Van’ın Gürpınar ilçesinde bulunan, kültür miraslarımızdan biri olan 40 Değirmen (Çil Aş), 2013’den bu yana ayağa kaldırılmayı bekliyor.
Gürpınar’ın Değirmendüzü Mahallesi’nde, yaklaşık 2 bin 7 yüz yıl önce Urartular tarafından inşa edilen Şamran (Menua) Kanalı’yla birlikte Xavesor Ovası’na yan yana sıralanmış 40 değirmen yaptırılıyor.
Bu değirmenler Şamran Kanalı’nın da beslendiği Mejingir kaynak suyuna bağlı çalışıyor. Urartulardan Ermenilere, Ermenilerden Kürtlere geçen bu kültür mirası ne yazık ki zaman içerisinde bakımsızlıktan harabeye dönüyor. Tamamı aynı kaynak suyundan beslenen bu değirmenlerin can suyu ise 1986’da kısmen, 2013’te tamamen kesilerek Van’a içme suyu olarak veriliyor.
Xaversor Ovası’nın, 40 Değirmeni
Xavesor Ovası’nın havası ve Şamran Kanalı’nın suyundan etkilenen tarlalarda yetiştirilen ürünler iki binli yılların başına kadar bu değirmenlere getiriliyormuş. Bu sayede 40 değirmen adeta 40 fabrika gibi çalışıyormuş. Değirmenlere Van merkez ve ilçeleri başta olmak üzere, bir dönem İran sınırından dahi ürünler getiriliyor ve gece gündüz durmadan çalışıyorlarmış. İnsanlar bu işi çocuklarına öğreterek değirmenciliği de kuşaktan kuşağa sürdürürmüş.
Bu değirmenlerin birçoğu ise son 20 yıllık süreçte yıkılmış ve bazıları eve dönüştürülmüş. Günümüze bu değirmenlerden sadece 13 tanesi ulaşırken, içlerinden bir tanesi sahibi tarafından restore edilmiş fakat su olmadığı için bu değirmen de çalıştırılamamış. Zaman içerisinde susuzluğa alternatif olarak elektrikli değirmenler geliştirilince de bu değirmenler tamamen unutulmuş.
Günümüze ulaşan 13 değirmen, 2010’da tescillenerek koruma altına alınsa da restorasyon işlemi yapılmıyor. Kendi kaderine terk edilen ve 2010’dan bu yana üretim yapılmayan değirmenlerde ise o yıldan bu yana tek bir taşı yerinden oynatmak bile yasak.
Değirmenciliğin son kalelerinden: Mehmet Sıddık Yılmaz
Değirmenciliği babasından öğrenen Mehmet Sıddık Yılmaz, çocukluk yıllarını bu değirmenlerde geçiriyor. 1988 yılında başladığı değirmencilik serüveni ise 2013 yılında son buluyor. 2013 yılına kadar değirmencilikten ekmeğini kazanan Yılmaz, sadece kendisinin değil Gürpınar ilçesindeki insanların yüzde 70’inin bu işle geçimini sağladığını belirtiyor.
Değirmencilik bitince insanların farklı işlere yöneldiğini belirten Yılmaz, şu anda farklı bir işte çalışıyor. Su değirmeninin özel bir çalışma mekanizması olduğunu söylüyor: “Buğday kabuklu bir şekilde bu değirmenlerde öğütülürdü. Öğütme işlemi elektrik gibi hızlı olmadığı için mahsulü yakmıyordu ve dolayısıyla ekmek daha lezzetliydi. Ekmek kaç gün bekletilirse bekletilsin hep tazeydi. Fakat günümüzde ekmek iki gün bekletilince hemen bayatlıyor.”
‘Babamdan öğrendiğim mesleği oğluma aktaramadım’
Mesleği babasından öğrendiği gibi çocuklarına aktaramayan Yılmaz, “Bizde bu meslek babadan oğula geçiyor. Ben kendi babamdan, babamda dedemden öğrenmişti. Yaklaşık 35 yıl babam, 24 yıl da ben değirmencilik yaptık. Şu an değirmenler çalışıyor olsaydı ben de çocuklarıma öğretecektim, onlar devam edecekti. Tabii artık su olmadığı için bu işi onlara öğretmenin anlamsız olduğunu düşündüm. Ne yazık ki bu gelenek artık devam edemeyecek” diyor.
Geçmişten bugüne aktarılan bir gelenek
Bu değirmenlerin birer tarih olduğunu belirten Yılmaz, “Bu değirmenler Urartulardan Ermenilere kalmıştı. Onlardan da bizim elimize geçti. Bugün ne yazık ki çalıştırılamıyor bu değirmenler. Ben değirmenlere sahip çıkılmasını, bu geleneğin devam etmesini istiyorum. Birkaç değirmenin daha aktifleştirilmesini istiyorum. Bence bu işin devam etmesi gerekiyor. Koruma altına alınması güzel oldu ama bu değirmenlere hala sahipsiz. En azından ayağa kaldırılması gerekiyor” diyor.
Video: Zafer Avnaş
Drone: Dıldar Güler
(ro)