Yaklaşık 10 yıl önce siyasi nedenlerden dolayı İran’dan Van’a gelen Gazeteci Kourosh Zamani, Türkiye’nin kendisi ve ailesi için güvenli bir yer olmadığını söylüyor. Zamani, “20 yıldır Türkiye’de kaçırılıp, infaz edilip İran’a teslim edilen mülteci sayısı çok fazla. Türkiye zaten güvenli bir ülke değil. Ne zaman isterlerse gelip insanları bir çuvala koyup götürüyorlar” diyor.
2014 yılında kendi ülkesinden ayrılarak Türkiye’ye iltica eden İranlı Gazeteci Kourosh Zamani (40), İran’la sınır kenti olan Van’da yaşıyor. Geldiği günden beri birçok zorlukla karşılaşan Zamani, bugünlerde Londra’daki Keyhan gazetelerinde makale yazıp, İngiltere’deki Bayan ağında TV programı yaparak mesleğini sürdürmeye çalışıyor. Zamani, halihazırda Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RFS) üyesi.
RSF’nin hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre İran, basın özgürlüğü açısından 178’inci sırada yer alıyor. Aynı zamanda geçtiğimiz Eylül-Ekim aylarında İran’da Mahsa Amini protestoları sırasında 41 gazeteci daha tutuklanmıştı.
Muhalif bir gazeteci
Zamani, Tahran’da doğup büyüyor. İran’da kardeşiyle birlikte tarım işiyle uğraşsa da önce Bilgisayar Yazılım Bölümü’nü bitiriyor. Daha sonra da Tahran Üniversitesi’nde gazetecilik okuyor. Kendi ülkesinde muhalif sayılan Zamani, hiçbir zaman (rejime bağlı olmalarından kaynaklı) İran medyasında çalışmıyor ve serbest gazetecilik yapıyor. Rejim karşıtı gösterileri yurtdışındaki basınla paylaşan Zamani, 20 yıldır gazetecilik yapıyor.
İran istihbaratı tarafından alıkonuldu
Bir süre sonra protesto eylemlerinin kendisi tarafından haber yapıldığı anlaşılınca rejim tarafından takip edilmeye başlanıyor Zamani. Kendisi o süreci şöyle anlatıyor:
“İran’daki protestocular, yapılacak protestolardan önce bana haber veriyorlardı ve ben onların protesto eylemlerini çekip haber yapıyordum. Tabii bu haberleri yurtdışına gönderiyordum. İran istihbaratı bu haberleri servis edenin ben olduğumu anladı. Ve 2009 yılında beni götürdüler. Ama ellerinde somut deliller olmadığı için beni serbest bıraktılar. Doğrusu çok korktum. O zamana kadar her şeyi yaparım ama kimse anlamaz diyordum. Ama istihbarat beni alınca artık onların takibinde olduğumu anladım. Yaptığım her şeyin kontrol edildiğini biliyordum. Bu yüzden 2-3 yıl gazeteciliğe ara verdim. Çünkü bir şeyi daha görürlerse beni idam edeceklerini biliyordum. Böylece hiçbir şey yapmadığımı görürlerse beni takip etmekten vazgeçerler diye düşündüm.”
