Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un arabuluculuk açıklamalarına tepki gösteren hukukçular, “Yasaları uygulasalar kâfi” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un aile hukukunun “sil baştan” ele alınacağını söyleyerek “Aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım. Şu anda aile hukukunda mümkün değil’’ ifadelerini kullanması tartışmalara neden oldu.
Benzer bir açıklama da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’tan temmuz ayında gelmiş, Göktaş süresiz nafaka uygulamasını şu sözlerle eleştirmişti: “Süresiz nafaka ödemek gibi uygulama kabul edilebilir olamaz. Dolayısıyla bunu da ele almak ve buna da dikkat etmek lazım. Eğer bir mağduriyet oluşuyorsa üstesinden gelmek lazım. Diğer bakanlıklarımızla da bu konunun üzerinde çalışmayı hedefliyoruz.’’
“Boşanma, tazminat, nafaka sorunları ile ilgili arabuluculuk olabilir, vatandaşların mağduriyetini gidermemiz lazım” diyen Adalet Bakanı Tunç’un açıklamalarına ve zaman zaman iktidar kanadından yapılan çıkışlara hukukçular tepki gösterdi.
Hukukçular “Aile hukukunda ‘sil baştan’ düzenlemeye ihtiyaç yok” derken “Şeri hukuk uygulanmaya kalkılabilir” uyarısı yaptı.
Gazete Duvar’ın haberine göre İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Birsen Baş Topaloğlu, “Yıllardır bir kısım davaları zorunlu arabuluculuk kapsamına alarak bunu gerçekleştiriyorlar’’ dedi.
İktidarın, aile hukukunda arabuluculuğu uzun süredir getirmek istediğini ifade eden Topaloğlu, “Bilhassa boşanma ve ferileri olan nafaka, tazminat ile mal rejimi tasfiyesi davalarında arabuluculuğun gelmesi yönünde beyanları ve çalışmaları mevcut” diye konuştu. Arabuluculuk Kanunu’nun 1/2. maddesini hatırlatan Topaloğlu, “Şu kadar aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar ‘arabuluculuğa elverişli değildir’ denilmek suretiyle aile içi şiddet içeren olaylarda arabuluculuğun mümkün olmadığı açık ve net hüküm altına alınmıştır” ifadelerini kullandı.
Kadına şiddet oranları yüksek
Aile hukuku kaynaklı davalarda, bilhassa boşanma davalarının neredeyse tümünde; psikolojik, sözel, ekonomik, cinsel, sosyal, fiziksel şiddet olduğunu söyleyen Topaloğlu sözlerine şöyle devam etti:
‘’Bugün hâlâ aile içi şiddet, kadına şiddet oranlarının en yüksek olduğu alandır. Aile hukukundan doğan davaları arabuluculuk kapsamına sokmak, hele hele bunu zorunlu yapmak kadının güvenliğini riske sokar. Kadına şiddete ve kadın cinayetlerine zemin hazırlar. Kadının adalete erişimine engel olur. Ayrıca Medeni Kanun’da eşler arasında düzenlenen eşitlik kuralının da göz ardı edilmesine sebep olur. Süreçleri gizli olan arabuluculukta dini referanslar gösterilerek başka bir hukuk yani şeri hukuk uygulanmaya kalkılır ve kadının mevcut yasal düzenlemedeki hakları fiili uygulamada rafa kaldırılır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı, kadın yoksulluğunun mevcut olduğu ülkemizde kadınlar, arabuluculuk sisteminin getirilmesiyle ya kötü giden evliliği devam ettirmeye mahkum olur ya haklarından vazgeçer ya da şiddete uğramak riskiyle baş başa bırakılmış olur. Bu yüksek riskler ve olasılıklar göz ardı edilerek arabuluculuğun makul ve iyi bir çözümmüş gibi sunulmasını kabul etmiyoruz.’’
‘Sil baştan’lar hep kadının aleyhine’
“Aile hukukunu sil baştan ele alacağız” diyen bakanın sözlerini değerlendiren Topaloğlu, açıklamaları endişe verici bulduklarını ve lehte okumadıklarını belirtti. Topaloğlu, ‘’Bu ‘sil baştan’ların sonuçları uygulamada hep özgürlükler aleyhine, bilhassa kadın hakları aleyhine oluyor’’ dedi.
