ÖZEL HABER/ İDRİS YILMAZ
Türkiye’de yaşanan işsizlik ve sürekli katlanan zamlar, yoksulluğu her geçen gün derinleştiriyor. Van’ın Erciş İlçesi’nde yaşayan Candan ve Hülya kurdukları yeni işle birlikte yoksullukla mücadele ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; son bir yılda 1 milyon 254 bin yurttaş işini kaybetti. Son 21 ayın 19’unda, istihdamda kayıp yaşandı. İstihdamda göründüğü halde iş başında olmayan, 2 milyon 574 bin yurttaş bulunuyor. Verilere göre yaklaşık 13 milyon yurttaş işsiz.
Van’ın Erciş İlçesi’nde yaşayan Candan Ekinci (37) ve Hülya Cabir (42) uzun bir iş arayışının ardından buldukları boş bir fırını iş yeri sahibi ile ortaklaşarak çalıştırma kararı aldı. Uzun bir uğraşın ardından çalışır duruma getirilen fırında tandır ekmeği pişiren kadınlar, sattıkları ekmeklerle aile bütçelerine katkı sunuyor. Sabahın ilk ışıklarında iş yerlerini açtıklarını ifade eden kadınlar, gün batana kadar iş yerinde çalışmalarına rağmen emeklerinin karşılığını alamadıklarını kaydetti. 5 Litrelik bir yağ alabilmek için iki gün çalışmak zorunda kaldıklarını belirten kadınlar, her geçen gün katlanan zamların emeklerini erittiğini dile getirdi. Hülya ve Candan yaşadıkları zorlukları ve hikâyelerini Serhat News’e anlattı.
‘Ekmek alsak elektrik faturasını ödeyemiyoruz’
Türkiye’de ekonomik krizle birlikte yaşanan işsizlik, yurttaşların alım gücünü de düşürdü. Krizin derinleşmesi ile daha uygun olduğu için evlerde yeniden tandırlar yakılmaya başlanırken, tandır ekmeği birçok kişinin de geçim kaynağına dönüştü. Uzun bir süre işsizlikle mücadele eden Hülya Cabir ve Candan Ekinci, evde pişirerek öğrendikleri tandır ekmeğini, gelir kaynağına dönüştürmeye karar verdi. Uzun bir arayışın ardından Erciş Merkez Kütüphanesi civarında işlevsiz bir halde buldukları fırını yeniden işlenir duruma getirdiler. Kira ve masraf ödeyecek paraları olmadığı için iş yeri sahibini işlerine ortak etmek zorunda kaldıklarını ifade eden Candan Ekinci, bu girişimlerini şu ifadelerle aktardı:
“Eşimin sürekli bir işi olmadığı için genelde inşaatlarda çalışıyor. Fakat pandemi koşulları ve inşaat malzemelerine gelen zamlar nedeniyle uzun süredir işlerinde bir durgunluk var. 3 çocuğumuz var, eşimin kazandığı para bu çocukların okul masrafları ve yaşam ihtiyaçlarını karşılamıyor. Ekmek bulsak, elektrik faturasını ödeyemiyoruz. Faturayı ödesek çocukların masraflarını karşılayamıyoruz. Bu nedenle bende çocuklarımı evde bırakarak çalışma kararı aldım. Çeşitli kurumlara çok sayıda iş başvurusu yaptım fakat iktidar partisinde tanıdığımız olmadığı için taleplerim görmezlikten gelindi. Lokantalarda bulaşıkçılık yaptım, temizlik yaptım yani ahlaki değerlerime zarar vermeyecek her türlü işi yaptım. Fakat bu işlerin sürekliliği yoktu. Arkadaşım Hülya ile en sonunda böyle bir iş yeri açma kararı aldık. Fikir şöyle aklımıza geldi, buradan tesadüfen geçtik ve iş yerinin kapalı olduğunu gördük. Bir özgüvenle iş yeri sahibini araştırdık bulduk. Bizden öncelikle kira istedi fakat paramız olmadığını söyleyince bize ortaklık teklif etti. Sağ olsun oldukça da yardımcı oldu. Şükür şimdi bir işimiz var…”
