Kapatma davası nedeniyle seçimlere Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) listelerinde giren Halkların Demokratik Partisi (HDP) kesin olmayan sonuçlara göre 62 milletvekili çıkardı. HDP’nin 2018 seçimlerinde oy oranı %11,7’ydi. YSP ise 14 Mayıs’taki seçimlerde oyların yüzde % 8,8’ini alabildi.
HDP en çok Batı’daki metropollerde oy kaybetti. Doğu ve Güneydoğu’daki oylarını ise kısmen koruyabildi.
HDP yetkilileri, hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de genel seçimde “kilit parti” olacakları görüşündeydi.
Bazı araştırmalarda HDP’nin %10-12 bandında oy alacağı tahmin edilirken, parti yetkilileri 7 Haziran 2015 seçimlerinde ulaşılan %13’lük oy oranını hedeflediklerini söylemişti.
Fakat HDP seçimlerde oy kaybetti, desteklediği Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerisinde kaldı. Cumhur İttifakı da Meclis’te çoğunluğu sağladı.
BBC Türkçe, HDP’nin seçimlerde aldığı sonucu Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Akademisyen Vahap Coşkun ve Yazar Cuma Çiçek ile değerlendirdi.
‘HDP’nin oyları TİP ve CHP’ye kaydı’
Vahap Coşkun’a göre HDP’nin ittifak tercihlerinden aday seçimlerine kadar pek çok strateji hakkında özeleştiride bulunması gerekiyor.
HDP’nin özellikle 2019 yerel seçimlerinden itibaren “CHP’ye son derece angaje bir siyasal söylem” yürüttüğünü söyleyen Coşkun, bunun Batı’da partiye oy kaybettirdiğini savunuyor:
“HDP bir nevi kendi seçmenlerinin elini CHP’ye oy vermeye alıştırdı ve CHP’ye oy veren seçmenler artık HDP’ye dönmedi, Batı’daki oy kaybının en önemli nedenlerinden biri bu.”
HDP’nin TİP ile yürüttüğü ittifak modelinin de çok tartışıldığını hatırlatan Coşkun, bu ittifak tercihinin de HDP’ye oy kaybettirdiğini belirtiyor:
“TİP’in bazı yerlerde kendi listeleriyle seçime girmesi ama ittifakın bir üyesi olması HDP’ye kaybettiren unsurlardan biriydi. Çünkü bazı noktalarda HDP adayları, TİP adaylarıyla yarışır hale geldiler. Bu hem HDP’den hem de diğer muhalefet partilerinden milletvekili eksilmesine sebebiyet verdi.”
Coşkun ayrıca seçim barajının %10’dan %7’ye inmesinin hem parti yönetiminde hem de tabanda rehavet yarattığını düşünüyor:
Baraj %10’ken hem HDP tabanında hem de yönetim kadrosunda seçimlere yönelik son derece sıkı bir çalışma olduğunu söyleyen Coşkun, “Tek bir oyun kaybolmaması için yoğun bir gayret gösteriliyordu” diyor.
Öte yandan Coşkun, HDP’nin barajı geçebilmesi için stratejik oy kullanan seçmenlerin de bu seçimde ‘Nasıl olsa baraj sorunu yok’ diyerek CHP ve TİP’e yöneldiğini düşünüyor.
Coşkun’a göre tüm bu konjonktürel sebeplerin yanı sıra HDP’nin “tüm toplumu kapsayıcı bir söylem üretmemek” gibi daha yapısal sorunları da bulunuyor.
Coşkun, “HDP, toplumun tamamına seslenebilecek bir dil ve politika üretme konusunda önemli problemler yaşıyor. Ayrıca aday seçimlerinde ve ittifak ilişkilerinde problemler var” diyor.
HDP’nin son birkaç yıldır salt iktidara ve Cumhurbaşkanı’na muhalefet üzerinden bir politik dil kurduğunu söyleyen Coşkun, “Bu politik dil kendi kemik tabanında karşılık bulsa da partinin farklı kesimlerden oy almasını ve oy havuzunu genişletmesini sağlamıyor. Burada önemli bir problem var ve HDP bu sorunla yüzleşmekten kaçınıyor” diyor.
HDP’nin yükseliş trendi sona erdi
Akademisyen Vahap Coşkun, HDP’nin hem ciddi manada oy kaybettiğini hem de partiye atfedilen siyasal anlamın zarar gördüğünü düşünüyor:
“Eğer iki ittifak da Meclis’te çoğunluğu alamamış olsaydı o zaman HDP gerçekten anahtar bir pozisyona oturacaktı. Ama Cumhur İttifakı’nın artık böyle bir gereksinimi yok. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nu desteklemesine rağmen onu seçtirmeye yetecek bir enerji de üretilemedi dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimindeki kritik rol de gerçekleşmedi. Bunlar HDP’nin kaybının daha fazla olduğunu gösteriyor. Kayıp sadece vekil ya da oy bazında bir kayıp değil, aynı zamanda HDP’ye atfedilen siyasal anlamda da bir kayıp var.”
“HDP’nin külahı önüne koyup düşünme zamanı. HDP’nin yükseliş trendi sona erdi, yani bu çok net bir şekilde görülüyor. Bölgede siyasetin renkleri arttı, farklı siyasal partiler boy göstermeye başladı, rekabet arttı. HDP’nin hem söylem hem aktör hem yapılanma hem ittifak ilişkilerini gözden geçirmesi gerekiyor.”