Adalet Bakanı’nın ifade ettiği gibi bir düzenlemeyi gerektirecek ihtiyaç olmadığını dile getiren Topaloğlu, ‘’Aile hukukunda yer alan ve kadının insan haklarını koruyan, eşitlikçi yasal düzenlemeler öyle birdenbire yasalara girmedi. Bu düzenlemeler gerçekten baroların ve STK’ların kadın hakları konusunda verdiği büyük mücadeleler sonucu gerçekleştirildi. Ve şimdi bu düzenlemelerden rahatsız olanlar, bu düzenlemeler aleyhine konuşanlar var. Meclis’te de var. Devletin kurumlarında da var. ‘Sil baştan’ derken neyi silecekler, kadın ve erkek eşe eşit haklar tanıyan bu düzenlemeleri mi? Bizler için endişe verici açıklamalar bunlar. Çünkü yıllardır toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek, kazanılmış kadın haklarını ortadan kaldıracak kadınlar aleyhine gerçekleştirilmek istenen bir niyet ve raflarda uygun bir zemin için bekletilen bir çalışma olduğunu görüyoruz ve biliyoruz. Bunu ya zorunlu arabuluculuk getirip fiili olarak ya da direkt yasal düzenlemeyi değiştirerek gerçekleştirmek istiyorlar. Şimdi olduğu gibi bunun sinyallerini yetkili veya yetkisiz bir kısım isimlerle önceden dile getiriyorlar zaten. Biz bu ‘sil baştan’ları bu nedenle böyle okuyoruz. Kadın hakları aleyhine yapılacak her türlü düzenlemeye ve aile hukukunda arabuluculuğa İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak karşıyız, kabul etmiyoruz’’ ifadelerini kullandı.
‘Kadının ve hatta arabulucunun can güvenliğini kim sağlayacak?’
Aile arabuluculuğunun ilk olarak 2016 yılında gündeme geldiğine dikkat çeken avukat Selin Nakıpoğlu, ‘Aile Bütünlüğü, Boşanma Olayları ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’na dikkat çekti. Nakıpoğlu, “Komisyon raporunda, boşanmalarda arabuluculuk ‘alternatif uyuşmazlık çözme yöntemi’ olarak ifade edildi’’ dedi.
Arabuluculuğu tehlikeli olarak yorumlayan Nakıpoğlu, ‘’Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tavana vurduğu bir ülkede aile arabuluculuğunun uygulanması tehlikelidir. Kadına yönelik erkek şiddeti bu tehlikenin en önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır’’ diyerek ‘’Kadının ve hatta arabulucunun can güvenliğini kim sağlayacak?’’ diye sordu.
‘Şiddet olmayan neredeyse hiçbir boşanma davası yok’
Kadınların cebinde koruma kararı varken adliye kapılarında öldürüldüğüne dikkat çeken Nakıpoğlu, “Hal böyleyken devlet adeta erkeklerin boşanma sürecini kolaylaştırmak için ‘boş ol, boş ol, boş ol’ yöntemine doğru ilerliyor. Şiddet olmayan neredeyse hiçbir boşanma davası yok. Boşanma anlaşmalıysa mantık olarak arabuluculuğa da gerek yok çünkü adı üstünde taraflar anlaşmış. Ancak çekişmeli boşanmaysa sadece fiziksel değil, şiddetin herhangi bir türü olabilir’’ dedi.
Kadın örgütleri, arabuluculuk yönteminin boşanma evresinde olan kadınların aleyhine işleyeceğini vurgulayan Nakıpoğlu, “Aile arabuluculuğu ile kadınların hukuki kazanımlarının tehlikeye girmesinden de endişe ediliyor’’ diye konuştu.
Nafaka, velayet, tazminat konularının boşanma davalarını uzatan hususlar olduğunu söyleyen Nakıpoğlu, hükümetin hiçbir yasaya dokunmaması gerektiğini ifade ederek “Yasaları uygulasalar kafi” dedi.
Hukukçular “Aile hukukunda ‘sil baştan’ düzenlemeye ihtiyaç yok” derken “Şeri hukuk uygulanmaya kalkılabilir” uyarısı yaptı.
Serhat News