“Van direnişi”, “Van yaklaşımı”, “Van tarzı”, “Van gibi karşı koymak”, “Van çizgisi”, “Berxwedana Wanê” gibi belirlemeler özellikle Kürt siyasetinde yer edinmeye başlayan başat kavramlar olmaya başladı.
Bilindiği üzere bunun kaynağı da 31 Mart Seçimleri sonrasına dayanır. O günlerde, “Mazbata zaptı” ile ortaya çıkan ve krize dönüşen süreçte Van’da boy veren direniş ve konsensüse vurgu yapan belirlemelerdir bunlar.
O dönem kimselerin beklemediği tarzda Van’da bir direniş ve sahiplenme ortaya çıkmış ve halkın iradesi sonuna kadar sahiplenilerek mazbatanın, halkın seçtiğine verilmesi sağlanmıştı.
Van’ın o gün ortaya koyduğu direniş ve konsensüse ilişkin çok fazla şey yazılıp çizilmedi. Sadece siyasetçiler, meydanlarda toplanan kalabalık kitleye hitaben yaptıkları konuşmalarda “Bijî Berwxedana Wanê” dediler, ötesi yok!
Onun dışında ne direnişin nedeni araştırıldı, ne işin içinde kimlerin yer aldığı üzerinde duruldu!… Direnişin görünmeyen tarafı hakkında bir fikir yürütülmediği gibi, en önemlisi de halkın neden öylesi bir direniş sergilediği, bir anda en az 500 bin kişinin neden sokağa çıktığı konusunda herhangi bir araştırma yapılmadı, anladığım kadarıyla bunu yapmak da kimselerin aklına gelmedi!
Oysa o gün açığa çıkan irade ve direniş sadece bir mazbata meselesi değil, çok daha ileri bir durumdu. Ancak siyasi öncüler maalesef bunu es geçtiler! Es geçtikleri gibi, kalabalık meydanlarda halka hitaben söylenen süslü kelimelerden bir tanesi haline getirerek sıradanlaştırdılar!
Peki Van direnişi veya “Berxwedana Wanê”nin nedeni neydi, insanlar neden sokağa çıktı?
Hiç kuşku yok ki işin merkezinde mazbata gaspı vardı ve halk buna karşı sağlam bir duruş sergiledi. Fakat burada hemen bir parantez açmak gerekiyor; o gün tepkisini gösteren, mazbatanın asıl sahiplerine verilmesi sonrasında en az 500 bin kişinin sokağa çıkarak kent merkezini hınca hınç doldurması, salt Dem Partililer ile sınırlı bir olay değildi!
O gün Van iradesinin tecelli etmesine deliler gibi eğlenerek kutlayanlar da sadece Dem Partililer değildi!
Evet, ezici çoğunluk Dem Partiliydi. Fakat Dem Partili olmayanlar da vardı.
Burada okuyucunun şu soruyu sorması en doğal hakkıdır: Dem Partililerin çıkıp da deliler gibi kutlama yapması anlaşılırdır da, onların dışındakilerin çıkıp elde edilen başarıyı kutlaması nasıl izah edilebilir?
Aslında meselenin püf noktası tam da burasıdır!
Çünkü kayyım rejimi de, kayım rejimi ile yönetilmek de sadece Dem Partililerin değil, tüm Vanlıların canına tak etmişti! Sadece canlarına tak etmekle de kalmamış, canlarına okumuştu!
Nedeni şu; peş peşe yaşanan iki yıkıcı deprem de bile Van göç vermemişken, gidenlerin ezici çoğunluğu geri dönmüşken, kayyım rejiminin hakim olduğu 8 yılda Van ciddi düzeyde göç vermeye başladı! Deprem sürecinde bile Van eğitimi, Van ekonomisi, Van istihdamı sonlarda yer almazken, hatırı sayılır bir noktada dururken, kayyım rejiminin hakim olduğu 8 yılda Van dibin dibini gördü.
Küçük, mutlu bir azınlık haricinde hemen herkes partisinin program ve projeleri ile birlikte seçimlerde yarışmasını, iktidar olan partinin hesap vermesini, ondan hesap sorulmasını, sonraki seçimlerde ise başarısız olanlardan hesap sorulmasını, hesap verilmesini istemekteler.
Oysa ne hesap soran var, ne de hesap veren var.
Kaç tane Dem Partiliden bizzat duydum: Şu kayyım olmasaydı da bizim parti bu kez kazanmayaydı!
İnsanlar hizmet bekliyor, insanlar yaşam konforlarının artmasını bekliyor, en önemlisi de insanlar artık normalleşmek istiyor, seçim yarışının, seçilmişler arasında olmasını bekliyor.
O gün Vanlıların tabiri caizse kıyameti koparmalarının temel nedenlerinden bir tanesi de buydu!
