Akşam saatlerinde, henüz saatler 19:00’ı gösteriyor. Eşim arıyor dayanılmaz ağrıları olduğunu söylüyor. ‘Geliyorum bir doktora görün diyorum!’ ısrarla söylüyor ve dayatıyorum!
‘Yok geçer diyor’
Bu görüşmeden 2 saat arayla sıklıkla görüşüyoruz.
Her görüşmemiz arasında muhtemelen yarım saat fark var!
Son görüşmemiz 21:30’da gerçekleşiyor.
Ağrılar şiddetleniyor ve bana, ‘acil beni hastaneye yetiştir’ diyor. Aracım yok kardeşten öte Hasan’ı Arıyorum ‘Abi hanım rahatsız hastaneye götüreceğim’ diyorum.
‘Hemen geliyorum hazırlanın’ cümlesi var ağzında. İki eli kanda olsa beklemez koşarak gelir….
Bu konularda hiç tereddüttü yoktur Hasan Yıldız’ın
Aradıktan sonra 5 dakikayı bulmaz soluklanır yanımızda!
Konu sağlık olunca veya dostları olunca soluksuz yetişir..
Hastaneye yol alıyoruz! Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesine…
Araçta ağrılarılarının dayanılmaz can ağrıtan sesleri yankılanıyor, hanımın yol boyunca. 7 kilometre bir yol var önümüzde. Ve hasan Yıldız olduğundan seri gittiği gibi dörtlüleri yakıyor. Ağır aksak yol alan sürücülere ısrarlı bir korna çalışı var, ambülans sirenlerini aratmayan.
Zaman zaman korkuyorum!
Birileri ile kavga edecek diye.
Ama Hasan Yıldız bu, can sipare dostlarının feryadına yetişen tercümesi zor bir adam!
Telaşlı bir hali var baktığında sükunetle yol alan ama bir an önce hastaneye yetiştiren..
Muhtemelen, trafik kuralı ihlal cezası yiyecektir dayanılmaz ağrıların verdiği baskıyla….
Diyorum ya Hasan Yıldız bu, dostlarına canı pahasına yetişen. Umurunda mı sanırsınız cezası, trafik kavgası!
İsminin ötesinde, her zaman hızır gibidir.
Allah eksikliğini vermesin!
Ve hastanedeyiz.
Acil servis doktorunun karşısında. Genç bir doktor karşılıyor bizi!
İlk fiziki muayene sonrası hemen tahliller isteniyor bizden.
Doğrusu; acilde bulunan sağlık çalışanlarının muazzam bir ilgisi var hastalara. Burada hemşiresi, doktoru Herkes biran önce işinizi halledip yolcu etmeye çalışıyor çok alakadarlar.
Has bir emek, paha biçilemez bir gayret boy gösteriyor hastanenin acil servis bölümlerinde…
Beklentisiz, karşılıksız , insan hayatına endeksli bir çaba var bariz görülen..
Serum bağlanıyor hastamıza, bu sayede tahlil sonuçlarını beklemeye koyuluyoruz.
İniltiler, sanıldığı gibi tenlerin birbirlerine değmesi ile zevk veren seslerin hisleri değildir. Bazen iniltiler bedende tahammülü zor ağrıların zamana gebe halleridir geçmek bilmeyen…
Acıdır, ağrıdır, can yanmasıdır…
Hastanede, bu kulak zarını çatlatan iniltileri duymak şaşırtmıyor. Tüm bunlara tanık olup, sihirli bir değnek olsa diyorsunuz, acılarına son vereyim bu insanların…
Ama ne mümkün!
Neyse aradan 1 saat sonra tahlil sonuçlarına bakmaya gidiyorum. Sistemlerde sorun olduğundan kan sonuçlarını aktaramadıklarını ifade ediyor yetkili hemşire..
Beklememizi istiyorlar.
Bekliyoruz.
Sancılı ağrıları dayanılmaz olan hastalarla birlikte.
Hasta yakınlarına refakat edenlerin çaresizliğini gözlemliyorum. Üzüntülerini, alelacele koşturmalarını… Burası; acısı bağrını çatlatanların mecburi uğrak adresi.
Mecbur olmadıkta önünden geçmek istemiyorsunuz!
Aklıma o esna dövülen, sövülen, kapısı kırılıp; içerde öldüresiye darp edilen doktorlar hemşireler geliyor.
İrkiliyor içerleniyorum. Bu insanlara bu vahşilik nasıl yapılır diye hayıflanıyorum!
Bir hayat kolay bahşedilmiyor!
Yeniden kan sonuçlarına bakmaya gidiyorum.
Acil doktoru var adını bilmediğim, birlikte bakıyoruz. Sürekli bizi bilgilendiriyor. Çok insani bir yaklaşım içinde.
