Yargı kurumlarında kadroların devamlılığı, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı için en önemli şartlardan biridir.
Amerika’da Yüksek Mahkeme üyeleri ömür boyu atanır, hiçbir başkan kendine göre bir heyet oluşturamaz bu sayede.
Ülkemizde ise sanırım tam tersi oluyor. Yargı, Cumhuriyet tarihinin hiçbir aşamasında bu kadar siyasallaşmadı ve amaç dışı kullanılmadı.
Düşünün; bu kentte bir zat farklı görüşte birçok gazeteciyi, siyasetçiyi, sivil toplum örgütünü hedef alıyor. Hedef almakla yetinmiyor, ‘uluslararası ajan’, ‘Fetocü’, ‘hırsız’, gibi ahlak ve insanlık dışı söylemlerle saldırıyor.
Bununla yetinmeyip insanların ailelerinden tutun da yaptıkları işe kadar açık isim vererek hedef tahtasına koyuyor.
Sonuç ne oluyor?
Kocaman bir hiç, sözüm ona ‘gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü’ olarak yorumlanıyor.
İşte böyle bir ortam içerisinde bizler, gazetecilik faaliyeti yürütüyoruz.
Bu kadar ahlaksızlık, ifade özgürlüğü olarak yorumlanırken, belgeli yolsuzluk haberlerimiz ise tarihte görülmemiş şekilde iki saat içerisinde yayından kaldırılıyor.
Yani anlayacağınız sürekli ‘resimlerde’ gördüğümüz ahenkli adalet terazisi yine şaştı.
Cumhuriyetin 100. yılında ihtişamlı Van Adliyesi’nde hukuk ve adalet yine güçten yana taraf oldu.
Bu kararları gördükten sonra, hukuk ve adaletten umudumuzu kestik, sadece vicdanlara sesleniyoruz…