1. Haberler
  2. Özel
  3. Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kendini fark ettiği günden sonra defalarca ifşa tehditlerine ve saldırılara maruz kalan LGBTİQ+ bireyi E., ailesinin ‘hasta’ teşhisini doktorunun ‘hastalık değil’ demesiyle yendiğini söyleyerek, yaşamının artık her anının mücadele içerisinde geçtiğini belirtiyor.

LGBTİQ+’lar hayatın her alanında yaşadıkları baskı ve uğradıkları saldırılarla gündeme geliyor. Oysa gördüklerimizin veya okuduklarımızın arka perdesinde yaşanılan bambaşka hayatlar var. Varlıklarını keşfetme anından ‘ifşa’ veya kendilerini açıklayana kadar neler yaşadıklarını bilemiyoruz. Aile ortamından arkadaş çevresine iki kimlikli yaşam mücadeleleri, aralarında kurdukları dili (Lubunca) ve toplum içinde kendilerini var ettikleri ayrı bir topluluğu (Lubunya) LGBTİQ+’lardan dinleyerek öğrendik. Her dinleyişimizde hayatlarındaki zorlukları ve verdikleri muazzam mücadeleyi biraz daha anlıyoruz.

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - LGBTIQ4

Uzun yıllardır verdikleri mücadele sayesinde Metropol kentlerde kısmen daha rahat yaşayabilen LGBTİQ+’lar, Ortadoğu ve Türkiye topraklarının iç kesimlerinde sürekli ölüm ile burun buruna yaşamak zorunda bırakılıyor. Defalarca ölümle tehdit edilen ve saldırılara uğrayanlardan biride küçük yaşta toplumun ‘öteki’si olduğunu hisseden İ.E.

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - LGBTIQ2

Birkaç gün önce Adana’da Onur Yürüyüşü’nde gerçekleşen polis saldırısında LGBTİQ+’ları savunan Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca’ya kamuoyunda tepkiler gösterilmiş, tepki gösterenler arasında HDP’li olduğunu iddia edenlerde yer alıyordu. Oysa E, politik mücadelesi nedeniyle defalarca ifşa tehlikesi ve gözaltı saldırılarına maruz kalmış biri. Her LGBTİQ+’ların yaşadıklarının benzerini yaşayan E, hayatının kısa bir özetini Serhat News’e anltıyor.

‘Hemcinsime aşık olursam ağır cezalar alacağım anlatıldı’

Kendisini bildi bileli farklı hissettiğini söyleyen E, çocukluğunda toplumun kendisine yönelik davranışlarını ilk olarak anlatmaya başlıyor:

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - LGBTIQ3

“Cinsel yönelimim ve cinsiyet kimliğimle ilgili ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın, toplumun, dinin, okulun, sistemin öğrettikleri dışında farklı hissediyordum. Çocukken özel güçlerim varmış gibi hissediyordum. Ve bunu saklamayı bir görev olarak görüyordum. Doğduğumuz andan itibaren bize hep bir şeyler kodlanır. Eğer penisiniz varsa mavi kıyafetler giydirilir size, kimliğinize cinsiyet olarak erkek ibaresi yazarlar. Eğer vajinanız varsa pembe kıyafetler giydirilir size, kimliğinize cinsiyet olarak kız ibaresi yazarlar. Bununla birlikte başlar baskılar. Din meselesi ne yazık ki üzerimizdeki en büyük baskı aracı. Dinde dünyaya iki cinsiyet geldiği söylenir. Adem ile Havva biri kadın biri erkek. Başka da bir cinsiyet yoktur. O nedenle çocuk yaştan itibaren din aracılığıyla size anlatılanlar eğer karşı cins dışında başka bir ilişki yaşarsanız en büyük ağır cezalar alacağınız söylenir. Bu da sizi sürekli korkutur ve içinize kapanmanıza neden olur. Çocukluğum hep cehenneme gitme korkusu ve travmalarıyla geçti.”

