14 Mayıs 2023 seçimleri için son haftaya girmiş olduk.
Yaşım itibariyle bugüne kadar, aday olduğum seçimler dahil hiçbir seçimi bu kadar önemsemedim.
Bu seçimleri önemli kılan; “Tek Adam” rejimi ve onun siyasi aktörü CB Erdoğan’ın uygulamalarıdır.
Soygun, talan, yağma, ayırımcılık gibi uygulamaların hukuk yoluyla telafisi vardır ancak devam etmesi durumunda otoriter ve ceberut bir yönetim olan “Tek Adam” rejiminin sebep olacağı büyük yıkımın telafisi mümkün olmayacaktır.
Bir önceki yazımda “Erdoğan’a Oy Vermeyeceğim” başlığı altında kişisel tercihimi gerekçelerle birlikte paylaşmıştım.
Bu yazımda da siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzu hatırlatmaya çalışacağım.
Öncelikle belirtmeliyim ki “Tek Adam” sistemiyle Erdoğan İktidarının; Türkiye ve Müslüman aleminin başına gelmiş en büyük siyasi felaketlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Dini, ahlaki, hukuki, siyasi, sosyal, ekonomik ve demokratik kültürümüze vurulmuş en büyük siyasi darbelerden biri olduğundan da kuşku duymuyorum
—
14 Mayıs 2023 Seçimleri nedeniyle büyük bir imtihanla karşı karşıyayız.
Mevcut “Tek Adam” sistemi ve CB Erdoğan’ın “DİN” ile meşrulaştırmaya çalıştığı hukuk dışı ayırımcı politikalarına ortak olmak veya olmamak konusunda önemli bir karar vereceğiz.
Ortak olmanın büyük vebalini yüklenen dinbaz politikacılara, cemaatlere, dini gruplara, Tarikat şeyhlerine itibar ederek imtihanı kaybetmek imkân dahilindedir.
Seçimler, özellikle DİNDAR insanların, DİNBAZ kesimlerden ayrışmasına da bir fırsat sunacaktır.
Dindarlık; haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, ayırımcılığa, hak ihlallerine ve din istismarına itiraz etmektir.
Dinbazlık ise siyasi ve dünyevi çıkarları elde etmek için Allah-Din-Kitap-Peygamber-Ezan- Cami-Seccade gibi referans ve söylemleri hiç çekinmeden kullanmaktır.
Dinbazlık, din istismarı, din bezirganlığı; öncelikle din ve dindarlar için en büyük tehdittir. Değerlerimiz için en büyük yıkımdır.
—
Ahlaksız siyaseti, ahlaksız ticareti “Din perdesi” ile örtmek münafıklık, sahtekarlık, riyakarlık ve yüzsüzlüktür. Ülkemizde, karşı karşıya olduğumuz siyasi tablo tam da budur.
Sarayın besleme ilahiyatçılarının ve şarlatan din adamlarının fetvalarıyla yalan-iftira-hakarette sınır tanımayan bir siyaset tarzını ahlak ve insanlık değerleriyle bağdaştırmak mümkün mü?
Bunu hangi partinin, liderin, politikacının veya iş insanının yaptığının önemi yoktur. Hangi kimlikle ve hangi inançla yapılırsa yapılsın, dinin özüne ve evrensel ahlaka aykırı çirkin bir davranış ve açık bir istismardır.
Bu özelliklerle siyaset yapan politikacıların, dindarlık görüntüsü vererek “DİN” ile destek talep etmeleri, öncelikle dindar ve ahlaklı insanları rencide etmesi gerekmez mi?
Hakikatte Din ile rahmet ve bağışlanmak talep edilir, mevki, makam, mal-mülk-saltanat-saray-konak-yalı istenmez.
Dindar insan; dinine, dini, ahlaki ve insanlık değerlerine halel getirmez. Dindarlığını; ticaret, siyaset ve makam aracı yapmaz. Yalan söylemez ve yalancıya da itibar etmez.
