Van Müzesi’nin 7-9 Eylül 2022 tarihlerinde ev sahipliği yapacağı Urartu sempozyumuna bölgede aktif olarak çalışan Urartu uzmanı Doç. Dr. Erkan Konyar davet edilmedi.
Dünyanın en çok Urartu eserini barındıran Van Müzesi’nde 7-9 Eylül 2022 tarihinde “Urartu ve ötesi: Demir Çağı yaylalarında gelişim ve etkileşim” adlı sempozyum gerçekleştirilecek. Sempozyum, Urartu’ya dair verilerin ve görüşlerin bir araya getirilerek, yeni bakış açıları kazandırmasını amaçlıyor. Gazete Duvar’dan yer alan bilgilere göre, Çok sayıda akademisyenin bulunduğu davetli listesinde, 27 yıldır bölgede aktif olarak Urartu çalışan Van Kazısı eski başkanı Erkan Konyar ve ekibindeki hiçbir kazı üyesinin adı geçmedi. Ayrıca listede, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde Urartu üzerine çalışan bazı akademisyenlerin de adı yer almıyor.
Sempozyumu düzenleyen akademisyen ve bürokratlardan oluşan kurul, 2019 yılına kadar Urartu başkentini kazan ve yakın zamanda “Urartu-Doğuda Değişim, Yüksek Yaylanın Başkenti: Van” ve “Urartu: Aşiretten Devlete” kitaplarını yazan Doç. Dr. Erkan Konyar ve beraberinde 10’un üzerinde akademisyeni sempozyuma davet etmedi. Sempozyuma davet edilmeyen bir akademisyenin aktardığına göre kurul üyeleri bununla da yetinmeyip çeşitli üniversitelerde Urartu üzerine çalışan bazı akademisyenleri de sempozyumda istemedi. Sempozyum öncesi yapılan hazırlık toplantısında kurul üyelerinin bahsi geçen akademisyenlerin adını tek tek zikrederek, “bu kişiler kırmızı çizgilerimiz” dedikleri de iddialar arasında.
‘Yılların emeği bir çırpıda yok ediliyor’
Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Doç. Dr. Erkan Konyar, ötekileştirmenin 2019 yılında sosyal medyadaki arkeolojik kazı paylaşımları gerekçe gösterilerek, kazı ruhsatının iptal edilmesiyle başladığını söyledi. Bu yapılanların akademide biat kültürünün en temel yansıması olduğunu dile getiren Konyar, kazı ruhsatının iptal edilmesi ile ilgili yasal süreci devam ettirmekte kararlı olduğunu ifade etti. Konyar, şöyle devam etti: “Birdenbire birileri çıkıp sen buralarda çalışamazsın diyebiliyor, işinizi zorlaştırıyor, kota koyuyor. Yılların emeği, sizinle çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tez ve proje çalışmaları bir çırpıda yok ediliyor. Benimle bilimsel çalışmalarını yürüten birçok genç bilim insanı da bu yaptırımlarla oldukça zarar gördü. Van Müzesi benimle çalışan yüksek lisans öğrencilerinin, tezleri ile ilgili müzede çalışma taleplerini defalarca reddetti. Bizzat bizim kazılarda ortaya çıkardığımız arkeolojik malzemeyi bile çalışmamıza izin vermediler”
‘Bizi kriminalize etmeye çalışıyorlar’
Bölgede siyasi iklimin en sert olduğu dönemlerde de çalıştığını aktaran Konyar, “Böyle bir anlayışla açıkçası ilk defa karşılaşıyorum. Bilimsel olarak yok edemedikleri bir yapıyı bu şekilde kriminalize edip yok etmeye çalışıyorlar. Kendilerini yargının yerine koyuyorlar. Korkunç bir durum bu… İşin bir diğer tuhaf tarafı sempozyum için konulan yasağın genel müdürlüğün isteği olduğunu söylemeleri. Eğer bu doğruysa, genel müdürlüğün bilimsel sempozyumlarda dahi böyle bir yönlendirmesinin bulunması ve bilim kurullarının bunu kabul etmesi diğer bir handikap. Bu konunun da açıklığa kavuşturulması gerekir. Sanırım genel müdürlüğün bilgisi dışında ismi kullanılıyor. Tabii asıl ürkütücü olan bu yapı içinde bilim insanlarının bulunması, buna alet olmaları. Kaldı ki Sempozyum Düzenleme Kurulu’nun niteliği de tartışmalı. Zira aralarında sadece bir kişi Urartu çalışmaları ile biliniyor. Diğerlerinin çalışma alanı Tunç Çağları” diye belirtti.