Milliyetçi partilerin oyları arttı
Kesin olmayan sonuçlara göre milliyetçi partilerin oy oranlarının ülke genelinde arttığı görülüyor.
Coşkun, HDP hakkında yapılan “kilit parti” değerlendirmelerinin milliyetçi muhafazakâr seçmen üzerinde etkili olduğunu belirtiyor:
“HDP seçimde kritik bir rol oynuyor, HDP artık merkezin asıl karar vericisi olacak, ‘HDP sadece cumhurbaşkanlığı seçimini değil parlamentoyu da yönlendirecek’ şeklinde bir politik söylem vardı. Bu politik söylem üst perdeden de dile getirildi. Bu söylem, özellikle milliyetçi tabanda bir hassasiyet yaratmış olabilir ve oyların milliyetçi partilere akmasını sağlamış olabilir.”
Muharrem İnce ve Sinan Oğan da seçim kampanyasında sık sık HDP’nin bu kadar merkezi bir role oturmasının “Türkiye için çok ciddi bir güvenlik tehdidi ve beka kaygısı” yarattığını ifade etmişti.
Coşkun, “Bu politik dil sahada bir karşılığının olduğu görüldü” diyor.
“Feragat siyaseti HDP’ye kaybettirdi”
Akademisyen ve yazar Cuma Çiçek, “Başkanlık rejiminin 50+1 dayatmasıyla birlikte” HDP’nin iki ana bloktan birini desteklemeye karar verdiği ve “feragat siyaseti” yürüttüğü görüşünde.
“HDP bu süreçte kendi siyasal taleplerini merkeze almaktansa bir genel demokratikleşme ufkunu merkeze aldı ve Kemal Bey’i desteklemeye karar verdi. Bu kararın kendisi HDP’nin siyasal öznelliğini zayıflattı” diyor ve ekliyor:
“HDP sürekli kendi önceliklerinden feragat eden, ittifak kurduğu aktörleri büyüten ama kendisi yerinde kalan bir siyasete dönüştü, en azından kitleler nezdinde böyle algılandı. Hem CHP hem de TİP’e alan sağlayan, kendi alanlarını kaybettiren, sorumluluk alan ama hak elde edemeyen bir partiye dönüştü.
“Otoriter rejimi kırmak ve demokratik bir alan açmak için ‘tarihsel sorumluluk’ gibi sürekli sorumluluk üstlenen ama kendi tabanının taleplerini ve haklarını güvenceye alamadığı bir politika izlendi.”
Çiçek, “TİP’in yükseldiği her yerde HDP’nin oyları düşmüş durumda. İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin, Adana, Hatay, Muğla, Aydın… Buraların tamamında HDP’nin oylarında düşüş ve TİP’te yükseliş var” diyor.
Çiçek, özellikle metropollerde daha önce HDP’ye oy vermiş kesimlerin bu seçimde TİP’i ya da CHP’yi tercih ettiğini ancak tam oranları bilmek için detaylı çalışmak yapmak gerektiğini söylüyor.
HDP: Hedeflerimizin gerisinde olduğumuz ortada
Dün HDP Genel Merkezi’nde düzenen basın açıklamasına HDP eş başkanları ve Yeşil Sol Parti’nin (YSP) eş sözcüleri katıldı.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Hedeflerimizin gerisinde olduğumuz ortada” dedi ve bunun bütün yönleriyle tartışılacağını söyledi.
Sancar, cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararıyla ilgili olarak da “Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili stratejik bir karar aldık. Bu karın seçmenimiz tarafından benimsendiğini ve hayata geçirildiğini görüyoruz. Bizim bu kararımız cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda Cumhur İttifakı lehine sonuçlanmamasını sağlayan en önemli unsur olmuştur” dedi.
YSP Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da partilerinin kısa sürede seçime hazırlanması ve tanıtımının yapılmasıyla ilgili zorluklar yaşadıklarını belirterek, “Yandaş medyanın uyguladığı sansür ve izolasyon ile zorluklar daha da arttı” dedi ve ekledi:
“Bunun yanı sıra yeni bir ittifakı örgütlemenin sahaya yansıyan dezavantajları ve HDP olarak, Yeşil Sol Parti olarak tek liste ve tek parti ile seçime girme ısrarımıza rağmen bu önerimizin hayata geçmemiş olmasının ortaya çıkardığı sonuçlar da seçim sonuçlarını belli düzeyde etkilemiştir.”
‘HDP, seçime dezavantajlı girdi’
HDP, 2018 seçimlerinde 67 milletvekili çıkarmış ancak daha sonra bu sayı bazı vekillerin tutuklanması da dahil çeşitli nedenlerle 57’ye inmişti.
Çiçek, HDP üzerindeki baskıların partinin kurumsal altyapısını zayıflattığını, HDP’nin bu nedenle seçimle dezavantajlı girdiğini söylüyor:
“Eski eş başkanları cezaevinde, 10 vekili tutuklu, bir o kadarı sürgünde, 10 bine yakın çalışanı cezaevinde olan bir parti…HDP, seçime girerken ana akım medyadan büyük ölçüde izole edilmiş ve terörize edilmiş durumdaydı.”
“HDP’ye selam vermek bile suç haline gelmiş gibi bir havayla seçimlere yaklaştık. HDP üzerindeki bu genel baskı, partinin kurumsal kapasitesini büyük oranda çökertmişti. Kurumsal altyapısı çok zayıf, binlerce çalışanı içeride, zaten üzerinde baskı olan bir hareket, iki bloktan birini destekleyince, bu destek seçmende heyecan yaratmadı.”
Serhat News