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - WhatsApp Image 2023 07 17 at 13.38.34

Baskılara sessiz kalmayı tercih etti ancak geri adım atmadı

Ailesinin muhafazakâr olduğunu ve bundan kaynaklı kendisini kapatmak ve gizlemek zorunda olduğunu belirten E, aile yapısını ve kendisine yönelik sergiledikleri davranışlara da dikkat çekiyor. Çocukluk sürecinde kibar olmasından kaynaklı sürekli olarak ‘Erkek ol, adam ol, erkek gibi davran, sert ol, kavgacı ol, kaba ol’ şeklindeki baskılara maruz kaldığını kaydediyor. E., “Bir aile düşünün çocuğunun kibar olmasına karşı çıkıyor ve onu kaba saba bir çocuk olarak büyütmek istiyor. Çünkü ‘erkeksen’ eğer ‘güçlü’ olmak zorundaydın. Dayımlar ava gittiğinde beni de zorla gönderip tüfekle keklik, tavşan gibi masum hayvanları avlamamı isterlerdi. Ben gitmek istemeyince de ‘adam ol’ derlerdi. Hayvan avlamak istememem cinsiyet kimliğimden dolayı değildi tam tersi insani vicdani duygularımdan dolayı gitmek istemezdim. Kavgacı bir çocuk olmadığım için ailem tarafından yine baskı görürdüm. Bu baskılara karşı sessiz kalmayı tercih ettim hep. Ama bir adım geri atmadım” diyor.

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - LGBTIQ5

‘Hayatım hep mücadele ile geçti’

Çocukluğunda mahalle arkadaşlarıyla da bir takım sorunlar yaşayan E., “Kız gibi davranma erkek ol’ cümlesini onlardan da duyduğunun altını çiziyor. Bu sözlerin çocuklar tarafından üretilmediğini kaydeden E., ailelerin çocukları bu ifadelerle zehirlediğini ifade ediyor. Okul sürecinde de bu baskıların değişmediğini dile getiren E., o süreci ise şu sözlerle anlatıyor: “Orada da benzer baskı ve şiddet hem öğretmenler hem de öğrenciler tarafından devam ediyordu. Sadece bana karşı değil kibar olan, nazik olan, ince sese sahip olan erkek çocukları da bu baskılara maruz kalıyordu. Belki de çoğu eşcinsel veya trans değildi. Ancak bir erkek çocuk modeli belirlenmişti dünya düzeninde. O erkek çocuğu modeli dışına çıkıyorsan kaba saba bir çocuk değilsen her türlü baskıya maruz kalabiliyordun. Ama hep mücadele ile geçti hayatım. Doğduğum cinsiyete ait hissetmiyordum kendimi. Kadın olarak hissediyordum. Ancak doğduğum beden hiç bana ait değil. Hem o erkeklik organlarına hem de erkeklik duygularına kendimi ait hissetmiyorum. Bunu hep böyle hissettim. Kimseye bir şey sormadım, kimseden bir şey görmedim. Ben böyle hissettiğim için böyleydim.”

‘Lise döneminde kimlik edindim’

Lise döneminde politik bir kimlik edindiğini ifade eden E., daha çok okuyup daha çok araştırdığını ancak LGBTİQ+ meselesine dair bir araştırma yapmadığını söylüyor. Lise yıllarında kimliğini daha açık yaşayıp kimliğini daha çok savunan E., psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. E., “Kimseye bir zararım yoktu kendi halimde yaşıyordum. Ama farklı olmam bu düzende bana herkesin şiddet uygulamasını açık kılıyordu. Bana da bu saldırılarla mücadele etme yöntemleri geliştirmem gerekiyordu. Bir gün lisede bana her türlü şiddet biçimini uygulayan bir erkeğe tüm okulun önünde ön savunmamı kullandım. O kişi okulun en tehlikeli öğrencilerinden biriydi. Daha önce defalarca okul idaresine şikâyet etmeme rağmen o öğrenci ile ilgili herhangi bir yaptırım uygulanmamıştı. Hayatta kalma içgüdüsü bireye güç veriyor. Bir gün okul çıkışı yine beni taciz edince kendimi kaybettim ve öz savunmamı kullandım. Okulun çoğu bu olaya şahit olunca bir daha kimse kolay kolay bana yaklaşmadı. Akran zorbalığı pek çok LGBTİQ+ öğrenciyi korkunç etkiliyor. Birçok öğrenci bu baskı ve şiddetten kaynaklı okulu bırakmak zorunda kalıyor. Üniversiteye geçtiğimde durum biraz daha iyiydi benim için. Arkadaşlarım genellikle politik ortamdan öğrenciler olduğu için LGBTİQ+ sorununa karşı mücadele eden bir arkadaş çevresiyle arkadaşlık ilişkilerim vardı. Hala çoğuyla iletişim halindeyiz” diyerek yanında olan arkadaşlarının ve onu anlayan bir çevreye sahip olduğunu belirtiyor.

Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele - LGBTIQ1

‘Bütün aile toplanıp beni öldürüp öldürmemeyi tartışıyordu’

E.’nin lise döneminde kimliği ‘ifşa’ olduktan sonra uzun bir süre eve hapsediliyor. Fiziksel ve psikolojik şiddette ailesi tarafından maruz bırakılan E., ‘hastalık’ adı altında aile tarafından ‘tedavi’ için psikologla görüştürülüyor. E, o süreçleri şu sözlerle dile getiriyor: “Okula göndermediler telefonuma el koydular. Bütün aile toplanıp beni öldürüp-öldürmemeyi tartışıyordu. Bu baskılara dayanamayıp öldürecekler korkusuyla bir gece fırsat bulup evden kaçtım. Artık bu şehirde yaşayamazdım. 6 ay ailemden uzak bir şehirde çok büyük zorluklar altında yaşadım. O süreçte bir kuzenimle iletişimimi koparmadım. Sonra araya politik kesimden kişiler girince ailem öldürme fikrinden vazgeçti. Ancak tedavi olmam koşuluyla… O zamanlar tedavi olabileceğime inandım. Geri döndüm ailemin yanına. Beni bir psikoloğa götürdüler. Bir yıl boyumca psikolojik terapi aldım. Psikoloğun yaptığı hiçbir şey yoktu. İlk seansımızda ona ‘Tedavi olacak mıyım geçecek mi bu içimdeki duygular’ diye sorduğumda ‘Seni tedavi edeceğim bu alanda uzmanım’ demişti. Ben de inandım saf gibi. Bir yıl boyunca sadece benim hayat hikayemi anlatmamı istedi. Ben de doğduğum andan o güne hatırladığım aklıma gelen ne varsa hayatıma dair her şeyi anlatıyordum. Anlattıklarım şeyler karşısında kafasını sallayıp yalandan not alıyordu. Bir yılın ardından anlatacak başka bir şeyim kalmayınca susmaya başladım.”

‘Bu sorunları yaşamamak için tedavi olmayı kabul etmiştim’

Kendisinde bir ilerleme olmadığını fark eden E., “Sıra herhalde psikologdadır. Anlatacaklarım bitti o beni tedavi eder” diye düşünüyor. E., psikologla geçen diyaloğu şu şekilde anlatıyor: “Ama ne yazık ki öyle olmadı. Psikoloğa ‘Eee tedavi ne zaman başlayacak?’ diye sorduğumda aldığım cevap beni şok etmişti. Bana ailemin tedavi olmam için psikoloğa çok ısrar ettiklerini, onun da bu ısrar üzerine kabul ettiğini, aslında bu durumun bir hastalık olmadığını haliyle de bir tedavisinin olmadığını, beni konuşturup anlatıp rahatlamam için bu yöntemi seçtiğini söyleyince çok sinirlenmiştim. Gerçekten bu içimde yaşadıklarım bir hastalıksa ve tedavisi varsa tedavi olup heteroseksüeller gibi olması gereken bir hayat yaşamak istiyordum. Çünkü bu dünya benim bir erkeğe âşık olmama karşıydı. Ömrüm boyunca bir erkekle özgür bir aşk yaşamayacaktım, el ele sokakta gezemeyecektim, aileme arkadaşlarıma sevgilimin bir erkek olduğunu rahatlıkla söyleyemeyecektim, evlenemeyecektim… Bu sorunları yaşamamak için tedavi olmayı kabul etmiştim. Ancak bilimde bile LGBTQİ+ olmanın bir hastalık olmadığı 1990’lı yıllarda açıklanmış, ispatlanmış, Dünya Sağlık Örgütü o yıllarda eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkarmıştı.”

