“Elinde delil olan yargıya başvursun, yoksa safsatadan ibaret kalır” Kılıçdaroğlu SADAT’ın merkezine gitti ve “Burası terörist yetiştiren bir kuruluş” dedi… SADAT’ın hakkındaki iddialar yanıtları neler?
28 Şubat darbesinin 15. yıldönümünde, 28 Şubat 2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde bir savunma şirketinin kuruluşu ilan edildi. O şirket Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin kısaltması olan SADAT’tı. Şirketin öncü kuruluşu ise, 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) atılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan eski askerlerin 2000 yılında kurduğu Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER). Bu derneğin 7 kurucusu da 28 Şubat’ta Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla TSK’dan zorunlu emekli edilmişti. Derneğin ilk genel başkanı emekli albay Prof. Dr. Ahmet Alper’di. 2004 yılında yapılan kongrede bu derneğin başkanlığına ismi tartışmaların odağı olan bir isim, emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi seçildi. Tanrıverdi, bir süre Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı da yaptı. Tanrıverdi, ASDER başkanlığı görevini 5 yıl boyunca sürdürdü. 2009’da dernek başkanlığına yine emekli bir tabip albay olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan seçildi. Dernek kurulduğu günden itibaren YAŞ kararlarının yargı denetimine açılmasını, her alanda başörtüsü serbestliği getirilmesini ve vatandaşlara kimliklerinden dolayı baskı yapılmamasını talep etti. 2012 yılına gelindiğinde ASDER çatısı altındaki birçok isim ticari bir şirket olan SADAT’ta buluştu.
SADAT’ın neden kurulduğunu Tanrıverdi açıkladı
SADAT’ın kurucularından Adnan Tanrıverdi, şirketin kuruluş motivasyonunu şu sözlerle açıklıyor:
“TSK’ya mensup bir grup general, askeri bir uçakla Bosna Savaşı’nın etkilerini yerinde görmek amacıyla Bosna’ya gönderildi. Muvazzaflık dönemimim son aylarında ben de 10 kişiden oluşan bu kafilede yer almıştım. Uzun süren hava yolculuğumuz sırasında, kafile başkanımız korgeneral, bir olaydan bahsetti. ABD’li bir özel savunma danışmanlık şirketi, Genelkurmay Başkanlığımıza müracaat ederek, TSK’ya mensup bir muvazzaf subayın kendi şirketlerinin bünyesinde görev yapmasına müsaade edilmesini istemiş. Ne görev yapacağı sorulduğunda da ‘Herhangi bir görev yapması gerekmez. Bizimle birlikte olması yeterli’ cevabını almışlar. Sonradan öğrenildiğine göre de söz konusu özel savunma danışmanlık şirketinin, merhum Aliya İzzetbegoviç’e Bosna Ordusu’nun teşkil, eğitim ve donatısını üstlenmek istediklerini bildirdiğinde, rahmetli Begoviç, ‘Türkiye ‘evet’ derse kabul ederim’ demiş.”
Genelkurmay’ın, ABD’li savunma şirketinin talebini kabul ettiğini aktaran Tanrıverdi sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Şaşırmıştım. TSK’nın imkanı dahilindeki bir meselenin, amacı belli bir Batılı şirkete bırakılmasının, bağımsızlığını kazanma yolundaki dost ve Müslüman Bosna’nın Batı tarafından kontrole alınmasına Türkiye tarafından yeşil ışık yakılması anlamına geleceğini düşündüğümden, yabancı askeri savunma danışmanlık şirketinin Türkiye tarafından akredite edilmesini uygun bulmamış ve birlikte olduğumuz heyete de düşüncemi ifade etmiştim.” Bosna’da yaptığı incelemelerde, ormanlarla kaplı ve dağlık bir arazi yapısına sahip olan Bosna’nın yeni ordusunun söz konusu şirket tarafından zırhlı birlik ve tankların hakim olduğu bir yapıya büründürüldüğünü aktaran Tanrıverdi, “Halbuki Bosna Silahlı Kuvvetleri’nin, komando ve uçar birliklerden oluşması gerekirdi. Ama bu birliklerin oluşturulmasının maliyeti daha az olacağından, özel ve şirket ve arkasındaki ülkenin çıkarlarına uygun olmayacaktı. Bu hatıram beni, Batı emperyalizminin kontrolündeki özel savunma şirketlerini yakından incelemeye sevk etti. Bu alan Batı tarafından sömürülerine alet olarak kullanılmıştır. Bu durum, bizim omuzumuza bir sorumluluk yüklemiştir” ifadelerini kullanıyor.
SADAT aslında ne yapıyor?
