Yeşil Sol Pati Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Zilan Katliamı’nı Meclis gündemine taşıdı.
Zilan Katliamı için TBMM’de araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade eden Sayyiğit, “Zilan Katliamı hakkında detaylı araştırmaların yapılıp kamuoyunun doğru bir şekilde bilgilendirileceği mekanizmaların kurulması ve süregelen mağduriyetlerin tespit edilerek gerekli adımların atılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir” dedi.
Zilan Katliamı ile ilgili araştırma komisyonun oluşturulmasının toplumsal yüzleşme ve barışa katkı sunacağını söyleyen Sayyiğit, “geçmişte Kürtlerin maruz kaldığı politikalarla yüzleşip Zilan Katliamı’yla ilgili bir hakikat komisyonunun kurulması acıları ortaklaştırarak toplumsal bir barışa hizmet edecektir. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihsel trajediler konusunda rol alması anlamlı ve yararlı olacaktır.” İfadelerini kullandı.
Yeşil Sol Pati Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in Meclise sunduğu gerekçe şu şekilde:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Coğrafyamızın etnik ve inanç zenginliğine rağmen tekçi bir anlayışın benimsenmesinden dolayı büyük acılar yaşanmıştır. Bunlardan bir tanesi de 13 Temmuz 1930 yılında Van ilinin Erciş ilçesinde yaşanan Zilan Katliamı (Komkujiya Gelîyê Zîlan)’dır. Muhtelif kaynaklara ve canlı tanıklara bakıldığında genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk denilmeden; isyana katılıp katılmadığına bakılmadan onlarca köyün yakıldığı ve en az 15 bin sivilin katledildiği belirtilmektedir. Bu nedenle söz konusu acıların hafifletilmesi ve toplumsal bir barışın sağlanması şiarıyla Zilan Katliamı’nın araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması ve süregelen mağduriyetlerin telafi edilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci İç Tüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Türkiye’nin üzerinde kurulduğu coğrafya, barındırdığı etnik ve inanç zenginliğine rağmen tekçilik anlayışı tahkim edilegelmiştir. Çoğulcu politikaların yerine tekçiliğin esas alınmasıyla birçok otokton halkın varlığı tarih sahnesinden silinmiştir. Çünkü ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında duyulan farklı sesler, 1921 Anayasası’nda öngörülen ademi merkeziyetçi anlayış 1924’e gelindiğinde yerini inkâr, ret ve asimilasyon politikalarına bırakmıştır. Katı merkezileştirme ve benzeştirme politikaları neticesinde acısı bugün de hissedilen birçok toplumsal trajedi yaşanmıştır. Özellikle Kürt halkının en temel insani ve hukuki talepleri dahi baskılarla karşılık bulurken 13 Temmuz 1930 tarihinde Van’ın Erciş ilçesinde “Gelîyê Zîlan” olarak bilinen bölgede büyük bir katliam gerçekleşmiştir.
Muhtelif kaynaklara bakıldığında; 1926 yılında Ağrı ve çevresinde yaşanan isyanların şiddetle bastırıldığı, Zilan bölgesinde ise isyana katılıp katılmadığına bakılmadan onlarca köyün ateşe verildiği ve en az 15 bin insanın katledildiği görülmektedir. Aynı şekilde Zilan Deresi’nde çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı denilmeden binlerce sivil yurttaşın makineli silahlarla taranıp katledildiği, kurtulanların yerlerinden zorla sürgün edildiği, malvarlıklarına el konulduğu ve cenazelerin altında saklanmak suretiyle hayatta kalanların yıllarca kaçak yaşadığı gerçeği de canlı tanıklar tarafından anlatılmaktadır.
Zilan bölgesinde Hasanabdal, Doluca, Şahbazar, Doğanci, Tendurek, Çakırbey, Yılanlık, Harhus, Babazeng, Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilis, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, Aşağı Partaş, Yukarı Partaş, Binesi, Bunizi, Pelexlu, Kerx, Sögütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Suvarköy, Kızılkilise, Ziyaret, Hiraşen, Komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koşköprü ile birlikte toplam 44 köyün yakıldığı belirtilirken 16 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi operasyonu “Zilan harekâtında imha edilen eşkıya miktarı 15 binden fazladır. Yalnız bir müfreze önünde düşüp ölenler bin kişi olarak tahmin ediliyor. Zilan Deresi’nden sıvışan 5 şaki de teslim olmuştur. Buradaki harp pek müthiş bir tarzda cereyan etmiş, Zilan deresi lepalep cesetle dolmuştu.” sözleriyle aktarmıştır.
Söz konusu insanlık suçunun cezalandırılması gerekirken dönemin siyasi iktidarı tarafından çıkarılan kanuna “(..)takip ve te’dip hareketleri münasebetiyle 20 Haziran 1930’dan 1 Kanun-ı Evvel 1930 tarihine kadar askeri kuvvetler ve devlet memurları ve bunlar ile birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vak’aların tenkili emrinde gerek müstakilen ve gerekse müştereken işlenmiş ef’al ve hareket suç sayılmaz.” maddesi eklenerek kolluk güçleri “Cezasızlık” zırhıyla korunmuşlardır. Üzerinden 93 yıl geçse de Ağrı, Erciş, Zilan başta olmak üzere tüm Kürtlerin hafızasında katliamın yarattığı acılar tazedir. Buna rağmen acıları bir nebze de olsa hafifleten herhangi bir yüzleşme adımı atılmadığı gibi Zilan bölgesindeki toplumsal hafıza HES’lerle yok edilmek istenmektedir. Katliamın izlerinin ve insan kemiklerinin olduğu bir bölgenin korunmaması, siyasi iktidarın yüzleşmeden uzak olduğunu göstermektedir.
Oysaki katliamın dehşeti on yıllardır kuşaktan kuşağa anlatılırken ciddi bir toplumsal beklenti söz konusudur. Çünkü geçmişte Kürtlerin maruz kaldığı politikalarla yüzleşip Zilan Katliamı’yla ilgili bir hakikat komisyonunun kurulması acıları ortaklaştırarak toplumsal bir barışa hizmet edecektir.
Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihsel trajediler konusunda rol alması anlamlı ve yararlı olacaktır.
Bu nedenle toplumsal kucaklaşmanın sağlanması ve kalıcı bir barışın inşa edilmesi için Zilan Katliamı hakkında detaylı araştırmaların yapılıp kamuoyunun doğru bir şekilde bilgilendirileceği mekanizmaların kurulması ve süregelen mağduriyetlerin tespit edilerek gerekli adımların atılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
Serhat News