Bu sırada tandırı yakan ve toz duman içinde kalan Hülya Cabir söze karışıyor ve tebessüm yaratan kahkahalardan birini atıyor. Candan’ın sözlerine şu ifadeleri ekliyor:
“Görende Candan fabrika kurdu ve başarı öyküsünü anlatıyor sanacak. (Kahkahasını sürdürüyor) Sabah güneşi doğmadan çocuklarımızı uykuda bırakıyoruz. Gün boyunca burada çalışıyoruz. Fakat inanın günlük yevmiyemiz bile çıkmıyor. Kazandığımız para ile bir poşet meyve ve sebze alamıyoruz. Ha şunu da inkâr etmeyeyim, en azından ekmeğimiz bedavaya geliyor. (Gülmeye devam ediyor) “
‘Kendi işimiz, kendi emeğimiz’
Hülya’nın hikâyesi ise Candan’ın hikâyesinden farksız. 4 çocuk annesi ve yoksulluğu bir kader olarak kabul etmiş. Çocukluğu tarlalarda çalışarak geçmiş. Ellerinin nasırlardan hiç kurtulmadığını söylüyor. Erkek şiddeti, aile geçimi konusu açıldığında az önce kahkaha atan yüzünde acı bir ifade beliriyor. Derin bir iç çekerek sözlerine şu ifadelerle devam ediyor:
“Coğrafya kaderdir diyorlar ya bizim ki de öyle bir şey. Anamdan doğduğum gün yokluk ve yoksullukla tanıştım. Anam kendi üzerindeki elbiselerini bozarak bana ve kardeşlerime elbise yapardı. Sobanın altındaki eski muşambayı diker bize ayakkabı yapardı. Çünkü babamın bize elbise ve ayakkabı alacak parası yoktu. Bizde, eski elbise çöpe gitmezdi, anam o eskileri bir şekilde diker bize elbise yapardı. Buna rağmen şiddet hiç eksilmezdi. Babamın çaresizliği onda öfkeye dönüşür ve öfkesi anneme patlardı. Bugün benim yaşadığım kader, anneminkinden farksız değil. Hem kadın olacaksın, hem de çalışarak ekmeğini kazanma kavgası vereceksin, bu da bu toplumda çok zor. Bu nedenle burada kendi işimizi kurduk. Azda kazansak kendi işimiz ve kendi emeğimiz,” bu sırada tandır ekmeği pişirmeye hazır duruma geliyor. Hülya yufkaları tandıra pişmesi için yapıştırırken sözlerine ara veriyor.
‘Açlıkla terbiye ediliyoruz’
Tandırda ilk ekmeğin pişmesiyle birlikte duman kokusunun yerini taze pişmiş ekmek kokusu alıyor. Sohbetimizi yufka hazırlayan Candan’la sürdürüyoruz. Konu yine ekonomiden açılıyor, çünkü son yapılan zamlar ve iktidarın başarısız ekonomi politikası her bireyin gündem konusu. Candan, emekçi bir kadın ve yıllardır emek mücadelesi verdiğini bilinçli bir politika ile emeğinin sömürüldüğünü ifade ediyor ve ekliyor:
“Bu ülkede her seçim olduğunda, dikkat ederseniz özellikle aş ve iş vaatleri ön plana çıkıyor. Neden, çünkü bizi bilinçli olarak yoksullaştırıyorlar. Bizi açlıkla terbiye ediyorlar. Bu bir politikadır aslında. Açlık gibi bir sorun olmazsa böyle kötü yönetimler olmaz. Kendi üzerimden örnek vereyim; ben 4 yıldır çalışıyorum. 4 yıldır, sabah işte, akşam ise evde zaman ve emek harcıyorum. Karşılığında sadece karnımızı doyurabiliyoruz. Bu ülkede emek sömürüsü olmasaydı böyle bir politika olmasaydı benim açlık sorunumda olmazdı. Karnım tok olsaydı, sağlıklı kararlar da alabilecektim. Türkiye’de geçmiş yönetimlere bakın hepsi de aynı hatayı yapıyor. İktidar çevreleri devlet imkânlarını kendileri için kullanırken bizim gibi insanlar yoksullukla uğraşıyor.”
(TYK)
SerhatNews