İran istihbaratı, evlerini bastı
Yeniden gazetecilik faaliyetlerine başlayan Zamani, aynı yıl içinde evlerine yapılan baskınla rejim tarafından gözaltına alınmak isteniyor. Fakat o sırada Zamani, evde bulunmadığı için gözaltına alınmaktan kurtulsa da bütün teknik cihazlarına el konuyor. Zamani, yaşadığı süreci şöyle aktarıyor: “Yurtdışı bağlantılarım daha çok artmıştı ara verdiğim süreçte. 2014 yılında bir arkadaşımla dağlık bir bölgede kamp yapmaya gitmiştim. Sabah babam aradı ve ‘sakın eve dönme. İstihbarat geldi. Senin bilgisayarını, kitaplarını, kameranı götürdü. Sakın eve gelme’ dedi. Bütün kayıtlarımın içinde olduğu harici hard diskime de el koymuşlardı. Artık ellerinde somut deliller vardı. Eğer evde olsaydım kesinlikle idam cezası alırdım. Bir hafta boyunca saklandım. Ne yapacağım diye düşünürken yurtdışında çalıştığım basın kuruluşları İran’da yaşayan biri üzerinden şu mesajı gönderdi: ‘Şimdi Van’a git. Daha sonra bir şekilde bir yol bulup seni Avrupa’ya göndeririz.’ Bir kaçakçı buldular. Her şeyi ayarladılar. Ben de hemen yola çıktım.”
Doğduğu kentte dahi kaçak olan bir gazeteci
Artık doğup büyüdüğü kentte bile bir kaçak olarak dolaşan Zamani, küçücük bir arabada 12 kişilik bir grupla kaçak yolculuğuna başlıyor. Kendisi dışında gruptaki herkesin Afgan olduğunu belirten Zamani, Türkiye sınırında yolun uygun olmadığı gerekçesiyle iki gece boyunca sınırda bekletiliyor. Kendi grubundaki Afganların bir kısmının bir süre sonra götürüldüklerini aktaran Zamani, kalanlarla birlikte bir araçla başka bir köye götürüldüklerini ve oradan Türkiye sınırına yürüdüklerini söylüyor. Yürüyüş sırasında kendilerine başka bir grubun katılmasıyla 20 kişi, bir başka grubun katılmasıyla da 40 kişi oluyorlar.
Sabah 5 gibi iki tane aracın geldiğini ve bütün Afganları götürdüklerini ifade eden Zamani, bir İranlıyla tek başına kalıyor. Saat 9 gibi ise başka bir araç bu kez onları Özalp’a götürmek için geliyor. Özalp’ta yeniden araç değişimi yaptıklarını ve merkeze varmalarına 15 dakikalık bir yol kalmışken kaza geçirdiklerini söylüyor Zamani.
‘Kaçak yollarda kaza yaptık’
Kazada dizindeki çapraz bağların koptuğunu aktaran Zamani, kaçak oldukları ve sınır dışı edilebilecekleri korkusuyla ambulansı beklemeden yanındaki diğer İranlıyla bir araç durdurup merkeze geliyorlar. Zamani, Van’ geldikten sonraki süreci şöyle özetliyor:
“Göç İdaresi’ne gittik fakat bize kimlik vermediler. Aynı hafta Birleşmiş Milletler’e kaydımı yaptırdım. Üç ay boyunca gidip geldim ama kimlik vermediler. Üç ay sonra Van’da oturum izni aldım. Başka hiçbir kente gidemezdim. Tabii bu üç aylık sürede hastaneye de gidemiyordum. Gittiğimde pasaport ya da oturum izni istiyorlar ve olmadığı için beni muayene etmiyorlardı. Oturum izni alıncaya kadar dizim o halde kaldı. Dizim öyle olunca çalışamadım. 7 ay boyunca evde kaldım. Üzerimdeki paranın hepsini tükettim böylece. Bu süreçte birkaç arkadaş edindim. Onların vesilesiyle bir iş buldum. Dizim çok ağrıyor olmasına rağmen 6 katlı bir binanın merdiven temizliği işinde çalışmaya başladım. Çünkü param bitmişti ve çalışmak zorundaydım. Tuvalet yıkıyordum, bulaşık yıkıyordum. Kafelerde çalıştım. Bu durum beni depresyona soktu. Daha sonra durumu kabullendim.”
