Van, uzun yıllardır siyasi gelişmelerin ve hukuki süreçlerin toplumsal dinamikleri doğrudan etkilediği şehirlerden biri oldu. Mazbata kriziyle başlayan son süreç, Van’ın siyasi ve sosyal atmosferini önemli ölçüde şekillendirdi.
Şimdi ise gözler, 11 Şubat’ta görülecek Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan’ın davasına çevrilmiş durumda. Bu karar, yalnızca bir bireyin siyasi geleceğini değil, kentin huzur ve istikrarını da doğrudan etkileyecek bir dönüm noktası olacak.
Bilirkişi raporu ve çürüyen iddialar
Abdullah Zeydan hakkındaki iddiaların, bilirkişi raporlarıyla çürütülmesi, hukuki sürecin seyrini değiştiren en önemli gelişmelerden biri oldu. Seçimlerin ardından yaşanan mazbata krizinde, halkın iradesi hiçe sayılmış ve Van halkının büyük bir tepki göstermesine neden olmuştu. Ancak daha sonra yaşanan gelişmeler, adaletin yeniden tesis edilmesi yönünde umutları artırdı. Şimdi ise bu davada verilecek karar, hukukun üstünlüğünün korunup korunmadığını test edecek bir ölçüt haline gelmiş durumda.
Mazbata krizinden sonra gelen huzur
Mazbata krizinin ardından Van’da suların durulması ve siyasi atmosferin nispeten daha stabil hale gelmesi, kentin en önemli kazanımlarından biri oldu. Uzun yıllardır siyasetin ve güvenlik politikalarının gölgesinde kalan kent, yerel yöneticilerin halk nezdinde meşruiyet kazanmasıyla birlikte daha istikrarlı bir döneme girdi. Neslihan Şedal ve Abdullah Zeydan yönetiminin halkta ciddi bir karşılık bulması, bu sürecin en önemli göstergelerinden biri. Bekir Kaya’dan sonra ilk kez bir belediye eşbaşkanının kent genelinde bu denli geniş bir destek alması, halkın yerel yönetimlerde değişime olan talebini de gözler önüne seriyor.
11 Şubat kararı neyi belirleyecek?
Van için kritik eşiklerden biri olan 11 Şubat duruşması, sadece hukuki bir karar olmanın ötesinde, kentin geleceğini doğrudan etkileyecek bir sonuç doğurabilir. Eğer mahkeme süreci adaletli bir şekilde sonuçlanırsa, Van’da yerel yönetimlerin otoritesi pekişecek ve halkın iradesine yönelik güven yeniden tesis edilecek. Ancak aksi bir karar, kentin siyasi istikrarını bozabileceği gibi, toplumun adalete olan inancını da zedeleyebilir.
İktidarın, barış sürecine yönelik çağrıların yeniden gündeme geldiği bir dönemde toplumu kutuplaştırma politikalarından vazgeçerek, güven ve huzur ortamını tesis etmesi gerekiyor. Türkiye’nin doğusunda yıllardır devam eden gerilimler, çözüm ve diyalogdan uzak yaklaşımların ne denli yıkıcı sonuçlar doğurduğunu defalarca gösterdi. Bu nedenle, hukuki sürecin siyasi saiklerle değil, tamamen adalet temelinde ilerlemesi büyük önem taşıyor.
Van halkı adalet istiyor
Van, tarihi boyunca birçok kez merkezi otoritenin kararlarıyla sarsılan, ancak her seferinde birlik içinde ayakta kalmayı başaran bir şehir oldu. Bugün de halkın beklentisi, hukukun üstünlüğünün korunması ve siyasi kararların adalet terazisinde tartılmasıdır. Eğer 11 Şubat’taki duruşmada hukuka uygun, adil bir karar çıkarsa, bu sadece Van için değil, Türkiye demokrasisi için de olumlu bir gelişme olacak.
Van’ın kaderi bir kez daha mahkeme salonlarında şekillenecek. Bizde bekleyip göreceğiz