık değildir.
Daha fazla karanlıkta kalmamak için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Siyasi partiler birbirlerinin düşmanı değil, birbirlerinin rakipleridir ve rekabet, toplumun taleplerini farklı yöntemlerle ve politikalarla gerçekleştirmek ve ülkeyi adaletle yönetmek için mücadele etmektir.
Hiçbir dönemde günümüzde olduğu gibi partiler, rekabet yerine kin, nefret ve düşmanlığı seçmemiştir. Birbirleri tarafından hiç bu kadar ötekileştirilmemiş ve düşmanlaştırılmamıştır.
Yine hiçbir dönemde hükümet veya bir cumhurbaşkanı tarafından muhalefet, bu denli baskı altına alınmamış, hakarete uğramamış, iftiralara maruz kalmamış, tehdit edilmemiş ve yok sayılmamıştır.
Muhalefetsiz bir iktidarın otoriterleşmesi ve ceberut bir yönetime dönüşmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur.
Mevcut iktidarın devam etmesi ve CB Erdoğan’ın yeniden kazanması durumunda, ülkemizin geri dönülemez bir otoriteliğe ve muhalefetsiz bir yönetime dönüşmesi kaçınılmazdır.
Muhalefetsiz bir yönetime imkân vermemek ve mevcut otoriter yönetimin değişmesi için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Hatırlanacaktır; silahlı mücadelenin, terör ve şiddetin sonlandırılması için muhatap alınması gereken PKK ve Abdullah Öcalan, “çözüm” adı altında Kürtlerin temsilcisi ve Kürt sorununun muhatabı olarak kabul edildi.
Çözüm yerine sorun; daha da derinleştirilerek ve Kürtler terörize edilerek çözümsüzlüğe mahkûm edildi.
Aslında çözüm süreci, Hükümet-Öcalan ve PKK iş birliği ile Kürtlere yönelik açık bir tezgâh ve çözüme bir “darbe” olarak değerlendirilebilir.
Söz konusu tezgâh ve darbeyi en azından vicdanımda mahkûm etmek için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Bu dönemde Roboski, Ankara Gar, Suruç, Sur, Cizre, Nusaybin gibi onlarca katliam yapıldı. Kadim şehir Diyarbakır-Sur kenti yıkıldı, yağmalandı, yok edildi, binlerce genç öldürüldü.
Bölgemiz, yıllardır aralıksız bombalanıyor, ormanlarımız, bağ-bahçelerimiz, yaylalarımız yakılıp yıkılıyor. İnsanlarımız; devlet yanlısı ve devlet karşıtı olarak yalnız iki tercihle karşı karşıya bırakılmıştır.
Üçüncü yol olan hak-hukuk-adalet-özgürlük-eşitlik talepleri, devlet karşıtı ve PKK yanlısı olarak değerlendirilerek sivil insanlar “terör suçu” kapsamına alınarak cezalandırılmaktadır.
Bu kapsamda yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler ve İnsan Hakları savunucuları tutuklanmakta ve ağır cezalara çarptırılmaktadır.
Üçüncü yolu tercih edenlerden biri olarak söz konusu hukuksuzluklara “HAYIR!” demek için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Sonuçları 28 Şubat sürecinden çok daha ağır olan 15 Temmuz “darbe tiyatrosu” ile yüzlerce sivil, polis ve askeri öğrenci öldürüldü. Binlercesi işinden, görevinden uzaklaştırıldı. On binlercesi soruşturma geçirdi, gözaltına alındı, tutuklandı ve işkencelere maruz kaldı. Adaletsiz ve hukuksuz uygulamalarla milyonlarca masum insanımız mağdur edildi.
İlahi adalet elbette tecelli edecek ancak oy kullanmak gizli bir işlem olduğu için hiçbir baskı, korku ve tehdit yaşamadan adaletle ve vicdanımızla yüzleşmek için bir fırsattır.
Bu fırsatı yalnız ve yalnız adalet ve vicdan için kullanarak Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
—
Diyarbakır’da Cami açılışını siyasi mitinge çevirerek sağına MHP Genel Başkanını, soluna da HÜDA-PAR Genel Başkanını alan CB Erdoğan, “Aba altından Sopa” göstermiştir.
Bu tablo, genelde Türkiye’nin bütün sivil-demokrat ve makul kesimlerce, özelde de Diyarbakır ve Kürt halkı tarafından bir hakaret ve tehdit olarak algılanmıştır.
Baskı, hakaret ve tehditlere boyun eğmemek ve ‘onurlu duruş’ sergilemek adına Erdoğan’a Oy vermeyeceğim.
İnsani, ahlaki ve İslami değerler, hiçbir dönemde bu kadar aleni ve pervasızca çiğnenmedi, sıradanlaşmadı ve değersizleştirilmedi.
Hiçbir politikacı elde Kur’an ve Seccade ile miting meydanlarında halkın karşısına çıkmadı.
Benzer uygulamayı ancak Muaviye’nin ve ordusunun Kur’an sayfalarını mızrakların ucuna takarak Müslümanları aldattığı olaylardan biliyoruz.
Bu olaylardan sonra fitne, fesat, istismar, yalan, yağma ve talanın, en önemlisi de Din’de bozulmanın yaygınlaştığı ve günümüze kadar gelenekselleşerek ve kurumsallaşarak devam ettiği bilinmektedir.
Aynı anlayışın planlı, bilinçli ve sistematik bir şekilde mevcut iktidar tarafından uygulamaya konulduğu çok açıktır.
Fitne ve fesadı yayan bu uydurulmuş din anlayışını ve Muaviye geleneğini reddetmek için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Yönetimi ve devlet kurumlarını ehil ve yetkin olanlara değil, dini ve ideolojik gruplara parsellediği için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
İhtişamlı ve gösterişli camiler inşa ederek İbadetin gerektirdiği huşu, sadeliği ve samimiyeti yok ettiği için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Saray inşa eden Muaviye’ye Ebu Zer (r.a.) şöyle demişti:
“Ey Muaviye! Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israftır. Eğer halkın parasıyla yaptırdıysan ihanettir ve haramdır. Kul hakkına girer. Bunu ancak firavunlar yapar.”
Lüks-şatafat, israf ve haramda sınır tanımadığı için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Bu dönemde, OHAL ve KHK uygulamalarıyla yüzbinlerce masum insan cezalandırıldığı, evsiz barksız bırakıldığı, açlığa mahkûm edildiği için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
—
Adalete herkesin ihtiyacı vardır, tabii ki benim de. Ancak çoğunluktan farklı olarak ben, adalete iman etmişim. Hak-Hukuk tanımadığı, ayırımcı ve keyfi uygulamalarla adaletsizliğe yol açtığı için Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Dini bir referans amacıyla değil, “Müslümanlık” iddiası üzerinden destek verenlere sadece bir ayeti hatırlatmak istiyorum:
“Ve asla zulümde ısrar edenlerden yana eğilim göstermeyin. Yoksa, (ahirette) ateş size de dokunur; ve Allah’tan başka koruyucunuz olmadığına göre, o zaman (O’nun tarafından da) yardım edilmez size!” (Hud Suresi/11:113)
Ayeti Kerime’nin gereği olarak Erdoğan’a OY vermeyeceğim.
Serhat News