Siyaset Bilimci Özcan Kırbıyık, yaklaşan seçimlerle birlikte muhalefete, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile birlikte Güçlendirilmiş Yerel Yönetim Sistemi’ önerisinde bulundu.
Türkiye son 21 yılında normalinden fazla seçim geçirirken bu seçimlerin tamamı AKP iktidarının ‘zaferi’ ile sonuçlandı. Toplumun büyük bir kesimi bu nedenle seçimlere olan güvenini kaybetme eğiliminde olsa da yine aynı kesimin var olan iktidara karşı rahatsızlık duyması seçimlere katılım oranını sürekli olarak sabit tutuyor. Her dönemde değişim arzusu ile verilen seçim startı yerini bir sonraki seçime bırakıyor.
Türkiye tarihinde 5 defa erken seçim kararı alınmış olup bunlardan üçü AKP döneminde gerçekleştirildi. 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimler ise bir başka erken seçim olarak yerini alacak. İttifak halinde girilecek olan seçimlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 6’lı masanın ortak adayı olarak Cumhurbaşkanı adaylığını ilan etti. Emek ve Özgürlük İttifakı ise aday çıkarmayacaklarını ilan ederek Kılıçdaroğlu’nu işaret etmiş oldu. Bu karar da son yıllarda siyaset alanlarının daraltılmış olmasının ve asgari demokratik bir ortam isteğinin etkili olduğu görülüyor.
Kılıçdaroğlu’nun anketlerde kazanımla çıkması bölgedeki tabanda ‘seçim sonrası ne olacak?’ sorusunu beraberinde getiriyor. Son yıllarda sürekli bir biçimde kazanılan belediyelere kayyım atanması, HDP’nin kapatılma davası ve dahası birçok siyasi sorunun çözüme ulaşıp ulaşılamayacağı, yerel yönetimlere dair nasıl adımlar atılması gerektiğini Mimar Sinan Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışan Siyaset Bilimci Özcan Kırbıyık ile konuştuk.
’20 yıldır seçimler yeni bir şey yaratmadı’
Türkiye’de çok seçimin olmasının demokrasinin kırılgan olduğuna işaret ettiğini belirten Kırbıyık, “Son yirmi yıl dediğimiz şey AKP’nin yapmış olduğu ya da neden olduğu krizlerin sonuçlarının bir bütününden bahsediyoruz. Bu nedenle AKP dönemin de son 20 yıl içerisinde çok fazla seçimin oluşması birçok olumsuz sonucu ortaya çıkarttı. Seçim dediğimiz şey önemli miktardaki olumsuz sonucun düzeltilmesine dönük bir olgudur. 20 yıldır seçimler yeni bir şey yaratmadı. Aynı zamanda AKP ve MHP ittifakının ve ittifaka sonradan Kürt kentlerinde son derece antipatik bir yerde duran HÜDA PAR’ın dahil olması toplumda yeni bir kaygı bütününü ortaya çıkardı. Toplumun aslında kaygılarının da kırılganlıklara dönüşebileceğini de gösterdi” dedi.
‘Muhalefet güçlü bir irade sorumluluğu altında’
Muhalefetin güçlü bir irade sorumluluğu altında olduğunu öne süren Kırbıyık, “Bu nedenle yeni partiler ortaya çıktı. Halkın AKP iktidarının gitmeyeceği yönünde ki umutsuzluğu ve muhalefetin çok parçalı oluşu toplumda bir kırılganlık yaratıyor. Bunu da giderecek olan şey tabii ki muhalefetin topluma güç vermesi toplumu aynı zamanda telkin ve teskin edecek bir yapıda olması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
‘HDP’nin temsil ettiği gelenek kapanmaya bağışıklık kazandı’
HDP’nin kapatılması yönünde tartışmaları değerlendiren Kırbıyık, “HDP’nin temsil etmiş olduğu gelenek kapatmaya ve kapatılmalara son derece bağışıklık kazanmış. Tarihten bu yana yani 90’ların başından itibaren de ÖZDEP, HADEP, DTP, BDP ve bugüne kadar gelmiş olan HDP’ye kadar gelen bir çizgi ifade ediliyor. Bu nedenle kitle buna hazırlıklı. HDP’nin Yeşiller Sol Parti üzerinden seçimlere gidiyor olması kendi tabanında bir krize ya da radikal bir şeye neden olmayacak. Çünkü aynı taban daha önce benzer süreçleri yaşadı. Ve daha önemlisi günümüzdeki kitle iletişim araçlarının da yaygın olması nedeniyle kendi kitlesini Yeşiller Sol Partiye yönlendirmesi konusunda bir problem olmayacaktır” dedi.