Bundan dolayıdır dedik, çılgınca eğlenen sadece Dem Partililer değildi! Hatta işi daha da ileri götürelim, o gün sokağa çıkarak çılgınca eğlenen AKP’liler de var! Çünkü kayyım dönemi onların partilerini de bitirme noktasına getirmiş! Ve diğer parti ve görüşler…
Meseleyi Dem Parti’ye getirecek olursak…
Dün Dem Parti PM toplantısı yapıldı. Toplantı sonrası bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Yayımlanan sonuç bildirgesinde, “Van Direnişi” iyi bir yer edindi.
Ancak gelin görün ki konuya yaklaşım bana kalırsa biraz sıkıntılıydı. “Van direnişi”nden söz edilirken, “Halkların ortak mücadelesi”, “Emek ve Demokrasi İttifakı’nın ortak mücadelesi” gibi kavram ve belirlemelerle “Berxwedana Wanê” izah edilmeye çalışılmış, “Ortak mücadele sonucu” gibi ibareler araya sıkıştırılmış, açıkça ifade edilmese de olay ile uzaktan yakından alakası olmayan kimi parti ve gruplara “paye” çıkartılmış, “kahraman”laştırılmıştı! Dediğimiz gibi, açıkça ifade edilmemişse de böylesi bir okuma mümkün!
Halbuki o parti ve grupların, “Berxwedana Wanê” ile uzaktan yakından ilgi ve alakaları yoktu! Tek ilgi ve alakaları, halkın sokakta olduğu dönemde Van’a gelmeleri, rüyalarında bile göremeyecekleri bir kitlenin karşısına çıkarak konuşma yapmalarıydı!
Bu tarz bir yaklaşım, kimi megalomani kişiliklerin, “Biz Dem Parti için Şırnak’tan aday çıkartmıyoruz” demelerinin önünü sonuna kadar açıyor! Fazla tevazu, en vasat insanlara bile neleri söylettiriyor!
Evet, Van’da kendiliğinden bir ittifak, hatta konsensüs oluştu! Ama bunun içinde ‘Onlar’ yoktu! Van halkının büyük acılar ve bedeller sonucunda anlayış birliğine vardığı bir konsensüs ve ittifak vardı!
Kim ne derse desin bu ittifak ve konsensüsün doğal öncüsü de Abdullah Zeydan’dı! Fakat üzülerek belirtelim, Zeydan da geride kalan 3 aylık zaman diliminde tam anlamıyla misyonunu oynayamadı! O gün sokaklara çıkan ve ekranlar başında “Berxwedana Wanê”ye destek veren belki de bir milyon insan, Zeydan üzerinde hemfikir oldu ve kentin içinde bulunduğu olumsuz durumdan çıkması için ona yetki verdi! Zeydan bunun farkında mı bilinmez ama Dem Parti’nin bunun farkında olmadığı kesin!
Sonuç olarak; kentler ittifak ve konsensüs ile büyür ve gelişir! Bu dönem de ittifak ve konsensüs dönemidir. Bunun için Dem Parti’nin bundan sık sık bahsetmesi, bu yönlü adımlar atması, arayışlar içerisinde olması olumludur ancak bana kalırsa yöntemi eksik ve yetersizdir.
Genel ittifaklar olabileceği gibi, kentlerin de kendilerine has ittifak ve konsensüsleri olabilir.
Önemli bir nokta da şudur:
Her ittifak veya konsensüs illaki seçim endeksli olacak diye bir şey yok. Kimi ittifak ve konsensüsler kangrenleşen sorunların aşılmasına yönelik olur. Kimileri kalkınmaya, kimileri eğitime, kimileri de başka sorulara endeksli olabilir. Bu anlamda oldukça zengin ve yaratıcı ittifak ve konsensüslere açık olmak ve bunu sonuna kadar hayata geçirmek her kese kazandırır.
Van’ın dinamiklerinin gerçek anlamda öncülük ettiği, “Berxwedana Wanê”nin temel perspektifi de buydu! Eğer Van halkı, tüm gücüyle ortaya çıkıp aynı anlayış ve konsensüs ile bir araya gelip, “Berxwedana Wanê”yi inşa ettiyse ve bu Zeydan’ın etrafında kenetlenme ile olduysa, kimse kusura bakmasın, Zeydan bundan sonraki süreçte hiçbir şey olmamış gibi davranamaz! Daha da ileri götürürsek, Zeydan buna öncülük etmek, kangrenleşmiş sorunların çözümünde ortak iradeyi inşa etmek ve siyaset üstüne çıkmak zorundadır. Görevi olsun veya olmasın, sorunların aşılmasına öncülük etmek, görüşü, düşüncesi, fikri, zikri ne olursa olsun herkese gitmek ve Van’ı içinde bulunduğu talihsiz durumdan çıkması için elinden geleni yapmak durumundadır. Gerisi, sadece Zeydan ve Dem Parti’ye değil, tüm Van’a kaybettirir.
Son not: Van’dan çok sayıda belediye başkanı ve meclis üyesinin, bir derneğin programı kapsamında yaklaşık 10 gündür İstanbul’da bulunmasını kim nasıl izah edebilir? Hayırdır, Van sizleri kesmiyor mu?
Serhat News