Saray ilçesinde göçmen kadın olan L.M’nin askerlerce cinsel saldırıya uğramasının hukuki boyutunu değerlendiren Avukat Ayşe Kaya, “Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz gibi birçok olayda failin caydırıcı ceza almadığından kaynaklı potansiyel faillere cesaret veriyor” dedi.
Van’ın Saray ilçesinde 4 Ocak 2023’te sınırdan geçmeye çalışan göçmen grubu askerler tarafından iddiaya göre geri itilerek sınır dışı edilmişti. Göçmen grubunda yer alan Afgan kadın L.M daha sonra yakın bir karakola gelerek 2 askerin kendisine tecavüz ettiğini söyleyip askerleri teşhis ederek şikâyetçi oldu. Şikâyet üzerine O.K ve A.C.D tutuklanmıştı. Konu ile ilgili Savcılık ise gizlilik kararı getirmişti.
‘Olay kamuoyundan gizlendi’
Yıllardır süregelen göç dalgalarında göçmen kadınlar sınırda ve sonrasında çokça cinsel ve psikolojik saldırıya maruz kalıyor. Hal böyle iken Türkiye’deki göçmen karşıtları ‘yabancı’ erkeklerin ‘yerli’ kadınları taciz ettiği haberleri medyaya servis ederek göçmen nefretine yol açıyor. Son olarak Van’ın Saray ilçesinde askerler tarafından hukuksuz bir şekilde sınır dışı edilen L.M’in tecavüze uğraması ve konuya gizlilik kararı getirilmesini Mülteci Hukukçusu Av. Ayşe Kaya, Serhat News’e değerlendirdi.
Cinsel saldırıya uğrayan kadına günler sonra uluslararası koruma açıklamasının gelmesinin gerçeği yansıtmadığını belirten Kaya, “Uluslararası koruma, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için ülkesini terk eden kişiye sağlanan korumadır. Kamuoyundaki haberlerin aksine sığınmacı kadına henüz uluslararası koruma verilmiş değil. Sığınmacı kadına dönük cinsel saldırı gerçekleşmesi yol açan esas mesele de askerlerin sığınmacı kadını İran sınırına push back (Geri itme) etmek üzere götürmesidir. Özetle cinsel saldırının mağduru olan kadının aynı zamanda uluslararası korumaya da erişimi engellenmiştir” diye belirtti.
Olaydan hemen sonra Savcılık kararı ile gizlilik kararının gelmesinin yargının genel tutumu olduğunun altını çizen Kaya, “Toplumda infial yaratacak olaylarda yargının genel tutumu bu yönde. Gizlilik kararı sadece cinsel saldırı vakalarında değil ölümlerde de uygulanıyor. Van gölünde batan ve 61 sığınmacının hayatını kaybettiği tekne katliamında da ilk andan itibaren gizlilik kararı alınmıştı” sözleriyle hatırlatma yaptı.
‘Afganistan’dan Türkiye’ye ulaşmak kadınlar için çok riskli’
Afganistan’dan Türkiye’ye ulaşan rotanın kadınlar açısından çok riskli olduğuna dikkat çeken Kaya, birçok kadının bu yolda cinsel saldırıya maruz kaldığını ve bu saldırıların bir kısmı da Türkiye sınırını geçtikten sonra kaçakçı gruplar, yağmacılar ya da kolluk güçleri tarafından işlendiğini belirtti. Kaya, “Kadınlar çoğu durumda şikayetçi olmaktan korktukları için bu olayı hiçbir zaman açıklayamıyorlar. Zira en temel kaygı adli bir merciye gidersem sınır dışı edilirim korkusu. Çok az sayıda vaka bu şekilde kamuoyuna yansıyabiliyor. 2019’da Van Kurubaş Geri Gönderme Merkezinde cinsel saldırıya maruz kalan İranlı Z.N. bunlardan sadece biri” dedi.
‘Failler caydırıcı cezalar almıyor’
Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz gibi birçok olayda failin caydırıcı ceza almadığını söyleyen Kaya, “Bu durum potansiyel faillere cesaret veriyor. Mağdur sığınmacı/göçmen olduğunda ise failler mağdurun çekingen durumundan istifade ediyor. Mağdur kadın hakkında da alınmış bir sınır dışı kararı var ancak karar henüz uygulanmış değil. Hak ihlallerine maruz kalan sığınmacılar hakkında alınan sınır dışı kararları ve bu kararların uygulanması faillerin etkin bir süreç neticesinde cezalandırılmasının önünde engel teşkil ediyor” sözleriyle tepki gösterdi.
‘Mültecilere yönelik ırkçı ve nefret artmış durumda’
Türkiye’de yaşayan göçmen erkeklerin sık sık kadınları taciz ettiği haberleri sonrasında mültecilere yönelik ırkçı ve nefret söyleminin ciddi bir oranda artış olduğunu gözlemlediklerinin altını çizdi. Kaya, son olarak şu sözlere yer verdi: “Dezavantajlı grupta yer alan göçmen kadınlara yönelik artan cinsel saldırılarda anlaşılmaktadır ki Türkiye’de yaşanan sorunların kaynağı mülteciler değil, temel sorun eril otoritedir. Türkiye’de yaşayan hemen her kadın bir erkek tehdidi altındadır. Toplumun kadına yönelik yaklaşımının geliştirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Bu hususta da aktif rol üstlenmesi gereken hükümet olup eril otorite sonucunda artan kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele edilmelidir. Alanda çalışan mülteci hukukçuları olarak hak ihlallerinde sığınmacı ve göçmenlerin adalete erişimi noktasında elimizden gelen tüm çabayı ortaya koymaya çalışıyoruz.”