Van’da 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne ilişkin açıklama yapan Emek ve Demokrasi Platformu, “Birleşmiş Milletler, dünya barışının tesis edilmesi konusunda üzerine düşen görevini istenilen seviyede yerine getirmese de 19 Aralık 2016 tarihinde, Barış Hakkı Bildirisi kabul ve ilan ederek barış hakkının bir insan hakkı olduğunu tüm üye ülkelere hatırlatmıştır,” dedi.
Emek ve Demokrasi Platformu, Musa Anter Barış Parkı’nda 1 Eylü Dünya Barış Günü’ne ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan İnsan Hakları Derneği Başkanı Fırat Durmaz, “Barış talebinin medeni ve siyasi haklarla (yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü vb.) olduğu kadar ekonomik, sosyal ve kültürel haklar (çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları) ile de ilişkisi bulunmaktadır. Herhangi bir coğrafyada barışın tesis edilememesi kişilerin insan olmaktan kaynaklı birçok hakkını aynı anda ihlal etmektedir,” dedi.
Durmaz, temel yaklaşımlarının barışın, insan hakları ve özgürlüklere dayalı olduğunu söyleyerek, “İnsanlar arasındaki her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. Bu nedenle Emek ve Demokrasi Platformu olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun barışın, haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği düşüncesindeyiz,” dedi.
Dünyanın birçok yerinde bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmaların yaşandığını belirten Durmaz, Rusya’nın Ukrayna işgali ile devam eden savaşın büyük acılar üretmeye, Libya ve Suriye iç savaşı yüzbinlerce insanın yerinden edilmesine, Türkiye’nin Kürt Meselesini aşırı güvenlikçi politikalarla çözme ısrarı her yıl yüzlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olduğunu söyledi.
Durmaz, “Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu tarihten bu yana geçen bir asırlık süre zarfında başta Kürtler olmak üzere toplumun tüm farklı etnik, dini ve cinsiyet gruplarını dışlayıcı politikalar izlemiş, toplumsal barışını tesis edememiştir. Özelikle Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemler ile çözülememesinin bir sonucu olarak yaklaşık 40 yıldır devam eden çatışmalı süreçte başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insan hakları sürekli ve sistematik olarak ihlal edilmiştir,” dedi.
Örgütlenme ve ifade özgürlüğünün büyük baskı altında olduğunu söyleyen Durmaz, “İnsanlar sadece fikirlerini açıkladıkları için yargı eliyle büyük cezalar alıyor ve tutuklanıp hapishanelere konuluyor. Örgütlenme özgürlüğü hiçbir dönemde olmadığı kadar ihlal ediliyor. Kürt sivil siyasetçiler, insan hakları savunucuları, gazeteciler, sanatçılar birçok insan sadece devletten farklı düşündükleri için hapishanelerde tutuluyor veya ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar,” ifadelerini kullandı.
Durmaz açıklamanın devamında şunlara değindi: “Devletin devam ettirdiği Kürt Meselesindeki çözümsüzlük politikasının etkilediği bir diğer alan da ekonomidir. Toplumun büyük bir kesimi açlık sınırının altında yaşamlarını devam ettirirken, savaş politikalarına milyarlarca dolarlar harcanmaktadır. Türkiye’de uzun bir süredir devam eden ekonomik krizin en önemli etkilerinden olan güvenlik ve savaş harcamalarının yurttaşların ihtiyaçları doğrultusunda harcanması, toplumun refah seviyesini yükselteceği şüphesizdir. Ayrıca 2015 yılından sonra tekrardan başlayan çatışmalı süreç ve arkasından gelen 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal rejimi ile ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlaller aynı zamanda KHK’larla işten atılmaları da beraberinde getirdi.”
Durmaz son olarak şunları söyledi: “Bu yıl yaptığımız 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliğimizi tüm barış annelerine, Xemê anneye, Yüksekova’da yaşamını yitiren Adalet ve Perişan anneye armağan ediyoruz.”
Serhat News