ÖZEL HABER / İdris Yılmaz
İlkbahar, yaz ve sonbaharın zenginliğinden faydalanan Hakkarililer, kış hazırlıklarını yaparken binlerce yıllık geleneklerini halen sürdürüyor. Çift sürme, bulgur çekme, dibek dövme (mîrkut), ekin biçme ve ekinleri toplama sırasında söylenilen ezgiler, kış hazırlığı yaparken de renkli görüntülerin oluşmasına yol açıyor. Güçlü olan komşuluk ilişkilerini, komün yaşam geleneğine bağlayan Hakkarililer, “Biz böyle yaşamayı öğrendik” ifadesiyle özetliyor.
Kürt tarihi ve kültürünün önemli merkezlerinden biri olan Hakkari’de, her mevsim olduğu gibi sonbaharda da renkli görüntülere rastlamak mümkün. Kış mevsimine kısa bir süre kala, halaylar ve ezgilerle susamların hasadını yapan merkeze bağlı Kırıkdağ köylüleri, kendilerine miras kalan kolektif yaşam örneğini sergilemeye devam ediyor. Yaz mevsimi boyunca, ortaklaşa toplanılan sebze ve meyveler, yine ortak bir çalışmayla kurutularak kış mevsiminde tüketilmek üzere hazırlanılıyor. Yapılan bu hazırlıklar sırasında çekilen halaylar ve seslendirilen ezgiler, yapılan emek çalışmasını güçlendiriyor.
Stranlar Uçtan Uca Köye Yayılır
Kadınlar, rengarenk elbiseleriyle yaz aylarında kuruttukları sebzeleri toplarken, erkekler ise sezonun son mısır ve susamlarını halaylarla hasat ediyor. Hasadın verdiği yorgunlukla ezgiler seslendiren köylülerin sesleri, köyün bir ucundan diğer ucuna yayılıyor. Çevredekiler, yükselen seslere kulak verirken bir diğer yandan ise susamı kabuğundan ayırmak için uygulanan dibek (mîrkut) sesi, seslendirilen stranlara tempo veriyor. Aynı zamanda bahçelerde toplanılan meyve ve sebzeler ise gençler ve kadınlar tarafından toplanılarak konserve için hazırlanılıyor. Yapılan bu hazırlıklar sırasında köy sakinlerinden Murat Çiftçi ile söyleşiye başlıyoruz. Yüzü ve alnı terden parlayan Çiftçi, övgü ile ekinlerinin organik olduğundan söz ederek şu ifadelere dikkat çekiyor: “Komşularımızla birlikte kış hazırlıklarına başladık. Son susam hasadını da bitirdik. Susamları, değirmene götürüp öğüttükten sonra tahin yapacağız.”
‘Köyümüzde Mutluyuz’
İfadelerinin devamında komşuluk ilişkilerinden söz eden Çiftçi, sözlerinin devamına şunları ekliyor: “Biz, burada, atamızdan ve babamızdan kalan geleneği sürdürüyoruz. Bizim için komşuluk ilişkileri çok önemli. Bu ilişkilerimizi komün yaşama borçluyuz. Geçmişten günümüze, yaşamı ve yaşamayı böyle öğrendik. Burada işleri el birliği ile yaparız. Bir evin işi bütün köyün işidir. Bir köyün işi ise bütün evlerin işidir. Bu mevsimde, sebze bahçelerimizden toplayıp kurutmaya bıraktığımız: domates, biber, lahana, salatalık ve mısırları dondurucuya koyup muhafaza edeceğiz. Tüm ürünlerimiz doğal. Doğal besleniyoruz. Köyümüzde mutluyuz. Her şeyimizi ekip iyi verim alıyoruz. Kadınların kurutmaya bıraktığı dolmaları topluyoruz. Bu dolmalar, kışın yemek yapılıyor. (Gülümsüyor)Hemen hemen her gün ayrı bir evde yemek yapılır orada toplanırız. Bir misafir geldiğinde ise bu misafir hepimizin misafiridir. Onu en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız.”
Kuruyemiş ve çayın yanında tüketmek için bir de kuruttukları meyveler dikkatimizi çekiyor. İnce ince dilimlenip tepsilere düzülerek güneşe bırakılan meyveleri işaret eden Çiftçi konuşmasına şöyle devam ediyor: “Ama en önemlisi kurutulan elma ve armutlarımız. Bizler, özellikle şeker hastalarımız, kışın çayla beraber bunları tüketiyor. Kış mevsimi uzun ve sert geçtiği için komşularımız misafirliğe geliyor. Uzun kış gecelerinde, çayla birlikte kurutulan elma ve armutları tüketiyoruz. Bunların yanı sıra ceviz ve balımız var. Hasatlarımız eğlenceli geçiyor. Gördüğünüz gibi halay çekerek hasat yaptık. Kısacası güzel bir kültürümüz var.”
‘Bana Yardım Etmeleri Karşılığında Stranlar Söyledim’
Köylüler sadece kendi içlerinde değil aynı zamanda dışarıdan gelen kişilere de yardım ediyor. Çukurca ilçesinden gelip Kırıkdağ Köyü’nde kiraladığı arazide, susam ve mısır eken Rıfat Karanfil, aldığı yardımları karışıksız bırakmayarak borcunu, seslendirdiği ezgilerle ödediğini şu ifadelerle dile getiriyor: “Ürünlerimi hasat etmek için geldim. Sağ olsun köylülerde imece usulü yardıma geldiler. Bende onları eğlendirmek için Kürtçe şarkılar söyledim. Hep birlikte halay çektik. Ürünlerimden de memnun oldum. Kışın bu mısır ve susamları satarak aile ekonomisine katkıda bulunacağım,” dedi.
Sözlü Kürt Edebiyatının Sürdürücüleri
Köklü Kürt kültürünün önemli merkezlerinden biri olan Hakkâri, aynı zamanda sözlü Kürt edebiyatının odak noktası olarak bilinmektedir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra; kimlik reddi, asimilasyon, baskı ve göçler de hesaba katılınca, ‘Kürt folkloru’ ya da ‘sözlü kültürü’, özelde de Kürt müziği; Kürtlerin etnik/kültürel kimliğini korumada başat bir role sahip oldu. Kürt yaşam tarzı, nesilden nesile aktarılmıştır. Yaşanan, hemen her şey yalnızca tarihi olaylar değil, bütün epik ürünler, kahramanlıklar, çatışmalar ve destanlar, lirik öyküler, mistik değerler ve ritüeller- müzik ve dengbejlik aracılığıyla kaydedilmiş ve toplumun kolektif hafızasına bu yolla sokulmuştur. Hakkarililer de bu kültürün sürdürücüsü olarak bilinmektedir. Söylenilen her ezgi birer ders niteliğindedir. Sözler anlamlandırılır ve ezgilere odaklanan kişiler birbirlerine bakarak, kafa sallayarak sözleri onaylar.
Serhat News
(TYK)