Türkiye’de medya kurumu sahipliğinde “hükümetle ilişkili olanların oranı” hep yüksek olmuştur[1]. Bu hafta kamuoyuna yansıyan bir araştırmanın sonucuna göre “iktidar ile ilişkili sermaye gruplarının” fonladığı medya kuruluşlarının güvenirlik düzeyinin daha düşük olduğu açığa çıktı. Ayrıntılı incelenmesi gereken Reuters Enstitüsü’nün bu araştırmasına göre[2]; “son 10 yılda yazılı-görsel medyadan dijital-sosyal medyaya doğru bir eğilimin olduğu, mobil üzerinden habere erişim oranlarının yükseldiği, haberlere duyulan güvenin son 5 yıl içinde daha da azaldığı” ve Türkiye’nin basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke içinde 158. sırada olduğu bir kere daha vurgulanıyor.
Ulusal düzeyde olan bu durumun (Sahiplik/Sermaye-Dijitalleşme-Güven sorunları) yerel yansımasının da olduğu bilinmelidir. Özellikle bölge illerinde “kayyum reklamcılığı” ile geçinen bazı “duyuru sitelerine” belediyeler üzerinden, halkın bütçesinin aktarıldığı ve bu süreçte neredeyse hiçbir hizmet sunmadan “iliştirilmiş bir medya yapısının” oluşturulduğu bir düzen kurulmuştu.
2016-2024 döneminde birçok yerde yerel/ulusal basına ve gazetecilere karşı sistematik bir saldırı, kısıtlama ve sindirme girişimi oldu, yüzlerce gazeteci işsiz bırakıldı, bir o kadarı gözaltı-soruşturma ve fiziksel saldırı tehdidine maruz kaldı. Halen tutuklu olan onlarca gazeteci var. Yüzlercesi hakkında hukukdışı iddialarla yargılamalar devam ettiriliyor. Türkiye “gazetecilerin sokak ortasında dövdürüldüğü bir ülke” haline getirildi. Bu koşullarda iktidarın kullandığı “gazeteci görünümlü” değerlendirmesi ile örtüşme riski olmasına rağmen bazı “yandaş gazetecilerin” toplumsal muhalefete karşı bir söyleme hizmet ettikleri ifade edilebilir. İşini, meslek onurunu koruyarak yerine getirmeye çalışan gazeteciler haksız-hukuksuz bir muameleye, gelirsizliğe, imkansızlığa ve işsizliğe maruz kalırken “iliştirilmiş medya profesyonelleri” ise “plazalarında” iktidarın “yüzyıl mucizelerini-gaz çıkarmalarını” övmekle meşguldü. Geldiğimiz aşamada bu mucizeden, memura-emekliye yoksulluk, asgari ücretliye zamsızlık, gençliğe işsizlik ve geleceksizlik çıkmışsa da Orwell’in Hayvan Çiftliği’ndeki “Koyunlar” gibi “meleme işlerini” aksatmayanlar hala var!
31 Mart seçimlerinin bir sonucu da “bu haksız kazanç silsilesine bir sille vurmak” olmuştur. Birçok yerde özellikle belediyeler üzerinden finanse edilen “iktidar medyasının” bir anda “fonsuz kalma riskiyle” karşı karşıya kaldığı ve seçim sonuçlarını bu yönüyle de “beğenmediği” açığa çıktı. Yenişafak “Gazetesi’nin” Amed Büyükşehir Belediye’si hakkında geçtiğimiz ay yayınladığı bir haberin[3] arka planında, “yeni belediye yönetiminin bu kuruluşa kayyum döneminde verilen ödeneği kesmesi” olduğu iddia edildi. Benzer bir durum da Van’da Ziya T. isimli site sahibine, Van BŞB üzerinden yapılan ödemelerin astronomik düzeyde olmasıyla açığa çıkmıştı[4]. Yıllarca kayyum hizmetlerini övme misyonunu yerine getirmek dışında “bir arşiv” oluşturmayan “kalemşörler/ iliştirilmiş medya kuruluşları” bir anda büyük bir gelir kaybına maruz kaldılar. Hem bu “haksız gelir” kaybının verdiği öfke hem de kendilerine tanımlanan “özel misyon gereği” iliştirilmiş medya mensuplarının üslup ve tarz sorunu giderek artmaktadır.
