Van’da 2016’dan bu yana uygulanan eylem-etkinlik yasaklarına yaklaşık bir yıldır ara verilmişti. Geçtiğimiz hafta Van Valiliği’nin iki günlük yasak kararı alması ile beraber yasaklar tekrar gündeme geldi.
Van’da 21 Kasım 2016 yılından bu yana Van Valiliği tarafından eylem-etkinlikleri yasaklama kararı alınmış ve ardından bu yasak periyodik şekilde uzatılmıştı. 2016’dan bu yana uygulanan eylem ve etkinlik yasakları en son 2022 yılında uygulanmış ve durdurulmuştu. Geçen hafta iki günlük yasakla birlikte kentte tekrar ‘yasaklar geri mi geliyor’ sorusu oluştu.
Valilik tarafından verilen eylem etkinlik yasaklarına karşı 2018’de Van Barosu dava açtı. O dönemlerde ilkin 3’er günlük ardından bir hafta ve sonrasında 15 günde bir yasaklar uzatıldı. Dönemin Van Barosu Yönetimi’nde yer alan Avukat Mahmut Kaçan, 2021 yılına kadar yasaklara ilişkin 14 dava açtıklarını söylüyor.
14 davanın tamamı reddedildi
Mahmut Kaçan, Van Barosu olarak açtıkları 14 davanın tamamının reddedildiğini aynı zamanda kendisinin de bireysel bir dava açtığını söylüyor. Açılan davaların içerisinde bir tane de mekân yasakları ile ilgili dava bulunuyor. Kaçan, “Mekân yasakları ile ilgili açtığımız dava: Nerede basın açıklaması yapılacak, nerede bu tür etkinlikler yapılamaz diye dava açtık” diyor.
Açtıkları davaların tümünün reddedildiğini söyleyen Kaçan, “En son açtığımız dava 2021 yılı içerisindeydi. Bunların hepsi reddedildi. Bu arada 2021 yılında bir tane dava da kendi adıma açtım. Van’da yaşayan bir vatandaş olarak, anayasal hakkım sürekli ihlal ediliyor, diye. Bu dava da reddedildi. İstinaf Mahkemesi onadı kararı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdum. Meslek odaları Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapamıyor. Dolayısıyla kendi adıma açtığım davada da mahkeme, Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Şu anda karar aşamasında, her an bir kararın verilmesini bekliyoruz” diye kaydediyor.
‘Yasaklar anayasanın eşitlik ilkesine aykırı’
Van Barosu Başkanı Sinan Özaraz, 2022 yılından sonra yasakların bir defa uzatıldığını, ona karşı da dava açtıklarını ve reddedildiğini söylüyor. Dosyayı İstinaf Mahkemesi’ne götürdüklerini söyleyen Özaraz, “Onun dışında yok, zaten ondan sonrada Valilik yasak kararı almadı. Valilik en son geçen hafta Cumartesi Anneleri için İHD’nin yapacağı etkinlik kapsamında iki günlük bir yasak ilan etti. Ona da İHD kapsamında başvuru yapılmıştı” diye belirtiyor.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin anayasadan gelen bir hak olduğunu vurgulayan Özaraz, “Bu hak izin almaksızın kullanılan bir haktır. Herhangi bir merciden izin almazsınız. Siz sadece ilgili birimlere bildirdiğinizde, yapacağınız; açıklamanın, gösterinin, yürüyüşün alanında güvenliğinizin sağlanması gibi bir görevleri vardır. Sizin anayasadan doğan bu hakkınızı, anayasaya aykırı olamayacak toplantı ve gösteri yürüyüşü kanunu ile genel güvenlik sebepleri gibi soyut kavramlarla kısıtlamak anayasa hak ihlalidir. İdarenin aldığı kararlara baktığımızda idare şu yetkiyi kendinde tutuyor: ‘Benim istediğim toplantı ve gösteri yürüyüşlerine izin vermek koşuluyla dışındakiler yasaklıdır,’ şeklinde bir karar veriyor. Ve bu karar da aynı şekilde anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır” diyor.
‘Basın emekçilerine yönelik işkenceye dönüştürülüyor’
Barışçıl bir noktada yapılan toplantı gösteri ve yürüyüş hakkının hiçbir şekilde kısıtlanamayacağını söyleyen Özaraz, Anayasa Mahkemesi’nin de bu konuda kararları olduğunu belirtiyor. Özaraz, bu kısıtlamaların hem vatandaşların anayasadaki hakkını kısıtladığını, ihlal ettiğini hem de vatandaşların ifade özgürlüğünü kısıtladığını söylüyor. Özaraz, “Çünkü insanların anayasadan gelen haklarından kaynaklı ifade etme özgürlüğü var. Ve bu özgürlüğü basın aracılığıyla yapacakları açıklamaları, kitlelere ulaştırma hakkı var. Aynı zamanda burada bu hak da ihlal ediliyor” diyor.
Özaraz, “Türkiye’deki uygulamasına baktığımızda gerek Cumartesi Anneleri’nde gerekse iller bazında yapılan müdahaleler, basın emekçilerine yönelik de kötü muamele ve işkenceye varan boyuta gidiyor” ifadelerini kullanıyor.
‘İktidar keyfi uygulamalarda bulunuyor’
“Cumartesi Anneleri’nde karşılaştığımız tablo sadece oradaki Cumartesi İnsanları’na değil aynı zamanda onu haberleştirmek isteyen basın emekçilerine yönelik de ciddi derecede kötü muameleler sergileniyor. Bu aynı zamanda basına yönelik bir işkenceye dönüştürülüyor” diyor ve basın hakkının da engellenmiş olduğunu söylüyor. İnsanların kendilerini ifade özgürlüğünün kısıtlandığını belirten Özaraz, anayasanın insanlara tanıdığı hakların, idareler eliyle hukuka aykırı bir şekilde insanların ellerinden alındığını belirtiyor.
Özaraz son olarak şunları ifade ediyor: “Bu siyasal iktidarın bir hedefidir. Siyasal iktidar, insanların kendi istediği noktadaki açıklamaları yapabileceğini, ama istemediği açıklamaları yapamayacağını söyleyerek keyfi bir uygulamada bulunuyor.”
Serhat News