Yousef MASOUD
Bundan 50 sene önce, 1973’te Yom Kippur Savaşı patlak verdiğinde İsrail tamamen hazırlıksız yakalanmıştı ve Arap koalisyonun saldırısı karşısında şoka uğraşmıştı. Şimdi ülkenin istihbarat organlarının bir kez daha zafiyet içinde bulunduğu görüntüsüyle karşı karşıyayız.
İsrail toplumunun genelinde hakim inanış, Hamas’ın İsrail ile “geniş ölçekli askeri çatışmalardan kaçınacağı, böylelikle hem kendini, hem Gazze Şeridi’ndeki sivillerin yaşamını daha fazla zarardan koruyacağı” yönündeydi. Cumartesi sabahı hava, kara ve deniz yoluyla düzenlenen saldırılar bu inanışı yerle bir etti.
Saldırıların arka planı
Yom Kippur Savaşında olduğu gibi önümüzdeki haftalar, aylar ve hatta yıllar boyunca Hamas saldırısına imkan tanıyan çeşitli istihbarat ve siyaset zafiyetinin detaylı analizlerini okuyacağız. Saldırının İsrail tarafından öngörülmediği, saldırı sonrasında ise hazırlıksız yakalanan İsrail birliklerinin gereken reaksiyonu gösteremediği konuşuluyor.
1973’te patlak veren savaşa benzer şekilde, Sebt gününün ve Sukot bayramının seçilmiş olması ilk ipuçlarını bize sunuyor.
Hamas’ın bu saldırıyı düzenlemekteki stratejik hesapları ve hedefleri neydi, henüz bilmiyoruz. Fakat İsrail’in Hamas’a ve Gazze’deki sivillere son derece sert “karşılık” vermiş olması yalnızca intikam hırsıyla hareket edilmediği izlenimini veriyor.
İsrail’de mahkum edilen Hamas üyelerinin takası için İsraillilerin kaçırılarak mahkum edilmesi, Hamas’ın geçmiş askeri operasyonlarında en çok arzulanan hedeflerden biriydi.
2006’da kaçırılan İsrailli asker Gilad Shalid, Gazze’de 5 yıl boyunca esir tutulmuş ve 2011’de tam 1000 Filistinli mahkum ile takas edilmişti. Takas edilen mahkumlar arasında Hamas’ın Gazze’deki mevcut lideri Yahya Sinvar da vardı. Sinvar, İsrail hapishanelerinde 22 yıl mahkum kalmıştı.
Hafta sonundaki saldırıda birçoğu sivil olmak üzere düzinelerce İsraillinin esir alındığı haberleri paylaşılıyor. Dolayısıyla bu saldırının amaçlarından birinin de “esir takası” olduğu düşünülebilir.
Normalleşmeye itiraz mı?
Hamas’ın diğer bir amacının da Suudi Arabistan ile İsrail arasında yürütülen normalleşme görüşmelerini baltalamak olduğu düşünülebilir. Bu görüşmelerin aksatılması, Hamas’ın başlıca desteklerinden İran ve müttefikleri için önemli bir başarı olacaktır.
Çatışmaların bir şekilde İran ya da Lübnan kanadında daha da ısınması İsrail için büyük sorun olacaktır. Hamas ile yürüyen çatışmaların yoğunlaşması ya da Batı Şeria’daki çalışma sayısının artması da benzer şekilde olumsuz olacak.
İsrail’in “Demir Kılıçlar Operasyonu” ismini verdiği misilleme saldırısı muhtemelen uzun süre devam edecek. Fakat bu operasyonu bekleyen büyük engeller var.
Şimdi ne olacak?
İsrail’in askeri gücünün Hamas’a ya da diğer düşmanlara karşı “caydırıcılığı” yerle bir olmuş durumda ve İsrail kamuoyu nezdinde bir şekilde yeniden inşa edilmesi gerek. Bunun yanında, Başbakan Benjamin Netanyahu ve hükümetinin başa çıkması gereken farklı zorluklar var. Rehin alınan İsraillilerin kaderi ne olacak? İsrail karadan operasyon düzenlemeye karar verirse, kara birlikleri bekleyen yepyeni riskler söz konusu. Çatışmaların Lübnan, Batı Şeria ve İsrail içinde Filistinlilerin yoğun olarak yaşadığı şehirler gibi farklı noktalara yayılma tehlikesi var. İsrail’in karşı saldırısının şimdiden çok sayıda sivil ölümüne sebep olması, İsrail’e yönelik uluslararası desteği de zayıflatacaktır.
İçine girdiğimiz şiddet sarmalı, henüz çok yeni. Fakat on yıllardır görmediğimiz derecede kanlı olabilir. 1982 Lübnan Savaşı’ndan bu yana gördüğümüz en yıkıcı çatışmalara sahne olabilir.
İsrail, ordusunun Hamas’a karşı caydırıcılık gücünü tekrar inşa etmeye çalışacak ve birçok insana göre bunun tek yolu Gazze’nin askeri işgali. Böyle bir işgal, Gazze’nin sivil nüfusu için felaket niteliğinde sonuçlar doğuracaktır.
Birçok Filistinli için İsraillilerin bu hafta sonu başına gelenler, kendilerinin on yıllardır yaşadıkları işgal tecrübesinin İsraillilere “kısa bir tanıtımı” oldu. Fakat zafer duygularının yerini kısa sürede öfke ve hüsran duyguları alabilir çünkü Filistinli sivil ölümleri maalesef artacak. Şiddet, şiddet doğuruyor.
Kırılma yaratır
Hamas’ın beklenmedik saldırısının İsrail iç politikasında da hem kısa vadede, hem orta vadede bir takım önemli sonuçları olacak. Yaşanan saldırı sıradan İsraillilerin “güvenlik” duygusunu nasıl etkileyecek, bunu değerlendirmek için henüz erken. Fakat kesin olan bir şey var: İsrail ve Filistin halkları arasında güven ilişkileri inşa etmek halihazırda güç bir çabaydı. Yaşananlardan sonra çok daha güç bir hal aldı.
Netanyahu’nun 2022’de yayınlanan “Bibi: Benim Öyküm” kitabında, 2012 İsrail-Gazze çatışmalarında İsrail’in kara operasyonu yapmasına nasıl engel olduğunu yazılmış. Kitabında yazdığına göre Netanyahu, bu saldırının İsrail Savunma Kuvvetleri’nden yüzlerce, Filistin cephesinden ise binlerce kişinin ölmesine sebep olacağı uyarısında bulunmuş, buna karşı olduğunu ifade etmiş. Fakat farklı örneklerde, 2008 ve 2014’teki operasyonlarda kara harekatına izin verdiğini görüyoruz.
Bu hafta sonu yaşanan ulusal travma ve Netanyahu’nun sağcı hükümeti içindeki dinamikler, önümüzdeki günlerde ihtiyatlı davranmayı imkansız hale getirebilir.
The Conversation’dan çeviren: Fatih KIYMAN
Serhat News
[…] İsrail‘e dönük saldırıları sonrası başlayan bombardıman ve çatışmalarda, her iki tarafta […]