—
CB Erdoğan, seçim meydanlarında rakiplerine karşı dini söylemlerle kin-nefret-husumet-düşmanlık oluşturarak destek istemektedir.
Biliyoruz ki Din; kin-nefret-husumet kaynağı değildir. Din; rahmet, mağfiret, muhabbet, uhuvvet kaynağıdır.
Ey Dindar insan!
Din ile politik husumet oluşturmak Din’e, dindara haksızlık değil midir?
Din ile siyaset ve ticaret yapılmaz, Din ile OY istenmez.
Din ile kişinin; siyasette ve ticarette istismardan uzak durması, dürüst, adil ve ahlaklı olması gerekmez mi?
Dindar; yolsuzluk yapmaz, çalmaz, kul hakkı yemez. Bunu ancak dinbaz ve münafık politikacılar yapar.
Peki dindar insanların, ahlak ve vicdan sahibi Müslümanların, “Kul Hakkı” yiyenlere, kamu kurumlarında ayırımcılık yapanlara, çalanlara, soyanlara destek ve yandaş olmaları dindarlık ve İslam’la bağdaşır mı?
—
Ey Dindar insan!
Kendini dinbazlardan ayırma zamanın gelmedi mi?
Dinbazlığın, yobazlığın, fetbazlığın, riyakarlığın, cehaletin “DİNDARLIK” olmadığını ortaya koyması gereken Dindarlar değil mi?
Dinbazların peşine takılmakla dindarlığa leke sürdüğünün farkında değil misin?
Oy kullandıktan sonra pişman olmanın manevi bir yararı yoktur. Çünkü din ile seçilenler kadar, din ile seçenler de büyük bir vebali üstlenmiş olurlar.
Toplumsal bir faaliyet olduğu için siyasette pişman olmanın veya tövbe etmenin Allah indinde bir karşılığı olmayacaktır.
—
Ey Dindar insan!
Pişman olacağın ve Tövbenin fayda vermeyeceği bir davranış içinde olman dindarlığa, ahlaka uyar mı?
Daha açık ve anlaşılır olması için altını çizerek belirtmeliyim ki seçilen ve seçenler açısından, siyasette yapılan yanlışlar ve hatalar için tövbe kapısı kapalıdır.
Hiçbir tövbe ve ibadet, siyasi bir faaliyet nedeniyle insanı Allah’a hesap vermekten kurtaramaz.
Oy vermek siyasi bir faaliyettir ve maddi-manevi sonuçlarına katlanmak zorundayız. Toplumsal vebalin büyüklüğünü göz önüne alarak siyasi tercihte bulunmalıyız.
“Dindar” bilinen biri olarak, muazzez İslam’ın izzeti başta olmak üzere Yüce Ahlak ve insanlık değerleri için ve dahi Dinbazlığa ve istismara ortak olmamak için ERDOĞAN’a OY vermeyeceğim.
—
Sen ey Dindar ve ahlaklı insan!
Mevcut iktidar uygulamalarını ve dinbaz politikacıları tanıdığın halde hep susmayı tercih ettin. Bunun için mazeret ve gerekçelerin olabilir.
Ancak ülke ve toplum olarak büyük bir tehdit ve kaos tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Dinbazlık ve din istismarı geleceğimiz için açık bir tehdittir.
Bıçak kemiğe dayanmış, tarihi bir sorumluluk ile yüzleşme noktasına geldik.
Tavır koymazsak dindarlığımızın ne önemi var?
—
Ey dindarlar!
Sustuğunuz yeter!
Hiç olmazsa kullanacağınız OY ile ses verin ve tavrınızı açıkça belirleyiniz.
Açık tavır; ERDOĞAN’a oy vermemektir.
Kabe’de dahi siyasi faaliyetlerin Tövbesi karşılık bulmaz.
Unutma;
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”