Bu yazı kapsamında Van’da, Ziya T. isimli site sahibinin köşe yazılarında Van’daki halkın seçtiği belediye eş başkanlarına hitaben yazdığı “saygısız ve ölçüsüz” ifadeleri derlemeye çalıştım. Meslek etiğinden haberdar herhangi bir gazetecinin bu üsluba onay vereceğini sanmıyorum. Benzer ifadelerin onda birini herhangi bir eleştiri bağlamında ifade eden herhangi bir gazeteci, sosyal medya fenomeni veya
[1] https://turkey.mom-rsf.org/tr/bulgular/siyasi-iliskiler/
[2] https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/2024-06/DNR%202024%20Final%20lo-res-compressed.pdf
[3] https://www.gazeteduvar.com.tr/diyarbakir-buyuksehir-belediyesinden-yeni-safak-hakkinda-suc-duyurusu-haber-1697707
[4] https://mezopotamyaajansi.net/tum-haberler/content/view/241368
sıradan bir yurttaşa “Adalet Bakanlığı’nın ölçüleri ile adalet ve yasalar” hatırlatılırken söz konusu DEM partili seçilmişler ve bölge seçmeninin iradesi olunca “bu pespaye dilin ve ifadelerinin zembereği kaçıyor.”
Burada ifade ve basın özgürlüğünün istismarından öte bir durum söz konusudur. Söz konusu kişi ve benzeri kişiler siyaseten, hukuken ve ahlaken savunulamayan kayyum rejiminin altyapısını oluşturmak amacıyla bir “ön-saldırıcı işlevini” yerine getiriyorlar. Seçim sonuçlarıyla gördüğümüz üzere halkta bir karşılıkları olmasa da “kayyumun beslediği sektörlerden beklentisi olanlara, mavi boncuk dağıtan” bu iliştirilmiş gazetecilik, halk iradesinin temsilcilerine karşı, aşağıdaki saygısız ifadeleri pervasızca kullanıyor ve bu konuda ne kamuoyu ne diğer basın emekçileri ne de “ülkenin ahlak bekçileri” gereken reaksiyonu göstermiyor.
Son köşe yazısından mülhemle başlıkta “Pişkin Ziya” dediğimiz Ziya T. Van BŞB ve ilçe belediye eşbaşkanlarını her yazısında “Yalan söylemekle”, “terörle ilişkilendirmekle” “şiddetle ilişkilendirmekle” beis görmemektedir. Kendisinin “Belediye üzerinden Milyonyer” olduğu açığa çıkan bu kişinin gerçekten de pişkince, seçilmiş belediye eşbaşkanlarına saldırmasının hukuk ve etik içinde izahı yoktur. “Adeta bir itibarsızlaştırma daktiolusu” gibi çalışan Ziya T.’nin ve benzerlerinin toplumda nicel ve nitel bir karşılığının olmadığını; seçim sürecinde neredeyse tüm tespitlerinin temelsiz çıkmasıyla ve site-sosyal medya etkileşim verilerinden görebiliriz. Bunların söyledikleri “yalan, iftira ve karalama faaliyetlerinin” neredeyse tümü “halkın sandığına çarpmış” ve hesapları fena çuvallamıştır!
Ancak söz konusu bu şahıs-lar Van halkının 2-3 Nisan’da gösterdiği demokratik tepkiyi “Vandallıkla” özdeşleştirmekten de geri durmuyor. Halbuki yüzbinlerce Vanlının demokratik öfkesi, büyük bir olgunlukla sokağa yansımış ve ülke demokrasi tarihi, ilave bir kara lekeden halkın iradesiyle kurtulmuştur. Tanımadığı onbinlerce insana “vandal ve terörist” diyebilen bu kişilikler iktidarın koruma şemsiyesi altında aslında topluma hakaret etmektedir. Van’da halk iradesini korumuştur, gerekirse yine koruyacaktır.
Kendi “kişisel görüşlerini kamuoyu böyle diyor” diye her yazısında ifade eden Ziya T.’nin isabetsiz tespitleri ile dolu olan internet sitesinin amacı, DEM partinin anti-propagandasıdır. Çünkü DEM partinin seçim kazanması, bu zevatın haksız kazanç musluklarını kesmiştir. Kendi ikbalinin altın dönemi olarak gördüğü kayyumluk rejiminin yeniden gelmesi için bir kamuoyu oluşturmaya çalışan bu kişiliklerin “yalan habercilik uzmanı” olduğunu çok rahatlıkla ifade edebiliriz. Burada “yandaş gazeteciliğin yandaş yargı korumasında olduğu gerçeği ile de karşı karşıyayız”. Aslında “istediği herkese terörist-vandal-yalancı diyebilen bir gazetecilik” toplumu terörize etmektedir. Ulusal kanallarda Nedim Ş’nin ve benzerlerinin bu misyonunu Van’da Ziya T’nin üstlendiğini ifade edebiliriz.