SADAT’ın Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, SADAT’ın faaliyetlerini, Defense Here için şu sözlerle anlattı: 60 civarında ülkeye hizmet sunmaya çalışıyoruz. Çok geniş bir çalışma alanımız var. Özel kuvvet eğitimi ve yetiştirmesiyle ilgili uzmanlık konularımız, çeşitli eğitim paketlerimiz var. Ülkenin özel kuvvetlerinin durumunu tespit edip uluslararası standartlarla arasındaki farkı ortaya koyup raporluyoruz. Bu eksikliklerini gidebilmeleri için çözüm önerilerini ortaya koyup bu öneriler üzerinden yürütülebilecek çalışmaları çözüm paketleri halinde sunuyoruz. Arkasında uygulama noktasında da yardımcı oluyoruz. Gerekirse özel askeri birlikleri sıfırdan inşa ediyor, eğitim ve spor tesisleri oluşturuyoruz.
Askeri casusluk iddialarına SADAT’ın yanıtı: Danışmanlık hizmetlerinden önce Türkiye devletine bildiriyoruz
TSK’da görev almış subay ve astsubayların bu eğitimlerle TSK’ya ait sırları başka ülke ordularına aktardığına ilişkin iddiaları sorduğumuz Tanrıverdi, Independent Türkçe’ye şunları söyledi:
“Bünyemizde görev alan emekli subay ve astsubaylar yıllarca orduya başarıyla hizmet eden uzman isimler ve neyin askeri casusluk kapsamına girdiğini, neyin girmediğini biliyor. Söz konusu eğitim ve danışmanlık faaliyetlerinden önce Cumhurbaşkanlığı’na, Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları ile Milli İstihbarat Başkanlığı’na yazılı olarak bilgi veriyoruz. Eğer olumsuz bir yanıt alırsak bu hizmeti söz konusu ülkeye vermiyoruz. Şimdiye kadar olumsuz bir yanıt aldığımız çalışma olmadı. Birilerinin elinde bizim askeri casusluk yaptığımıza ilişkin bilgi varsa bunu delilleriyle birlikte yargıya taşısınlar. İddialar safsatadan ibaret. Bu yapılan sadece bir karalama kampanyasıdır. Türkiye’nin zararına olabilecek herhangi bir faaliyetimiz yok.”
SADAT’ın herhangi bir eğitim kampı olmadığını ifade eden Tanrıverdi, şirketin çatışma bölgelerinde faaliyet göstermesinin de söz konusu olmadığını belirterek, “Şirket, kişilere ya da örgütlere hizmet vermiyor. Uluslararası alanda devletlerin resmi güvenlik kurumlarının malzeme ve kadro planlama danışmanlığını yapıyor. Sunulan hizmetler arasında, Özel Güvenlik Kanunu kapsamında bir faaliyet olan ‘özel güvenlik hizmeti’ yok. Ayrıca şirket bünyesinde herhangi bir eğitim verilmesi söz konusu değil. Şirket, faaliyetlerinde TSK imkanlarından da faydalanmıyor ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı herhangi bir kamu kurumuna hizmet vermiyor, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı herhangi bir kamu kurumundan faydalanmıyor. Yurtiçinde herhangi bir faaliyetimiz bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.
Özel askeri şirketler dünya genelinde yıllardır faaliyette
Dünya genelinde, ülkelere savunma alanında danışmanlık hizmeti veren, hatta devletlere savaşlarda kullanmaları için dış kaynaktan savaşçı temin eden özel askeri şirketler var.
ABD için Afganistan ve Irak’ta, Rusya için Suriye, Ukrayna ve Libya’da savaşan paralı savaşçılar bu şirketlerin personeli. Bu şirketler, özel mülkiyet korumadan askeri üs yönetimine, yardım konvoylarının güvenliğinin sağlanmasından istihbarat ve lojistik eğitimlerine kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Bu sektörün başat müşterisi ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD). ABD, Irak savaşı boyunca 100 özel askeri şirkete 53 milyar dolara yakın ödeme yaptı. Irak’taki savaş görevlerinde 20 bine yakın özel askeri şirket personeli çalıştı. Birleşik Krallık merkezli bir özel askeri şirket olan Sandline, hükümetin onayıyla askeri darbeye maruz kalan Sierre Leone’da bir karşı-darbe için çalıştı. Vietnam Savaşı’nın ardından faaliyet alanları genişleyen bu şirketler şimdilerde film yapım şirketlerinden bankalara kadar eğitim ve istihbarat hizmeti götürüyor.
Hukuk, özel askeri danışmanlık şirketleri için ne söylüyor?