‘Kürtler seçimi belirleyecek olan kesim’
Kürtlerin, tarihsel olarak CHP tarafından maruz kaldığı sorunlar ve dokunulmazlıkları kaldırmada ki ‘evet’ oyunu unutmadığını hatırlatan Kırbıyık, yine de değişimi vadediyor olmasının oy vermelerinde etkili olacağını belirtti. Kırbıyık, “Kürt meselesinden ya da Kürt kentlerinden bahsedecek olursak Kürt temsiliyetini sağlayan parlamenterlerin ya da Kayyumların, bir şekilde bölgemizde bu kadar etkili olmasının nedenlerinden bir tanesi arzu etmeyerek de olsa CHP’nin desteği ile gelişti. Kürtler ya da Kürt siyasal hareketinin sosyolojik olarak üzerinde taban bulduğu yerlerde Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği siyasete uzak. Çünkü temsil ettiği CHP siyasetinin tarihsel olarak Kürtlere karşı yaptıkları unutulmuş değil. Bu nedenle CHP’nin tarihi boyunca insanların başına getirmiş olduğu politikalarıyla yüzleşmesi gereken bir dönemden geçtiğini de bize gösteriyor. Ancak Erdoğan’ın ve birlikte ittifak kurduğu yönetimin ülkeyi olumsuz noktaya taşımasında ki sert politikalar Kürtler, Aleviler, işçiler, LGBT+ bireylerin Kılıçdaroğlu’na daha yakın olmasına neden oluyor. Kürtlerin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana baskı ve şiddet politikasına kültürel ve sosyolojik ama daha önemlisi ekonomik olarak maruz kalması ilk etkilenen kesim olarak ortaya çıkarıyor. Kürtlerin değişim konusunda daha talepkar olması da Kürtleri değişimi vadeden kesim olarak Kılıçdaroğlu’na bir adım daha yaklaştırıyor. Bu nedenle Kürtler seçimin sonucunu belirleyecek olan kesim” diye konuştu.
‘Kürtler yeni yüzyılda yer almak istiyor’
“Kılıçdaroğlu Kürtlere veya Kürt coğrafyasına ne vadediyor?” sorusunu soran Kırbıyık, “CHP ve millet ittifakı kayyumları gönderilmesi konusunda hem fikir. Önlerinde iki seçenek var ya var olan düzeni restore edecekler ya da AKP sonrası yeni bir düzenin kurulmasında Kürtlerle birlikte hazırlanacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1923 yılında kurulduğunda Kürtler yok sayılmıştı. Fakat yeni bir yüzyıla giriyoruz. Ve bu yüzyılda Kürtler bütün sosyolojik siyasal ve politik güçleriyle yeni yüzyılda yer almak istiyor. Kürtler ve HDP bu yeni yüzyılın içerisinde nerede duracak? Yeni faktörler yeni aktörler oraya çıkıyor. İyi Parti gibi devletin o müesses ya da şiddet aygıtıyla Kürt sorununu çözmek isteyen kesimler Kürtlerin yeni yüzyılda olmasını elbette istemiyor. Ama bir taraftan da Kürt siyasal hareketi bunun olmaması için var gücüyle mücadele ediyor. Bununla birlikte Kürtler artık sadece siyasi bir güç değil, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik bir gücüde temsil ediyor. Elbette ki CHP ve onun temsil ettiği ittifak bu gerçeği görüyor ya da görmek zorunda kalacak” diye belirtti.
‘Kayyımlardan hesap sorulması lazım’
“Türkiye tarihi ‘Erkek, Türk ve Sünni’ olarak tekçilik ile yönetildi” diyen Kırbıyık, yerel yönetimlerin güçlenmesine dair son olarak şu sözlere yer verdi: “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde her yerelin parlamenterinin güçlendirilmesi gerekir. Sadece Ankara veya Trabzon’da ki sistemin değil aynı zaman da Van ve bölge kentlerinden giden bir Kürt Parlamenteri de ifade ediyor. Bu yüzden 1921 Anayasasının Kürtler ve bölgedeki diğer etnisiteler için önemli olduğunu düşünüyor. Bir bütün olarak bakılması ve Güçlendirilmiş Parlamentonun yanına birde Güçlendirilmiş Yerel Yönetimin eklenmesi gerekiyor. Böyle bir durum gerçekleştiğinde kayyumlara ihtiyaç duyulmayacak. Örneğin Yozgat ve Van’da ki insanların ihtiyaçları bambaşkadır. Buralara dair kararlar yerelden alınmalıdır. Deprem bölgelerinde bu durum daha açık görüldü. İnsanlar enkaz altındayken herkes bir üstünden emir bekliyordu. Ancak yerel yönetimler güçlü olsaydı müdahale daha erken başlardı. Kayyum siyaseti bu nedenle yanlıştır. Kılıçdaroğlu ve ittifakına da bu konuda büyük sorumluluk düşüyor. En önemlisi insanların yerelden seçtiği Eş Başkanların tutuklanması bu insanların inkârının devamı anlamına geliyor. Bir diğer nokta ise ekonomik anlamda kayyumların bıraktığı borçları yeniden seçilecek olan kişi taşımak zorunda değildir. Orada bir yönetmelik uygulanması gerekir ve kayyumlara bu konuda da bir hesap sorulması lazım.”
Serhat News