Prof. Dr. İlyas Yılmazer, depremlerin sadece ovalardaki yapıları yıktığını söylüyor ve “Ovaya giren katildir. Hem insan hem doğa hem de Anayasa’nın katilidir” diyor.
Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen iki büyük depremle birlikte 10 ilde büyük ölçüde yıkım meydana geldi. Can kayıplarının 35 bini aştığı depremde yaralı sayısı ise 15 bini aşmış durumda. Uzmanlar yaşanan depremlerin ardından bölgede yeni bir yapılaşmaya gidilmeden önce bölgenin tümünde mikro bölgeleme çalışması yapmadan yerleşim alanları için yer seçilmemeli ve inşaata başlanmamalı uyarısında bulunuyor.
Prof. Dr. İlyas Yılmazer, depremlerin ovalarda gerçekleştiğini, ovalara girilmezse herhangi bir can ve mal kaybının yaşanmayacağını söylüyor. Türkiye’nin çok sallandığını ama her sallantının tarıma binlerce katkı sağladığını da ekliyor Yılmazer.
‘Deprem tamamen ovanın içerisini yıktı’
“Deprem kayada yıkmaz” diyen Yılmazer, bu depremin tamamen ovanın içerisini yıktığını vurguluyor. Yılmazer, “Yani eski Maraş’ta, kayanın üzerindeki Maraş’ta bir tek evde çatlak oluşmadı. O zaman bitti, varsın sallansın ülkemiz. Ülke sallansın diye dua etmemiz gerekiyor. Urfa’da Fırat Ovası’na girdiler. Antep’te Fırat Ovası’na girdiler, girmemeliydiler. Antakya’da Hatay Ovası’na girdiler, Maraş Ovası’na, Pazarcık Ovası’na, Gölbaşı Ovası’na girdiler, girmemeliydiler” ifadelerini kullanıyor.
Ovaların bir ülkenin ekmek teknesi olduğunu, buralara girilmediği sürece hiçbir sorunun olmayacağını belirten Yılmazer, “Bunun da ülke yüzölçümüne oranı yüzde 5’tir. Yapılaşmaya uygun alan yüzde 57’dir. O zaman neden giriyorlar ki Menderes Ovalarına?” diye soruyor.
‘Depremler ülke için bir kazançtır’
Yılmazer, “1970’ten beri artan ivme ile haykırıyoruz. Van’da da tamamı karşımdaydı. Halkın desteğini arkamıza alarak toplu konutları ovadan kayalık alana aldırdık” diyor. Van’da 2011’de yaşanan ikinci büyük depremin yağıştan sonra olduğunu ve yağışın çok etkili olduğunu vurguluyor. Van depreminin Erdemkent’in bitişiğinde olduğunu, ama orada yaşayan insanların depremi hissetmediklerini söylüyor ve ekliyor: “Kayada etkilemez çünkü.”
Yılmazer, depremlerin bir doğa olayı olduğunu ve mutlaka olması gerektiğini vurguluyor. Yılmazer, “Olmaları da bizim ülke için büyük bir kazançtır. Binlerce örnek var ama iki küçük örnek vereyim; dünyaya kurutmalık incirin yüzde 90’ını Türkiye sağlıyordu. Menderes Ovası’ndan sağlıyordu. Menderes Ovası son on milyon senede iki kilometre batmış dağa ve üzerinde ova oluşmuş. Faylarla batıyor yani üç santimetre beş santimetre batıyor. Her batışında ova tekrar dolduruluyor Menderes Nehri ile. İnanılmaz verimli bir ova meydana geliyor” diyor.
Bütün depremlerin kırıklarının aşağıdan ovayı beslediğini belirten Yılmazer, “Binlerce mineraller gönderir, izelementler gönderir. Ve bunlar aynı zamanda toprağı havalandırır, onu oksijenize etmek demektir bu. İşte bu verimli ovaların tamamı fay ovalarıdır” diye belirtiyor.
‘Deprem haritaları 1960’tan beri biliniyor’
Depremlerin oluşabileceği yerlerin binlerce yıldır bilindiğini, ama santimetre mertebesinde ise 1960’tan beri bilindiğini söylüyor Yılmazer. “’Nerede yıkacağını bilmiyoruz, bu ovanın sınırı nedir’ diyemezsiniz çünkü MTA’nın haritaları ve ondan sonra geliştirdiğimiz bizim haritalar var. Bizim haritaları hiç saymayın, 1960’tan beri bu haritalar var” diye vurguluyor.
Yılmazer, “Emperyalist güçler 1914’ten 1945’e kadar böl parçala yönet taktiğiyle bu ülkeyi sömürgeleştirmeye çalışmıştır. Fakat daha sonra bunun yetmediği anlaşılınca bu sefer de ovalarını yok edip ‘aç bırak, el avuç açıp yalvarsın’ taktiğini uygulamaya başladı” diyor.
‘Bir halkı aç bırakırsan o halk bir paket makarnaya oy verir’
Bir ülkenin ovalarının, onun sofrası, gıda ambarı olduğunu söyleyen Yılmazer, “Onu elinden alırsan, o insanları o ülkeyi aç bırakırsın. İlk önce tabii ki ezilen halkı aç bırakırsın. Halkı aç bırakırsın. O halk da bir torba makarnaya oy verir. Bu onun suçu, ayıbı değil. Esas suçlu emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileridir” diyor. Yılmazer, aydınların halkı yeterince aydınlatmadıklarını ve hükümetlerin sadece mevcut makamlarını koruma peşinde olduklarını söylüyor.
‘Biz nerede yıkıp nerede yıkmayacağını biliyoruz’
Yılmazer, depremin nerede yıkıp nerede yıkmayacağını bildiklerini söylüyor. Yıkacağı yerlerin ovalar olduğunu ve buraların tarım alanı olarak kullanılması durumunda ne can ne de mal kaybı olmayacağını belirtiyor. Aynı zamanda sağlıklı bir yaşam alanının da oluşacağını söylüyor. Yılmazer, Pazarcık için asrın depremi diyen profesörlerin çıktığını oysa bu depremin 7,6 büyüklüğüyle Kocaeli depremiyle aynı olduğunu ifade ediyor. Kocaeli depreminde Kocaeli yamaçlarında tek bir evin camlarını dahi kırmadığını, 250 kilometre uzaklıktaki Tekirdağ Ovaları’nı yıktığını söyleyen Yılmazer, “İstanbul’un hiçbir noktasına dokunmadı. Avcılar’ı, Beylikdüzü’nü yıktı. Avcılar’ın 40 yıl önceki ismi Göltarla’ydı. Beylikdüzü’nün kurulduğu yer ise Ördek Gölü. Bu gölü kurutup üzerine yapı yapıyorlar. Çekmece’nin adına bakıyorsunuz Sazlık. Buraları kurutup ev yaparsanız yıkılır tabii. Girmeyin oralara” uyarısında bulunuyor.
‘Hani Pazarcık asrın depremiydi?’
22 Mayıs 1960 yılında Şili’de yaşanan depremi hatırlatan Yılmazer, “O ülke tamamen And Dağları üzerine kurulmuştur. Okyanus kabuğu kıtanın altına girince 200 kilometrelik kıyısını yukarı kaldırıyor. O kaldırdığı yerin arkasında Arjantin Ovaları var. Arjantin ovalarını yıkıyor ama Şili’de hiç can almıyor. Şili’ye 16 bin 800 kilometre uzaklıkta yeri yıktı, ama Şili’de öldürmedi” diyor. Yılmazer, Şili depreminin Pazarcık depreminden 587 katı enerji çıkarttığını söylüyor. Şili depreminin 62 sene önce olduğunu belirterek, Pazarcık depremine asrın depremi diyenlerin doğru söylemediğine vurgu yapıyor.
Kuraklık ardından yağış fazlalığı!
Pazarcık depreminde can kaybının fazla olmasının sebebini şöyle açıklıyor Yılmazer: “Bu kadar çok öldürmesinin nedeni ise Kocaeli 17 Ağustos’ta oldu ve kuru dönemde oldu. Ama her yerde böyle değil Sakarya Nehri’nin geçtiği yerler zaten sulaktı. Ev bırakmadı zaten. Kuru mevsim olmasına rağmen nehir nedeniyle ıslaktı. Ama Pazarcık depreminde o bölge nasibini almıştı yağıştan. Kurak geçti geçti, son iki hafta yağış fazla oldu.” Yılmazer şu uyarıda bulunuyor: “Tarım için kullanın ovaları, sofranız olarak görün o zaman yaşasın Anadolu’nun depremleri. Depremlerin olması gerekir yoksa üzüm olmazdı, incir, enginar olmazdı.”
‘Ovaya giren hem insan hem doğa hem de Anayasa katilidir’
Yılmazer, yeni bir yapılaşmaya gidileceğini ve tekrar aynı yerlerin kullanılmasından korktuğunu söylüyor. Depremin sadece ovada yıktığını tekrarlayan Yılmazer, “Ovaya giren katildir. Hem insan hem doğa hem de Anayasa’nın katilidir. 1961 Anayasa’mızın 43, 44, 45, 46’ıncı maddeleri ovaları tarım dışında kullanamazsın” diye vurguluyor.
Yılmazer, bu durumda aydınlara, kendisine yurtseverim diyenlere, bilimi ve sanatı önceleyen bütün insanlara ırk ayrımı yapmadan tüm insanlık için ciddi görevler düştüğünü söylüyor. Yılmazer son olarak, “O açıdan yeni yapıların ovaların dışına çıkarılması için birlikte çalışmak zorundayız” ifadelerini kullanıyor.
Serhat News
