Bu gün size 2014 yılında attığı birkaç twitten dolayı 2024’e kadar işinden olmak bir yana özgürlüğünden de olan Asiye Kaçar’ın yaşadığı hukuk katliamından bahsedeceğim. En temel insan hakkı olan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek twitler kutsallara hakaret sayılıp kişinin hayatını işkenceye çevirerek adaletin terazisinin nasıl bozulduğunu gösteriyor bizlere.
Bir genç kadın bir twit attı diye 2014 yılından bu yana işinden olduğu yetmediği gibi özgürlüğünden yoksun bırakılıyor. İşinden ettiniz tamam!! diyelim. Kendisine bir hayat kurma yolundayken neden bir gün iş yerinden tutup ansızın cezaevine hem de hücreye atılıyor? Sonunda ‘pardon’ denilecek bir çok demokratik ülkede suç olarak bile değerlendirilmeyecek bir yazı için neden bu kadar ağır bedel ödüyor? Özgürlükten yoksun bırakma kararı nasıl bu kadar kolay verilebiliyor?
Attığı twitlerden dolayı ceza alan Asiye (Asya) Kaçar, Covid izni ile bırakılmış ve normal hayatına devam ediyordu. Değişen infaz yasasında Covid izni olanların geri dönmeyeceği ancak bir dilekçe yazması gerektiği belirtiliyor. Asya dilekçeyi nereye vermesi gerektiğini sormak için cezaevini arıyor, cezaevi ‘’gelmenize şu an gerek yok. Zaten tebligat yapılacak’’ diye belirtiyor. Bu şekilde bilgi verilince Asya hayatına dönüyor.
Asya tebligat beklerken bir gece ansızın yeni açtığı ve oturtmaya çalıştığı işyerinden alınıp götürülüyor ve üstüne üstlük firari sayılıp hücreye atılıyor. Bu duruma itiraz edince infaz hakimliği tebligat yapmıyoruz, e-devletten bakıp öğrenebilirdin, telefonuna mesaj da atıyoruz diyor ve Asya’yı 11 gün hücreye atarak disiplin cezasını uyguluyor. Oysa Asya’ya gelen bir mesaj yok, bir tebligat yok. Firari için yargılandığı Asliye Ceza Mahkemesi ise ‘’evet haklısın gelip imza atman için sana tebligat yapılmamış, tebligatla süreler başlar, bu durumda firar suçu oluşmamıştır’’ diyor, beraat veriyor.
İşte yargının hali, bir mahkeme dünyada örneği olmayacak şekilde hukuka ve yasalara aykırı olarak mesajla haberdar ettiğini iddia ederek Asya’yı öğrenmiş sayıyor disiplin cezasını onaylıyor diğer mahkeme ise beraat veriyor. Ama Asya beraat etse de birbirinden farklı 2 karar olduğundan şu an cezaevinde ve gidip imza atmadı diye belki de 2 yıl daha cezaevinde kalacak.
İnsan olanları düşününce gerçekten şok oluyor. Suç ve ceza arasında bir denge olmalı ki ortada oluşmuş bir suç yok. Okur yazar olan herkesin çocukken edebiyat dünyasında tanıştığı Jan Valjean’in veya Raskolnikov’un yaşadıkları zihinlerde bir adalet terazisi ya da bir vicdan oluşturmuştur. Pes demişizdir, üzülmüşüzdür, mağdur-suçlu arasında bir pozisyon almışızdır. Yazık değil miydi o insana demişizdir. Jan Valjein’in getireceği ekmeği bekleyen açlık çeken çocuklara ve annelerine ne oldu acaba diye merak etmişizdir. Tüylerimiz ürpermiş, gözlerimiz yaşarmış, Pes! dedirtmiştir okuduklarımız ama bu dönemde yaşadıklarımız bizi artık daha da çileden çıkartmaya başladı.
Zihnimize işlemiş adalet anlayışı gün geçtikçe daha da bir sarsılmakta. Yıllarca suçsuz yere cezaevinde kalanlar mı dersiniz, yıllarca neden cezaevinde kaldığını bilmeyenler mi dersiniz. Kanunlar ve uygulamalar toplum için değil de düşünen, sorgulayan, eleştiren kişilerin hayatını linçlemek amacını taşır hale geldi. Asiye’ler nasıl kurtulur! bu adaletsiz uygulamalardan ona bile bakamıyoruz çünkü mantık dışı, sürekli değişen hukuksuzluk hüküm sürüyor.