‘Doğduğumuz topraklarda bu muameleye maruz kaldık’
Sempozyuma davet edilmeyen Urartu uzmanı bir başka akademisyen, “Ne olup bittiği bilinmese de sempozyumun kendisine nasıl bir rol biçtiği ortadadır. Günümüz çekişmeli politik tartışmalarının ötesinde 2500 yıl önce yaşamış, güçlü bir medeniyet kurmuş ve şu an için ölü bir dil olan ve temsilcisi olmayan bir etnik, kültürel, siyasi yapı üzerine yapılan bu sempozyum, nasıl oluyor da arkeolojide bir ötekileştirmeye, ayrımcılığa neden olabiliyor?” diye sordu.
“İsminden ilk bakışta ülkemiz ve özellikle Doğu Anadolu Arkeolojisi için yararlı olduğu hissi uyandıran bu sempozyum, ülkemiz Urartu arkeolojisi için çalışan akademisyen ve uzmanları arasında bir ayrışma olduğunu gösteriyor. Bu sempozyumu düzenleyen kurul üyeleri, yıllardan beri başkent Tuşba’yı kazan inceleyen, burası ile ilgili yayınlar düzenleyen ve daha düne kadar bu alanda çalışan ekipten hiç kimseyi sempozyuma çağırmadı. Bu bir akıl tutulmasıdır. Kürtleri, Alevileri, muhalifleri ve kişisel husumetleri olan herkesi dışladılar. Bunun en acı tarafı ise kendi doğduğumuz topraklarda bu muameleye maruz kalmak! Bu durumu sempozyuma çağırdıkları Urartu üzerine çalışan yabancı akademisyen ve araştırmacılara nasıl izah edecekler? Acaba düzenleme ekibi üyeleri kaleyi gördüklerinde yıllarca beraber akademik paylaşımlarda bulundukları, o dışladıkları arkadaşlarını hatırlayıp hiç mi utanmayacaklar?”
‘Karar mercii düzenleme kurulu’nun ta kendisidir’
“Bölgede uzun yıllardır aktif olarak Urartu çalışan uzmanların davetli listesinde neden olmadıkları” sorusunu yönelttiğimiz Düzenleme Kurulu üyesi Erol Uslu, “Bilim Kurulu’nun aldığı bir karar var. İsimlerin oluşturulması konusu, tamamen Bilim Kurulu’nun bizim önümüze bırakmış olduğu bir listedir. Bilim Kurulu’nun kriterlerini ben sorgulayamam.” yanıtını verdi.
Telefonla ulaştığımız bir Bilim Kurulu üyesi ise, “Bu tip organizasyonlarda davetli listesine Sempozyum Düzenleme Kurulu karar verir. Biz sadece Düzenleme Kurulu’nun karar verdiği ve bize iletilen bildirileri yeterlilik açısından değerlendiririz. Kimi davet ettiler, kimi etmediler bizim herhangi bir bilgimiz olamaz. Bu konuda karar mercii, Düzenleme Kurulu’nun ta kendisidir “diye konuştu.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden ulaştığımız bir yetkili ise, “Biz hiçbir bilimsel sempozyuma müdahale etmeyiz. Genel müdürlüğün geleneğinde yoktur böyle bir şey. Bu konuda ne bir isim danışılmış ne de şu olsun bu olsun denilmiştir. Ki denilse bile biz bir sempozyuma kimin gelip gelmeyeceği konusuna karışmayız” ifadelerini kullandı.
Serhat News
(sg)