Hafta içinde Van Büyükşehir Belediyesi tarafından istihdam edilmek üzere 33 işçi alımı yapıldığını ancak başvuru yapan ve mülakata giren 318 kişiden sadece bir kişinin alındığını, 32 işçinin tamamen dışarıdan alındığını yazdığım için Van Büyükşehir Belediyesi cevap hakkını kullandı ve yazılı açıklama ile iddialara yanıt verdi.
Öncellikle böylesi bir konuda daha önce hiç yapmadıkları bir şeyi yaparak kamuoyuna açıklama yapma gereğini duymalarını belediye açısından oldukça önemli bir gelişme olarak görüyorum ve buna vesile olduğum için kendime de teşekkür ediyorum.
Çünkü sosyal medyada o paylaşımı yapan bendim.
Onları, kanunlara riayet etmeye çağırdığım için bana kızıyorlar. Ne yapayım bilmiyorum ki, onlara ‘kanunlara uymayın’ desem mutlu mu olacaklar.
Gerçi kanuna aykırı biçimde atanmış kayyumlardan, kanuna riayet etmelerini beklemek size safiyane bir davranış olarak görünebilir, ama biz orada dönen dolapları yazmakla mükellef insanlar olduğumuzdan mütevellit yazmaya devam edeceğiz.
Yapılan personel alımının; adil, şeffaf ve hakkaniyet içinde yapılmamasına ilişkin paylaşımımı hemen ‘örgüte’ bağlamışlar, vallahi bravo!
Zaten bu ülkede kim, “Yolsuzluk yapmayın, torpil yapmayın” dese ‘Terörist’ oluyor. TMK sözlüğüne baktım böyle bir terör tanımı yok ama mevcut iktidar ve yandaşları bir element uydurmuşlar.
Personel alımında usulsüzlük yapılıyor, biz bunu yazdığımız zaman ‘Bölücü Gazeteciler’ oluyoruz.
Van Büyükşehir Belediyesi açıklamasında diyor ki: “Bölücü terör örgütüne yakınlığı ile bilinen bazı sözde basın yayın organları ve sosyal medya hesaplarında paylaşılan”
Ve bu açıklamayı yazan ne yazık ki Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanı. Gazeteciler Cemiyeti başkanı, basın danışmanı olduğu belediyede bunu yazabiliyor.
Neyse ki bu konularda çok duyarlı biri değil, yoksa belediyeden cemiyete geçer orada da “Belediyenin gazetecilere yönelik hedef gösterici bu açıklamasını kınıyoruz” da diyebilirdi (!)
Personel alımında gerçekleşen usulsüzlüğün üstünü bile örgüt yorganıyla örtmeye çalışıyorlar.
Bu akıl ve zekâlarını Van’a harcasalardı, Van çoktan Paris gibi bir kent olabilirdi.
Açıklamayı okuyan VBB değil de, Genelkurmay Başkanlığı yazılı açıklama yapmış sanır. “Bölücü Terör örgütü” diye kesin vurgularla biten bir açıklamadan söz ediyorum.
Açıklamayı okurken bir an, “Son gazeteci kalana kadar, gazetecilerle mücadelemiz kararlılıkla devam edecek” diye yazacak endişesine kapıldım.
Bütün gazeteciler sussun istiyorlar. “Bu memleketin tapusu sizin ama kullanma hakkı bize ait. Tepe tepe kullanacağız, işimiz bittiğinde çekip gideceğiz, sakın karışmayın” diyorlar.
Hiçbir eleştiriye tahammülleri yok, reklam verip ayarttıkları bazı gazeteciler gibi onları övmemizi bekliyorlar.
Her bir kayyumun, daire başkanının, bazı müdürlerin dört maaş aldığı bir yerde konuşmamızı elbette istemezler. Geçen hafta içinde hepsinin hangi maaşı nereden aldığını tek tek açıkladım, bir tanesi çıkıp da “Yalan söylüyorsun, benim maaşım bu kadar” diyemedi, diyemezler. Çünkü aksini iddia ettikleri halde ben ispatlamaya hazırım.
72 bin TL maaş alan kayyum, işçilere yüzde 2 zam yaptı. Bunu söylediğim zaman ben ‘Bölücü terör’ onlar ‘Vatansever’ oluyorlar.
Zamanın birinde köylünün biri şehrin Valisine ulaşıyor ve onu köye davet ediyor. Vali de şehrin ileri gelenlerini yanına alıp gidiyor. Köylü, bir otobüs adamı görünce rengi atıyor ama artık yapacak bir şey yoktur. Cömert köylümüz elinde avucunda ne varsa yediriyor, içiriyor, kuzu çeviriyor, pilavlar getiriyor ama şehirli doymuyor. Tavukları da kesiyor, pişiriyor ama şehirli yine doymuyor. Ballar, kaymaklar geliyor, şehirli yiyor yiyor ama hâlâ ‘Daha yok mu’ diye bakınıyorlar. Köylü ne yapacağını şaşırıyor, valinin yüzüne bakıyor, vali bir şey desin diye ama vali hiç oralı olmuyor.
Köylü sonunda diyor ki: “Vali Bey hoş geldiniz sefalar getirdiniz, yediniz, içtiniz helali hoş olsun ama benim artık size pişirip verebileceğim hiçbir şey kalmadı. Ama derseniz su kaynatın, yıkanırsınız.
İşte budur bizim hikâyemiz