BM’den henüz cevap yok
2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından görüşmeye çağırılan Zamani, görüşmeden sonra herhangi bir geri dönüş alamıyor. 2016 yılında evlendiği için yeniden BM tarafından görüşmeye çağrılıyor ve nihayetinde 2017 yılının ilk ayında üçüncü bir ülkeye gidiş başvurusu kabul ediliyor Zamani’nin. O günden bu yana hala bekleyen Zamani, bu süreçte Suriye ve Aganistan savaşı olduğu için önem sıralarının düştüğünü, savaştan kaçanların daha önemli oldukları için üçüncü ülke başvurularında ön sıralara alındıklarını söylüyor.
2018 yılından beri gazeteciliğe yeniden aktif bir şekilde devam eden Zamani, yurt dışında yayın yapan bir sitede editörlük yaptığı sırada İran rejiminin baskısı sonucu işten çıkarıldığını söylüyor ve kaygısını şöyle dile getiriyor:
“İran rejimi bu durumlarda bana ulaşamıyorsa araştırıp çalıştığımız kurumu buluyor ve kim finanse ediyorsa onu bulup ona baskı kuruyor. Bize de böyle yaptılar. Ama bir başka yayın kuruluşu bana iş teklifinde bulundu. Bir programda sunuculuk yapmam için. Şu ana kadar da aynı televizyonda sunuculuk yapmaya devam ediyorum. Haftada bir gün bir program hazırlıyorum. Bir tartışma programı, siyaset odaklı.”
Türkiye, gazeteciler için güvenli bir yer değil
Eşini İran’dan tanıyan Zamani, şu anda bir çocuk babası. Fakat Van’a geldikten sonra yaşam standartlarının çok düşmesinden şikayetçi bir baba. Eşi, Van’a gelene kadar türlü zorluğa katlanan Zamani, eşi geldikten sonra uzun bir süre çalışmıyor. Tedavi olmadığı için ağrıları şiddetlenen Zamani, ekonomik olarak çok zorlandıklarını ve eşinin düşük ücretlerle çalıştırıldığını söylüyor.
Türkiye’de olsa bile İran istihbaratı tarafından izlemelerin yapıldığını, muhalif olup olmadığının gözlemlendiğini belirten Zamani, aldığı tehditler üzerine can güvenliği olmadığına dair TGS ve IFJ’ye mektup yazıyor fakat hiçbir dönüş alamıyor. Türkiye’nin gazeteciler için güvenli bir yer olmadığını ifade eden Zamani, “Ben Türkiye’de gazeteciler sendikasını çok başka biliyordum. Ama İran gibiymiş. Bir sendika güçlü bir şeydir. Gazetecinin haklarını da savunamıyorsa neden var ki?” diye soruyor.
‘Adeta bu kente kapatıldık’
Tahran gibi büyük bir kentten Van’a geldiği için zorlandığını ifade ederek hiçbir yere gidemediğini belirtiyor. Zamani, “Kapatıldım bu kente. Benim toprağım değil, benim dilim konuşulmuyor, benim kültürüm değil. Her şey farklı. Genel olarak da Türkiye iyi bir ülke ama Türkler için iyi bir ülke, benim için o kadar tehlikeli ki… 20 yıldır Türkiye’de kaçırılıp, infaz edilip İran’a teslim edilen mülteci sayısı çok fazla. Türkiye zaten güvenli bir ülke değil. Özellikle gazeteciler, aktivistler için çünkü İran’la sınır. Ne zaman isterlerse gelip insanları bir çuvala koyup götürüyorlar. Bize vatandaşlık da verilmiyor. Biz 10 yıldır burada çok kötü ve kalitesiz bir şekilde yaşadık. Ve hep belirsiz yaşıyoruz. Neden burada kalalım ki? Neresi kabul ederse oraya gideriz. Gidersek daha rahat olacağımızı düşünüyorum bir başka ülkede. Afrika gibi bir ülkeyi bile Türkiye’ye tercih ederim. Çünkü Ortadoğu korkutuyor beni. Bu dünyaya yaşamak için geldik sadece nefes almak için değil” diyor.
Serhat News