Polisten tehdit: Seni ailene ‘ifşa’ ederiz

Rapordan sonra her şeyin daha rahat olabileceğini düşünen E., ailesinden gizli duygularını yaşıyor. Bu sefer de politik kimliğinden kaynaklı yaşamış olduğu gözaltılar gün yüzüne çıkıyor. E., “Fikirlerimi savunmak, onun için mücadele etmek her ne kadar anayasal hakkım olsa da ne yazık ki ülkemizde doğru düzgün hak, hukuk, adalet olmadığı için anayasal hakkımı kullanıp katılmış olduğum izinli basın açıklaması gerekçesiyle defalarca gözaltına alındım. Gözaltına işkenceye ve tehditte maruz kaldım. Polis beni her defasında aileme kimliğimi ‘ifşa’ etmekle tehdit ediyordu. Özel hayatımıza kadar giren bu hukuksuzlukla mücadele etmek de benim için o kadar kolay olmadı. ‘Ailem beni biliyor, sizi ne ilgilendirir özel hayatım?’ diye sorduğumda sürekli bana ‘ailen seni bilmiyor, bu ahlaksızlığı durdurmamız lazım’ diyorlardı. Polisin beni koruması gereken yerde tam tersi can güvenliğimi riske atacak adımlar atacaklarını söylüyorlardı. Hem neyin ahlaksızlığı yapmışım?” diye sormadan geçemiyor.

E., basına hitaben, “Siz hiç haberlere bir eşcinselin bir kadın ya da erkek öldürdüğünü gördünüz mü? Hayır çünkü böyle bir haber yoktur. Ya da bir eşcinselin birine tecavüz ettiğini okumamışsınızdır. Kendi küçük dünyalarımızda kendi hayatlarımızı yaşamak isterken insanların sırf renklerimiz farklı diye bize her türlü taciz, şiddet, tecavüz, katliamı hak görmeleri insanlık dışı bir durumdur” hatırlatması yapıyor.

Hayatta kalmak için mücadele ettiklerini yineleyen E., birçok LGBTİQ+ arkadaşlarını kaybettiğini dile getiriyor. E., “Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle ailesi, arkadaşı, sevgilisi tarafından öldürülen arkadaşlarım oldu. Belki bir gün ben de öldürüleceğim. Ama ölene kadar onurlu bir şekilde yaşayacağım boyun eğmeyeceğim. Hasta, sapkın, günahkar değilim. Kimsenin evinde, malında, hayatında gözüm yok. Sakin bir hayat yaşamak istiyorum o kadar” talebinde bulunuyor.

‘LGBTİQ+ özgürlük mücadelesi insan hakları mücadelesidir’

E., son olarak, “LGBTİQ+ özgürlük mücadelesi insan hakları mücadelesidir. Özellikle son süreçte iktidar tarafından LGBTİQ+lar sürekli hedef alınıyor, ayrımcılığa maruz kalıyor. Bugün LGBTİQ+ları kendine insanım diyen herkesin savunması lazım. Bu mücadeleye sahip çıkmak lazım. Eğer gökkuşağının renkleri karartılırsa ülke karanlığa dönecek. İlerde bizi zorlu bir süreç bekliyor. Onur Haftası ürüyüşlerinde LGBTİQ+lar pek çok şehirlerde yürüyüşler yaparak yüzlerce gözaltı vererek bu saldırılara karşı mücadele edeceklerini bir kez daha gösterdiler. Şimdi kendine insanım diyen herkesin de bu mücadeleyi desteklemesi ve büyütmesi lazım” çağrısında bulunuyor.

Serhat News

Tepki Ver | sinirli1
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
1
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Tüm yok saymalar ve tehditler karşısında rengarenk bir mücadele
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir