Rusya’nın Ukrayna’ya girişi ve 15 gündür süren savaş ile birlikte dünya yeni bir döneme girdi. Rusya’nın Ukrayna’dan Donbas bölgesine ve NATO ile ilişkiler konusunda bazı tavizler kopararak evine döneceğini sananları korkarım ki, büyük bir yanılgı bekliyor. Bu daha başlangıç ve tüm dünyayı etkileyecek ve belki de uzun yıllara yayılacak büyük çatışmalar gerçekleşecek.
Böylelikle son 40 yıldır Ortadoğu’ya sıkışan sıcak savaş artık dünyanın birçok yerinde görülmeye başlanacak.
- Dünya Savaşı’nın ardından ABD ve Sovyetler Birliği arasında paylaşılan dünya haritası bugün iki güç için de artık yeterli değil.
Hegamonik güçlerin Ukrayna’da başlattığı güç savaşının temelinde ekonomi yatıyor. Özellikle Çin’in dünya ekonomisinde yarattığı depremin sonuçlarının ilk sonuçlarını Ukrayna’da görmeye başladık. Felaket tellallığı yapmak ya da karamsarlık yaratmak gibi bir niyetim yok ama gerçek durum budur ve herkesin buna hazırlıklı olması gerekiyor.
Biraz daha açık söyleyeyim. Süper güçler Ukrayna’da sadece hazırlık maçı yapıyor ve asıl maçlar önümüzdeki 10 yıl içinde oynanacak. Aylar önce bir yazımda NATO’nun artık kendi sınırlarını genişletmek için 2030 yılına kadar bir konsept uygulayacağını ve Rusya ile Çin’in buna dur demek için direneceklerini yazmıştım.
Uluslararası ekonomik güçlerin ilk hedefi Rusya’yı ekonomik ve askeri olarak çökertmek olarak görünse de, asıl niyetin Çin olduğu anlaşılıyor. ABD’nin önderliğinde toplanan batılı müttefiklerin planı Ukrayna savaşına Çin’in de dâhil olmasıydı. Ama Çin büyük bir soğukkanlılık göstererek bu tuzağa düşmedi.
Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle ilk adımını atan NATO güçleri şimdi köşesine çekildi ve Ukrayna savaşının sonucunun ne olacağını bekliyor. Diğer bir ihtimal ise Rusya’nın Ukrayna’dan sonra durmayacağı ve yeniden Avrupa’yı işgale kalkışacağına ilişkin işaretler mevcut.
NATO’nun 2030 genişleme planları dünyayı derin bir kaosun içine sokacak. Savaşa girmeyen ülkeler bile bu durumdan olumsuz olarak etkilenecek. Ekonomi tüm dünyada kötüye gidecek.
Bu derin kaosta Türkiye Cumhuriyeti’nin politikası kimsenin öfkesini çekmeden pozisyonunu korumak olacak. Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin tutumu daha büyük güçlerin savaşında yine aynı tavrın takınılacağını gösteriyor. Ancak Türkiye 1945’te NATO üyesi olmadığı için bunu rahatlıkla başardı.
Günümüzde NATO üyesi bir Türkiye’nin NATO-Rusya savaşında ‘Ben yokum arkadaş’ demesi mümkün görünmüyor. Bu durumda Rusya’nın hemen sınırındaki bir Türkiye ile çatışması yüksek bir ihtimal. Neticede işin içinde boğazlar ve Karadeniz var.
AKP, bir nevi çok eleştirdiği İsmet İnönü’nün 2. Dünya Savaşı’nda ülkeyi savaşa sokmama politikasını benimseyecek. Böyle bir politika uygulanmasının en büyük sebebi İsmet İnönü’nün tabiriyle ‘Kürt kamburudur’… Üstelik Kürtler 1940’lı yılların aksine bugün bulundukları her yerde silahlı güçlere sahip ve geniş bir araziyi kontrol ediyorlar.
Buna karşın kendisine yönelik bir saldırı olmadıkça 2030 yılına kadar Kürtlerin dengede bir politika yürüteceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Olası bir büyük savaşın sonuçları Kürtlere büyük kazanımlar getirecek. Yıl 1923 değil, Kürtler de eski Kürtler değil. Olası bir NATO-Rusya savaşının sonucunda masada Kürtler de olacak.
Dışarıda bu savaşlar olurken Türkiye siyasetinde kavga da daha da büyüyecek. Bugüne kadar ekonomisini büyük oranda ayakta tutan Rusya’nın girdiği bu savaşın ardından Türkiye ekonomisi 2001 krizine geri dönecek.
Bu saydıklarım kâğıt üzerinde çok güçlü olasılıklar, ancak sahada işler farklı yürüyor. Dünyanın hali nice olacak hep birlikte göreceğiz ama şu atmosferde iyimser olmak polyanacılıktan başka bir şey olmaz.
Yazımızın başlığına gelirsek; Türkler ve Ruslar arasında son 500 yılda yapılan 12 savaşın 7’si Rusların, 4’ü Türklerin zaferi ile sonuçlandı ve 1914 savaşı ise Ruslar 1917 Ekim devrimi ile geri çekilince berabere sonuçlanmıştır. Türk-Rus savaşlarında Rusların bariz bir üstünlüğü söz konusu.
Bu manada İYİ Parti lideri Meral Akşener’in; “Türkiye’nin güvende olduğunu kim iddia edilebilir? Putin’in kafasındaki eksik parçanın Kars, Ardahan, Erzurum olmadığını kim iddia edebilir?” sözleri boşuna söylenmiş sözler değil.