Avukat Abdullah Üsame Ceran, “SADAT’ın web sitesine ve Ticaret Sicil Gazetesi’ne baktığımızda Savunma Sanayi’nin hizmet sektöründe faaliyet gösteren, devletlerin silahlı kuvvetleri ve iç güvenlik teşkilatlarına savunma ve güvenlik alanında know-how transferi, danışmanlık hizmeti sunan bir şirket olduğunu anlıyoruz” diyor.
5201 ve 5202 sayılı kanunlara aykırı bir faaliyetin söz konusu olmadığını ifade eden Ceran, “Keza uluslararası mevzuatlarda da SADAT ve aynı alanda faaliyet gösteren diğer şirketlerin faaliyetlerini engelleyen bir hüküm mevcut değil. Dolayısıyla SADAT ve aynı alanda faaliyet gösteren diğer şirketlerin faaliyetlerini yasaklayan bir norm ne iç hukukumuzda ne de taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde bulunmamaktadır. İç hukuk mevzuatımız, savunma sanayi hizmet sektörü alanında yasaklayıcı değil, regüle edici konumdadır. Ayrıca unutulmamalıdır ki Savunma Sanayi alanında kurulacak herhangi bir şirket, Ticaret Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nın onayına ve denetimine tabidir. Dolayısıyla devletin ilgili makamlarının onayından geçmeden böyle bir şirketin faaliyet gösterme imkan ve ihtimali yoktur. Devletin ilgili makamları ise yürürlükteki mevzuatlara göre denetimleri gerçekleştirir” değerlendirmesinde bulundu.
SADAT’ın faaliyetlerinin ise başka ülkelerde faaliyet gösteren özel askeri şirketler kadar büyük olduğuna yönelik bir veri bulunmuyor. Şirket hakkındaki iddialar, şirketin ‘kapsama alanından’ çok daha büyük görünüyor.
Harp okulu mülakatlarına SADAT giriyor iddiası
İddialardan biri SADAT yöneticilerinin bir dönem Harp Okulları mülakatlarına girdiğiydi. Bu durum, Tanrıverdi’nin 15 Temmuz’un ardından Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanlığı’na getirilmesiyle ilişkilendirilmişti.
Bu iddiaya Milli Savunma Bakanlığı (MSB) şöyle yanıt veriyor: “Personel temini için kurulan fiziki yeterlilik ve mülakat komisyonlarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) görevlendirdiği sivil beden eğitimi öğretmenleri ile MSB temsilcisi, emekli asker üye, kuvvet komutanlığı temsilcisi, MEB ve Sağlık Bakanlığı’ndan görevlendirilen sivil psikologlar görev yaptı. Mülakat komisyonu üyeleri kura ile belirlendi.”
Muhalefet partileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, çeşitli zamanlarda SADAT için Meclis Araştırma Komisyonu kurmak için önerge verdi ya da soru önergeleri iletti. Bir kısmı hala gündemde olan bu araştırma önergeleri kabul edilmezken, soru önergelerine ise yanıt gelmediği görülüyor.
Bu durum, SADAT üzerinde gezinen “sır perdesinin” dağılmasının önüne geçiyor.
HDP: Bize saldıranların SADAT elemanları olduğuna dair kanaat var
Geçen yılın son haftalarında, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, 20 vekilin imzasıyla bir teklif sunmuştu. Teklifte, SADAT’ın yurtdışında yürüttüğü faaliyetlere ilişkin iddiaların araştırılması talep ediliyor ve “Milli güvenlik tehdidi oluşturabilecek sorunların önlenmesi amacıyla komisyon kurulması” isteniyordu. Teklif, Sedat Peker’in SADAT’ın Suriye’deki örgütlere silah ve mühimmat gönderdiğine ilişkin iddiaların hemen ardından gelmiş ve gerekçesinde şöyle söylenmişti: “Bu kuruluşun, El Kaide’nin Suriye kolu olan El-Nusra ve benzeri terör örgütüne silah gönderdiğine ve militanlarını eğittiğine dair iddialar gündeme gelmiştir. Ayrıca bu kuruluşun resmi internet sitesinden ‘suikast tekniği’ ile ‘gayri nizami harp’ hizmetleri verdiğini duyurması, toplumun güven içinde yaşama beklentisini ciddi şekilde yaralamakta ve endişeye sevk etmektedir.” Kaya, 2015’teki Silvan ziyaretinde TSK ve Emniyet mensubu olmayan, üzerinde “Cundullah, Esedullah” yazılı yelekler giyen, saç ve sakalları kırlaşmış ve “tekbir getiren” ekipler tarafından gerçek mermilerle saldırıya uğradıklarını söylemiş ve iddialarını şöyle sürdürmüştü: “O gün, bir vatandaş yaşamını kaybetmişti. Bölgede bu ekipler hakkında, komutan ve komiserlerin çok endişeli yaklaşımlarına ve hatta ‘Kim olduklarını bile soramadıklarını’ ifade ettiklerine şahidim. TSK ve emniyet güçlerinin de haricinde, hatta içlerinde Türkçe konuşmayan, yabancı elemanların da olduğu bu ekiplerin SADAT elemanları olduğuna dair güçlü kanaat vardır.”