Ziya T’nin sitesinden “yalan habercilik” örneği olarak verebileceğimiz “Yandaş Personel Alım Listesini Açıkladı” başlıklı haber, Ziya T’nin “hakaret tarzını” anlamak amacıyla da incelenmeye değerdir. Belediye yönetiminin bir mahkeme kararı gereği yerine getirmek zorunda kaldığı bu işe alımları “Sözde mülakat, yalan, sözde sınav sonuçları, yandaş alımı” gibi ibarelerle haberleştirme girişimi Ziya T’nin genel söylemini örneklemektedir. Olağan bir işleyişi bile DEM parti karşıtlığı üzerinden haberleştirmesi “bu kişiliğin misyonunun” bir parçası olarak görülmelidir.
Van yerel ve genel seçimleri ile ilgili neredeyse hiçbir öngörü ve değerlendirmesi doğru ve tutarlı çıkmayan Ziya T. “Geçmişte HDP’ye oy veren seçmenlere çağrı!” başlıklı yazısında bölge seçmeninin kime, neden oy vermeyeceğini açıklarken, ne kadar üstenci olduğunu gösteren birçok ifade yazmıştır. Mübarek kendisini çok akıllı “HDP seçmenini ise tavsiyelerine muhtaç görüyor olacak ki” zahmet etmiş de böyle bir yazı çiziktirmiş değil! Neredeyse bütün yazılarını “Halkı kandırarak başladıkları görevleri, gerçekler ortaya çıktıktan sonra nasıl sürdürecekleri ise merak ediliyor.” cümlesiyle tamamlayan Ziya T.’ye göre “halk seçimlerde kandırılmış” oluyor. Bu merakla daha çok pişkin pişkin yazmaya devam edecek gibi!
Ziya T. ve benzeri kişilikler “ne halkı tanır, ne de halk iradesini tanır” dolayısıyla halkın seçimiyle görevlendirdiği belediye idarecilerine, meclis üyelerine, eşbaşkanlarına saygılı bir üslupla yazmalarını ve hatta uygun bir üslupla eleştirmelerini beklemek beyhude bir çaba olur. Onlar kendilerini fonlayacak idareleri meşru görür ve gerisi teferruattır.
Bu zevatın sorunu, bilgi eksikliği değil misyonu yerine getirememe kaygısıdır. “Sipariş misyon ve kendini efendilerine beğendirme kaygısı” bu zevatın en temel motivasyonu ve iş yapma ilkesidir. Yoksa yüzbinlerce insanın oy verdiği bir belediye eşbaşkanına “yalancı-terörist-pişkin” demek hadsizliğini gösteren bu “ithal-misyoner ve ‘van ile alakası olmayan ama van’la görevli gazeteci” en az herkes kadar gerçekleri biliyor! Kendi ofislerinde, kendilerinden istenilen misyona hizmet etmek için “ne talep ediliyorsa kalemlerinden onu kusan” “bütçenin bu karadelikleri” bu memleketi çok sevdikleri için ya da iddia ettikleri gibi çok milliyetçi oldukları için değil “dünya malı için bu kadar çirkefleşiyorlar”.
Yaptıkları işin gazetecilik olmadığını, “bir propaganda borazanı” olduklarını da en iyi onlar bilmektedir. Nafile çabalar, beyhude gürültüler olsaydı bu yazıyı yazmaya gerek kalmaz, bu kadar vaktinizi almazdık. Bu borazanları “sahibinin sesi” diye dinlemek ve ona göre muhatap almak gerekir.
Bu kapsamda belediye eşbaşkanları ve yöneticiler Ziya T. ve benzeri zevatın her hakaret ve iftirasını tüm yandaşlık durumuna rağmen yargıya taşımalıdır. Çünkü bu zevatın dili konjonktüreldir ve dünkü kalemşörlerin bugün nerede olduğu yarın nerede olacağı bu ülkede hep tartışmalı olmuştur. Bu algı çarklarına karşı toplumun doğru bilgilendirilmesi amacıyla kamuoyu doğru bilgilendirilmelidir. Hakkari’de kayyım atanmasını “dosyası temiz biri yalanına” sarılarak izahat getirmeye çalışan bu zevata karşı “şu basit sorunun etkisi gibi” tetikte olmak lazım. Peki “Belediye meclisi içinden neden seçim yaptırılmadı/yaptırılmıyor?” Dert adaletin yerini bulması değil; yerel-yandaş-iliştirilmiş sektörlerin iktidar lehine semirilmeye devam ettirilmesi olunca Hayvan Çiftliği’nde herkes rolünü oynuyor.
Siz siz olun! Nerede bir kayyımperest görürseniz bilin ki bu rejimden bir şekilde nemalanıyor! Ziya T. ve benzerlerindeki gibi bu perestlik belli hadleri aşıyorsa; bilin ki ölçüsüz bir nemalanma var ve bu nafile ciyaklamanın nedeni de odur!
Van Belediyeleri hayali programlar için Ziya Türk’e para aktarmış!