İran’dan Van’a 9 yıl önce gelen ve bir hastane odasında tecavüze uğrayan A. K’nin, 11 yaşındaki oğlu diyabet hastası ve bu hem ekonomik olarak hem de ruhsal olarak zorlanmalarına neden oluyor. Yaşadığı tecavüz hadisesinden sonra hayatında birçok değişiklik yaşayan ve durumu her gün daha da kötüleşen A. K., yaşadığı sorunları anlattı.
Göçmenlerin yaşadığı sorunlar her geçen gün artarak katlanıyor. Özellikle göçmen kadınların yaşadığı sorunlar altından kalkılamayacak boyutlara ulaşıyor. Yaklaşık 9 yıldır Van’da yaşayan A. K., bu sorunlarla boğuşan mülteci kadınlardan sadece bir tanesi. 45 yaşındaki A. K., 9 yıl önce İran’dan Van’a gelmiş. 11 yaşında bir çocuğu olan K.’nın Van’a geliş hikâyesinden ziyade Van’da yaşadıkları kendisinin de dediği gibi çok korkunç. K., polis olan eski eşinin kendisine sistematik bir şekilde şiddet uygulamasından dolayı Van’a geliyor. Eski eşi tarafından cinsel şiddete de maruz kaldığını söyleyen K., “Çok eziyet etti bana. Ben de ondan kaçmak için buraya geldim” diyor.
Göç zorluklarının yanında oğlunun hastalığı daha da zorluyor!
Göç yolunda yaşadığı zorlukları anlatıyor K., fakat onun için en büyük zorluk oğlunun diyabet hastası olması. Oğlunun velayetinin kendisinde olmamasından dolayı 50 kişilik erkek Afgan grubuyla yola çıkıyor. İlk denemede sınırı geçemediğini, İran polisi tarafından engellendiklerini söyleyen K., “İran polisi sınırdan bizi gönderdi. İki hafta sonra tekrar denedim. Sınırı geçerken çok korktum. Çok zordu. Oğlum da 4 yaşındaydı. İran’da kalamazdım; çünkü hem yapabileceğim bir iş yoktu hem de çok fazla sorun vardı. Eski eşim tehdit ediyordu” diye vurguluyor.
Hastane odasında tecavüz
Sağlık sorunları olduğunu söyleyen K., “2019 yılında sırtımdan dört defa ameliyat oldum. Hastanede yaklaşık 9 ay kaldım. Refakatçim yoktu” diyor ve ağlamaya başlıyor. Bir süre bekledikten sonra derin bir nefes alıp anlatmaya devam ediyor: “Hastanede yattığım sürede oğlumun okuduğu okulun müdür yardımcısı geldi. Oğluma sık sık beni soruyormuş. Oğlum da hastanede olduğumu söyleyince çıkıp hastaneye geldi. Kimse yoktu yanımda. Ameliyat olduğum için üzerimde sadece ameliyat kıyafeti vardı. Aldığım ilaçlardan dolayı da kendimde değildim. Yarım saat boyunca bana tecavüz etti. Çok korkunçtu. Bana çok eziyet etti. Yabancı Şube’den geldiler. Şikâyetçi oldum. Dava açıldı, 5 yıl hapis cezası aldı. Ama cezaevinde kaldı mı, bilmiyorum. İki defa mahkeme oldu, ikisine de gelip, ‘bana iftira atıyor’ dedi. Ama savcı anladı suçlu olduğunu ve ceza verdi.”
Söz konusu müdür yardımcısından hala korktuğunu söyleyen K., şunları dile getiriyor: “Bu adam cezaevinde mi, bilmiyorum, ama bana tekrar zarar vermesinden korkuyorum. Çünkü buralı ve aşireti var. Kaç defa beni tehdit etti. Başka şehre git diyor. İstanbul’a gittim, çok pahalı bir şehir, geri döndüm. Benim ise hiç kimsem yok, tek başıma bir kadınım.”
Üçüncü ülke başvuruları sonuçsuz kalıyor
Olay bununla bitmiyor elbette. K., yaşadığı zorlukları anlatmaya, anlatırken ağlamaya devam ediyor. Çocuğuyla yalnız yaşamanın ve çocuğunun hasta olmasının kendisinde yarattığı yük onun için taşınır gibi değil. Başka bir ülkeye gitmek istediğini söyleyen K., bunu en çok çocuğunun tedavisi ve eğitimi için istediğini söylüyor. Üçüncü ülke başvurusu yaptığını fakat herhangi bir dönüş olmadığını umutsuzlukla tekrarlıyor.
‘Hayat çok zor’
Ekonomik olarak çok zorlandığını aktaran K., “Çalışmam lazım, ama oğluma bakmak zorundayım. Onu bırakıp çalışamıyorum çünkü çok hasta. Ayda iki üç defa hastaneye götürmem gerekiyor. Burada tedavi edilmiyor mecburen İstanbul’a götürüyorum. Böyle olunca okuldan da uzaklaşıyor, düzenli gidemiyor. Bir ay okula gitse iki ay hastanede yatıyor. Oğlum çok zeki bir çocuk. Ama okula gidemediği için hiçbir şey öğrenemiyor. Hayat çok zor” diyor.
Oğlundan dolayı aldığı 3 bin TL’lik yardımın kendilerine yetmediğini söyleyen K., kira, faturalar, oğlunun ilaçları derken geçinemediklerini belirtiyor. K., “Oğlumun ilaçlarını almam lazım. İşe girdiğimde devamlı gidemiyorum; çünkü hem oğlumu bırakacak yer yok hem de oğlumun tedavisi için sürekli hastaneye gidiyoruz” diye ekliyor.
Ekonomik kriz göçmenleri de derinden etkiliyor
Başka bir ülkeye gitmek istediğini söyleyen K., Türkiye’de ekonomik koşulların çok kötü olduğunu ve oğlunun tedavisinin aksadığını dile getiriyor. K.’nın oğlunun diyabet hastası olması nedeni ile gündelik hayatta oldukça zorlanıyor. Van’a geldikten sonra da sorunların bitmediğini aktarıyor K.. Oğlunun istediği birçok şeyi karşılayamadığını boğazı düğümlenerek anlatıyor: “Oğluma bayramda ayakkabı bile alamadım. Bir kıyafet bile alamadım. Her şey çok pahalı. İlaç mı alayım, ayakkabı mı alayım, kıyafet mi alayım yoksa oğlumun karnını mı doyurayım bilemiyorum. Oğlum diyabet hastası ama ben sadece makarnayla besleyebiliyorum. Makarna ona zararlı olduğu halde, ama başka bir şey alamıyorum.”
Göçmen çocuk olmak!
Kendisine ait bir ev ve huzurlu bir hayat istediğini söyleyen K., çocuğunun hayvanları çok sevdiğini ve bir köpek istediğini belirtiyor. Fakat ev sahibi istemediği için köpek besleyemediklerini de üzülerek söylüyor. Oğlunun şekerinin yüksek olmasından kaynaklı sürekli altına kaçırdığını bu yüzden arkadaş edinemediğini söylüyor çaresizce. K., “Oğlum hayvanları çok seviyor. Çünkü hiç arkadaşı yok. Tek arkadaşı hayvanlar. Çok fazla şey istemiyorum. İnsanlar aileleri ile gezmeye gidiyorlar. Ben bunları oğluma veremiyorum. Çok üzülüyorum” diyor.
Serhat News