CHP: SADAT kampta militan eğitiyor
Bir başka önerge, CHP’li Refik Eryılmaz tarafından çok sayıda CHP milletvekilinin imzasıyla iletilmişti.
Önerge metninde, SADAT’ın Suriye’deki çatışmalara katılmak üzere 2 bin 800 militanı eğittiği, bu eğitimler için TSK sahalarının kullanıldığı, Körfez ülkelerinden ve örtülü ödenekten ayrılan kaynakların Suriye muhalefetine ulaştırıldığı, gerilla harekatı, sokak savaşı, sabotaj, suikast gibi konularda eğitim verildiği belirtiliyor ve SADAT Başkanı’nın Deniz Kuvvetleri’nin Gölcük’teki Ulaşlı Kampı’nda, Suriye’ye gönderilecek eylemcilerin eğitimi için keşif yaptığı, kampın Suriye’ye yönelik eğitim faaliyetleri için erken boşaltıldığının öne sürüldüğünü kaydetmişti.
Eryılmaz şunları belirtmişti:
“Bu iddialar, ülkemizin ulusal güvenliğini tehlikeye sokan ve ülkemizi silahlı gruplara yardım ve yataklık yapan bir ülke konumuna düşürmektedir.”
İYİ Parti liderinin iddiaları soruşturuldu, Akşener’in ifadesine başvuruldu, delil bulunamadı
Benzer iddialar İYİ Parti lideri Meral Akşener tarafından da dillendirildi.
2018’de Sözcü gazetesine konuşan Akşener, SADAT’ın Konya ve Tokat’ta silahlı eğitim kampları kurduğunu duyduklarını söylemiş ve araştırılmasını istemişti. Bu açıklamanın ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı ve açıklamada bahsedilen şehirlerin başsavcılıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazılar yazıldı. Ankara’ya gönderilen yazılarda söz konusu kamplarla ilgili delilin bulunmadığı bildirildi.
Soruşturma kapsamında Akşener’in de ifadesine başvuruldu. Akşener savcıya şunları söyledi:
“Eski içişleri bakanı olduğum için zaman zaman bürokratlar ve sivil kesimden insanlar önemli gördükleri konuları benimle paylaşır. Sosyal medyada da eli silahlı sivil kişilere ait görüntüler gördüm. İsmini açıklamayacağım bir kamu görevlisi silahlı eğitim kampına ait olduğu iddiasıyla fotoğraflar getirdi. Fotoğrafları bana getiren kişi bunları geri götürdü, dolayısıyla elimde bir fotoğraf yok. Bu kampların hangi ilçelerde olduğunu bilmiyorum. “
Kılıçdaroğlu’nun SADAT “baskını”
Bunca büyük iddianın ve takipsizlikle sonuçlanan soruşturmaların ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun hapis cezasının Yargıtay’ca onanmasından bir gün sonra SADAT’ın İstanbul’daki merkezinin önüne gitti. Burada bir basın açıklaması yaptı. SADAT’ın “terörist yetiştiren bir kuruluş” olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, “Türkiye asla paramiliter kuruluşlara teslim edilmeyecektir. Seçim güvenliği önemlidir” dedi.
Daha önceki iddialar yargıya taşınmıştı
SADAT, daha önce bu tür iddialarla ilgili yargıya başvurmuş ve açtığı davalarda tazminat kazanmıştı. SADAT’a tazminat ödemesine hükmedilen isimler arasında “SADAT, TSK’yı, parti silahlı kuvvetleri haline getirmeye çalışıyor” diyen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, “SADAT’ın 150 bin milisi var” iddiasında bulunan yazar Hüseyin Kahveci, SADAT’ın ordu ve yargıda örgütlendiğini öne süren gazeteci Erk Acarer ve bu şirket için “Kontrgerilla Merkezi, İslamcı Gladyo” nitelendirmesinde bulunan Aydınlık gazetesi de bulunuyor.
SADAT, özellikle Kılıçdaroğlu’nun ani “baskınıyla” uzun bir süre daha gündemdeki yerini koruyacak gibi duruyor.
Kaynak: Independentturkish
(sg)