Sisteme düşen sonuca baktığında; şüphelenip yeniden fiziki tedavi uyguluyor. Oysa biz hastanın serum sonrası iyi olduğunu belirtiyoruz kendisine.
Yanılmışız!
Hemen başka doktora danışıyor telefonda. Fikirleşiyor adını bilmediğim genç acil doktoru.. İstişare sonrasında kadın acil doktoruna yönlendiriliyoruz.
Zaten, hastaneye ilk geldiğimizde burada soluğu almıştık. Ancak gebe kontrolleri öncelik olduğu tarafımıza söylenmiş acile yönlendirilmiştik. Ve aradan neredeyse üç saat sonra yeniden buradayız. Burada bulunan genç kadın doktorun kapsamlı fiziki tedavisi başlıyor.
Yaklaşık on dakika hastamızla ilgilendikten sonra bizi Operatör Doktor Merve Buse Bökçe’ye acil olarak yönlendiriyor.
Gece saat 2:30’u gösteriyor. Kapıda bizi karşılayıp sizden haberim var diyor. Güleryüzün, tedavinin diğer adı olduğunu biliyor musunuz?
Sanırım ben ilk kez karşılaşıyorum.
Bu kadar samimi, bu kadar içten, güler yüzü ile bizleri sıcacık karşılayan bir operatörün karşısındayız. Hemen hastamızı alıp içeriye geçiyor.
Tüm samimiyetimle söylüyorum!
Egodan yoksun, isminin önünde bulunan ünvanları, insani değerlerinin önüne geçmemiş bir kadın doktorun karşısındayız…
Sanki evimizden bir bireymiş gibi samimi yaklaşımını hayretle karşıladım.
Bu ilgi alaka ve samimiyetin şokunu iliklerime kadar yaşamadım dersem yalan olur.
Bu doktor mu sahiden? Bu kadar samimiyetle yaklaşıyor. Diye içimden geçirmedim değil!
Belki de daha önceleri böyle güzel insanlara denk gelmediğimdendir.
Hasılı; Hastamızda iç kanama olduğunu belirtip, acilen hastamızı ameliyat için hazırlıyorlar. Hemşireler devreye giriyor. Gecenin saat 3:00’ne dayanan bu vaktinde, hemşiresi doktoru hiç tereddüt etmeden olağanüstü bir çabayla koşuşturuyor.
İç kanama dediklerinde aklım sekteye uğrayıp bedenim sarsılıyor.
Bu kadar güzel insanların bir arada olması tesadüf mü?
Sanmıyorum!
Kalitenin tesadüf olduğuna asla ihtimal vermedim. Bu doğuştan gelen bir özellik.
Diyeceksiniz ki hastana bakmış aaa..
Sende çok abarttın!
Değil!
Ayrıca; Saatlerce orada kalıp gelen hastalara, tavır yaklaşımlarını baya baya gözlemledim.
Abartı söylemlerinizi de ayakta tedavi, yatan hasta tedavisi istatistikleriyle çürütmek gayet mümkün.
Saat sabaha dayanıp, karanlık birazdan yerini aydınlığa bırakacağı yerde hastamız ameliyattan çıkıyor. Bu satırları yazarken ameliyathane önündeki geçmeyen zamana değinmeyeceğim.
Bildiğiniz, zaman orada geçmek bilmeyen kabusa dönüyor.
Bekleme salonunda çeşitli vilayetlerden gelen hasta yakınları var uzanmış yatıyorlar.
Hastamızın baygın, anestezi etkisinin ardında; gülen gözleri ve tebessümü ile Operatör Doktor Merve Buse Bökçe’yi görüyoruz tekrar…
O an farkettim ki gülümsemek, içtenlikle yaklaşmak tüm hastalıkların tedavisi imiş..
Başarılı bir ameliyatın ardından gururla detaylarını aktardı.
Ertesi sabah yeniden karşımızda belirdi o sevecen kişiliğiyle…
Ailemizin, daha doğrusu tedavi ettiği her hastanın evinin bir parçasıymış gibi herkesle müthiş diyalog içindeydi. Birilerinin hayatına değil, gözlerinin gördüğü her hastaya, insan-i kişilik ve karakteri ile şifa dağıtıyordu.
Bu ancak müşfik kişiliklere has bir durumdur…
Ona bu insanlar adına kadar teşekkür etsem azdır. Eğer birgün sağlık çalışanları hakkında kötü bir fikre sahip olursam onun bu yegane duruşu, insaniyeti aklımda yer alacaktır.
Merve Buse Bökçe’nin bu içten yaklaşımı, tevazusu ve tabiki insan hayatına dokunan elleri, doktorluğun ötesiydi gözlemlediğim.
Biz ne kadar açmışız bu insanlığa…
Ne diyeyim! Allah onu acı çeken hastalara bağışlasın…